Mecburiyetine binaen veya yerine getirilmesi gereken bir dini vecibe denildiğinde ister istemez aklımıza vacib gelir. Dolayısıyla vacip eda edilmediği takdirde emr-i ilahiye muhalefet ve büyük günah işlenmiş sayılır. Zaten fıkıh kitaplarında vacip şöyle tarif edilir; sübut yönünden kesin, fakat delalet bakımdan zannî olan delile dayanan (pek kuvvetli bir delil ile sabit) emirlerin terki caiz olmayan yükümlülüktür. İşte bu noktada vitir ve bayram namazları yükümlülüğün en tipik misalini teşkil ederler. Ve mezhep imamız İmamı Azam vitir namazının vacip olduğunu beyan buyurmuşta.
Malum; namazın vaciplerini yerine getirmekle eda edilmiş farzların noksanlıkları giderilip tamamlanmış olur da. Şu da bir gerçek; namaz içinde vacibin terkiyle namaz bozulmaz, yine de sehiv secdesi gerekir. Şayet vacip bir namaz kasten terk edilirse yeniden kılınması şarttır. Kaldı ki farzın kazası farz, vacibin kazası vacib, sünnetin kazası sünnettir. Ancak burada vacip olmayan namazlara mecazî anlamda kaza denmektedir. Zaten nafileye hakiki eda denilmesi bu yüzdendir. Nasıl ki öğlenin ilk sünnetini kılana sünneti eda etti deniliyorsa, bundan hareketle öğlenin ilk sünneti farzdan sonra kılındığında kaza edilmiş sayılır. Çünkü sırasında kılınmış değildir, velevki vakit çıkmamış olsun.
Namazın vacipleri:
- Namazın farzlarını sırasıyla eda etmek veya tertibe uymak vaciptir. Bir başka ifadeyle rükûnlarda; yani tekbir, kıyam, kıraat, rükû, sücud ve kade-i ahir sıralamasını tertip üzere yerine getirmek vaciptir. Elbette ki tertip sadece rükünlerde değil, kıraat içinde geçerlidir. Nitekim Kur’an surelerini tertip üzere okumakla kıraatin (tilavetin) vacibi yerine getirilmiş olur. Bu hükme rağmen bir kimse tertip dışı kıraat okursa sehiv secdesi gerekmez. Ancak şu var ki, namazın ilk iki rekâtında mutlaka farz kıraatin yerine getirilmesi vaciptir. Aksi takdirde namazın iadesi (yeniden kılınması) lazım gelir. Tabii bu hükmünde istisna var. Şöyle ki daha henüz Fatiha’yı öğrenmemiş durumda olan bir kimse için namazı iade etmesi gerekmez. Ama denilebilir ki, bu konuda Rasulullah (s.a.v)’in ‘Fatiha’yı okumadan namaz kılmak geçerli değildir’ beyanı var, buna ne demeli. Doğrudur böyle bir hadis var, ama Hanefiler bu hadis-i şerifin ‘Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun’ ayetini nesh edecek güçte bir hadis olmadığını belirtmişlerdir. Dolayısıyla bu ayetin hükmü ile amel etmek lazım gelir.
Bu arada belirtmekte fayda var, gerek namaz içinde olsun, gerekse namaz dışında olsun fark etmez, her halükarda Kur’an’ı dinlemek vaciptir. Ancak Kur’an’ın pazar ve işyerlerinde okunması uygun değildir. Zira bir kısım ulema, şayet bu tip yerlerde okunursa; okuyan kişi hürmetini yitirir demişlerdir. Keza hutbe esnasında cemaatten birine cevap vermekte öyledir. Her iki durumda, yani hem soran hem de cevap veren cumaya olan hürmetini yitirmiş olur. Zira hutbeyi konuşmaksızın pür dikkat dinlenilmesi vaciptir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v); “İmam hutbe okurken arkadaşına sus dersen batıl konuşmuş olursun” buyurmuşlardır.
- Üzerinde suret (resim) bulunan elbiseyle namaz kılınmaz. Niye derseniz, gayet açık, bir kere o kimse üzerinde put bulundurmuş sayılır. Şayet o kıyafetle kılınmışsa o namazın iade etmek vaciptir, yani tekrarı gerekir.
