Eskiden bir söz duymuştum, üniversite öğrencisiydim edebiyat fakültesinde; “Alemde söylenmemiş söz yoktur” diye... O kadar şaşırmıştım ve o kadar anlamamıştım ki... O algılayamadığım anı bugün gibi hatırlarım... Korkmuştum... Ben de bir şeyler söyleme hevesindeyken bu cümleyle kendimi çaresiz hissetmiş olmanın etkisiyle kalakalmıştım... Donmuştum; hatta dondurmuştum o anı... Ve… Hatırlarım, o an içimden geçti: “Ben ne söyleyeceğim, zaten her şey söylenmişse? diye... Yani, “Bana da bir şey kalmamış, masal da burda bitmiş” miydi? İşte o an, sanki hikâyesiydi başlamadan bitişin… O an, kaçışıydı derinden gelen bir hevesin... Sonra tabii, zannımca o duygu orada mimlendi kaldı... Ama, çok şey gibi onu da unuttum gitti...
Oysa ara sıra içimden cümleler geçiyor ve yazmak istiyorum bunları bir yere… Geçen gün kendimi içimden şöyle derken buldum: Neden yazayım?... Herkes zaten biliyor her şeyi... Her şey her yerde zaten yazılı... Benim de söylememin var mı gereği?... Bu düşüncenin rahatlığı içimde çöreklenmişken, o donma anım geldi aklıma… O mimlenmiş hikâyemin döngüsünde olduğumu hatırlattı birden bana... Durumumu o anki kararıma bağlamış olabilir miydim yoksa?... Ya da, bahanelerimin bayrağını göndere çekmişçesine muzafferi mi oynuyordum yalnız başıma... İşte o yokluk ve tokluk arası bir yerde buldum kendimi... Ben bunu gördüm ve dedim ki kendi kendime:
Öyle değil işte… Bu işler böyle yürümez hiç de…
Her söz, devrini daim ettirmeli... Her söz, eskiyi yenileyip dillendirmeli…
Eskinin tekrarlanması bile yeni olması için yeterdir... Her an kendini tekrarlasa bile yenidir… Çünkü evrende aynı olan hiçbir tekrar yoktur... Çünkü her şey, her an yeniden yaratılır… Söylenen eskiyse de söyleyen yenidir... Söyleyen eskiyse de dinleyen yenidir... Dinleyen eskiyse de baktığı açı yenidir... Her anın matematiği değiştirir bu eski-yeni birlikteliklerini...
Yani, yeni söylenirse yürür gemi... Evet… Tekrar etmeli, çünkü evren gibi genişler sözün anlamı... Tekrar etmeli, çünkü açılır tam o yerden başka bir kapı… Farz edelim ki yol da yürüyen de aynı... Demiştik ya, değildir aynı! Çünkü, her an değişim üzre kurulu bu kainatta, eski, sadece insanın zannı...
Var olan eskir yenilenir; biter başlar ve sürer devr-i devrân... Söylenmeli söz tekrâr tekrâr... Çünkü her varlık var olur kendi takvimince… Kime, nerede, ne zaman, nasıl etki vereceği değildir belli!...
Korkum kalmadı işte böyle düşününce... Demem o ki: “Mesela bu sözler daha önce söylenmişse de başkalarınca, bendeki idrâki yeni! Bu sözler daha önce söylenmişse bile, şu andaki tekrârı yeni!