Yarım kalan hiçbir şey yoktur! Tam olmuştur da, sen bitti sanırsın… Tamamlanmıştır da, sen yarım kaldı sanırsın… Hayat, bir sürü hikayenin toplamı değil midir sonuçta? Yarım kaldığını düşündüğün ne hikayen varsa, hepsini bir düşün!... Gerçekten yarım mı kalmış o düş? “Ama bu böyle bitmemeliydi, bu böyle yarım kalmayacaktı”, dediğin hikayelerine dikkatle bir bak! Doğru mu bu fikrin? Doğru mu bu zannın? Hikayeyi devam ettirme ve tamamlama fikri, senin hayalin ve zorlaman olabilir mi, bir bak! Buna mı inandırmışsın yoksa kendini, iyice bir düşün!...
Bir tencere yemeği bir oturuşta yiyebilir misin? Yoksa yiyebileceğin kadarını mı yersin? Tencerenin bitip bitmemiş olması mıdır yoksa doyduğuna ölçüt? O zaman yarım, neyin yarımı olur? Ölçütün nedir burada?
Yarım kalan hiçbir şey yoktur! Tam olmuştur da, sen bitti sanırsın… Tamamlanmıştır da, sen yarım kaldı sanırsın… Allah bir kapıyı kapatır, bin kapıyı açar. Burada anlatılmak istenen de bu değil midir? Kapanan kapı, tamamlanmışlığın sembolü iken, açılmaz mı bini yeniye… Kapanan kapı, tamamlanmışlığın ifadesiyse, bitti diye ah ü zârımız niye? O kadardır işte o hikaye!… Hep söylemez miyiz, her şeyde vardır bir hayır, diye…
Her hikaye özeldir kendine… Her hikaye benzerdir birbirine... Aldığın hisse ise, sermaye!...
Hikayelerimizin benzerliğine dair işte çok kıymetli bir hikaye:
M.Ö. 400-500’lü yılların Hindistan’ında Kisa Gotami adında genç bir kadın yaşarmış. O zamanların en varlıklı ve güçlü adamlarından biriyle evlendikten kısa bir süre sonra bir oğlan bebek dünyaya getirmiş. Fakat bebeği, yakalandığı bir hastalığa yenik düşüp ölmüş. Kisa Gotami, bebeğinin ölümünü bir türlü kabul edemiyormuş. Acı içerisinde bir komşusundan diğerine koşuyor, oğlunu geri getirecek bir yol, bir mucize bulmaya çalışıyormuş. Fakat kimse ona yardım edemiyormuş. Günlerden bir gün, bir komşusu ona Buda’ya gitmesini, ondan yardım istemesini, çünkü Buda’da oğlunu geri getirebilecek bir ilaç olabileceğini söylemiş. Kisa Gotami, gözyaşları içerisinde Buda’ya çok acı çektiğini ve oğlunu geri getirebilmek için her şeyi yapmaya hazır olduğunu söylemiş. “Sana oğlunu getirmek için yardım edebilirim.” demiş Buda. “Bana bunun için bir avuç hardal tohumu getirmen lazım.” Kisa Gotami çok heyecanlanmış. “Hemen getireceğim!” demiş. Ve tam Buda’nın yanından ayrılmak üzereymiş ki, Buda eklemiş, “Yalnız bu hardal tohumunu hiçbir çocuğun, eşin, ebeveynin ya da arkadaşın ölmediği, ölümün, acının bilinmediği bir evin bahçesinden alman gerekiyor!”
Yalnız olmadığımıza dair bu hikaye hepimize şifa olsun…
Her neyse o şey, tamam olmuştur aslında... Zorlama!...
Bir tencere yemeği bir oturuşta yiyebilir misin? Yoksa yiyebileceğin kadarını mı yersin? Tencerenin bitip bitmemiş olması mıdır yoksa doyduğuna ölçüt? O zaman yarım, neyin yarımı olur? Ölçütün nedir burada?
Yarım kalan hiçbir şey yoktur! Tam olmuştur da, sen bitti sanırsın… Tamamlanmıştır da, sen yarım kaldı sanırsın… Allah bir kapıyı kapatır, bin kapıyı açar. Burada anlatılmak istenen de bu değil midir? Kapanan kapı, tamamlanmışlığın sembolü iken, açılmaz mı bini yeniye… Kapanan kapı, tamamlanmışlığın ifadesiyse, bitti diye ah ü zârımız niye? O kadardır işte o hikaye!… Hep söylemez miyiz, her şeyde vardır bir hayır, diye…
Her hikaye özeldir kendine… Her hikaye benzerdir birbirine... Aldığın hisse ise, sermaye!...
Hikayelerimizin benzerliğine dair işte çok kıymetli bir hikaye:
M.Ö. 400-500’lü yılların Hindistan’ında Kisa Gotami adında genç bir kadın yaşarmış. O zamanların en varlıklı ve güçlü adamlarından biriyle evlendikten kısa bir süre sonra bir oğlan bebek dünyaya getirmiş. Fakat bebeği, yakalandığı bir hastalığa yenik düşüp ölmüş. Kisa Gotami, bebeğinin ölümünü bir türlü kabul edemiyormuş. Acı içerisinde bir komşusundan diğerine koşuyor, oğlunu geri getirecek bir yol, bir mucize bulmaya çalışıyormuş. Fakat kimse ona yardım edemiyormuş. Günlerden bir gün, bir komşusu ona Buda’ya gitmesini, ondan yardım istemesini, çünkü Buda’da oğlunu geri getirebilecek bir ilaç olabileceğini söylemiş. Kisa Gotami, gözyaşları içerisinde Buda’ya çok acı çektiğini ve oğlunu geri getirebilmek için her şeyi yapmaya hazır olduğunu söylemiş. “Sana oğlunu getirmek için yardım edebilirim.” demiş Buda. “Bana bunun için bir avuç hardal tohumu getirmen lazım.” Kisa Gotami çok heyecanlanmış. “Hemen getireceğim!” demiş. Ve tam Buda’nın yanından ayrılmak üzereymiş ki, Buda eklemiş, “Yalnız bu hardal tohumunu hiçbir çocuğun, eşin, ebeveynin ya da arkadaşın ölmediği, ölümün, acının bilinmediği bir evin bahçesinden alman gerekiyor!”
Yalnız olmadığımıza dair bu hikaye hepimize şifa olsun…
Her neyse o şey, tamam olmuştur aslında... Zorlama!...