- Namaza başlarken ‘Allahü Ekber’ demek vaciptir.
- Fatiha suresinin çoğunu terk etmekle sehiv secdesi gerektirir. Buradan şu anlam çıkar; Fatiha’nın hepsi değil, çoğunu okumak vaciptir.
Malumunuz farz namazların ilk iki rekâtında fatiha okumak vaciptir, son iki rekâtında Fatiha okumak ise sünnettir. Dolayısıyla bir kimse Fatiha’dan önce zammı sure okursa sehiv secde lazım gelir. Keza Fatiha’yı okuyup akabinde başka sure okumadan ikinci kez Fatiha okumakta öyledir. Ancak Fatiha’yı bir kez zammı sûreden önce, bir kez de zammı sûreden sonra okunduğunda sehiv secde gerekmez. Ancak esas geçerli hüküm Fatiha’yı zammı sureden önce okumaktır.
- Farz namazların ilk iki rekâtında zammı sure okumak vacip olup son iki rekâtında okunduğunda tenzihen mekruh olur. Ancak vitir ve nafile namazların her rekâtında okumak vaciptir. Meşhur olan kavle göre kıraatın (farz olanın) ilk iki rekâta bağlı kılınması esastır.
- Nasıl ki gece namazlarını cehri, yani sesli (tek başına kıldığında dilerse sessiz) okumak vacipse, gündüz namazlarını da hafi, yani sessiz okumak vaciptir.
Gece namazları üç sacayağı üzerine bina edilmiş olup bunlar “sabah-akşam-yatsı” vakitleri olarak bilinir. Malum, bu vakitlerde tek başına kılındığında ister sesli olsun, ister sessiz olsun fark etmez her iki halde kılınmasında bir beis yoktur. Fakat gündüz kılınacak öğle ve ikindi namazları bundan istisnadır, yani sessiz okunması vaciptir. Şayet sabah, akşam ve yatsı cemaatle kılınıyorsa imamın ilk iki rekâtlarında cehri okuması vaciptir. Hakeza cuma, bayram, teravih namazının tüm rekâtlarında aşikâr okunması da vaciptir.
- Cemaat olunduğunda Fatiha ve zammı sureyi dudak kıpırdatmamak, ya da içinden de olsa okumamak vaciptir, yani imamın okuyuşuna tabii olmak vaciptir. Nitekim imamın kıraati cemaatin kıraati demektir.
- Vitir namazında kunut tekbiri alıp kunut duası okumak vaciptir. Zaten kunuttan maksat duadır. Dolayısıyla ihtiyaten vitrin her rekâtında zammı sure okumak vacip olur.
- Secde yaparken alnı ve burnu yere koymak vaciptir. Tabii burada alnı ve burnu yere koymaktan maksat alnın ekserisini koymaktır. Hakeza iki secdeyi ardı sıra eda etmekte vaciptir.
- Nasıl ki teşehhüt hali oturmayı gerektirdiğinden vacipse, ilk oturuşta ki tahiyyat sonrası kıyam hali de ayağa kalkmayı gerektirdiğinden bu da vaciptir. Madem üç ve dört rekâtlı namazlarda birinci oturuş vacip, o halde son oturuşta sehven (yanılarak) ayağa kalkıldığında sehiv secde yapılması lazım gelir.
- Namazların her oturuşunda tahiyyat okumak vacip olmakla beraber ‘...eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammmeden âbduhü ve resuluhu’ya kadar oturmanın farz olduğu malum.
- Esselam demek vacip olup, ekseri fıkıh imamlara göre namazdan tek çıkışlı selam da kâfidir denilmektedir.
- Tadil-i Erkan’a riayet konusu İmam Yusufa göre farz, İmamı Azam ve İmam Muhammed’e göre vaciptir. Yine de bizler ihtilaftan kurtulmak adına namazı yeniden kılmakta yarar var.
- Namaz içerisinde okunan secde ayetinden dolayı tilavet secdesinde bulunmak vaciptir.
- Vaciplerin her birini yerinde eda etmek vaciptir, hakeza sonraya bırakmamakta öyledir. İşte bu hükümden hareketle, namazın vaciplerini kasten terketmekle o namazı tekrarlamak icap eder.
Velhasıl, Risale-i Nur hakikatlerinde dile getirilen; imkân vacipsiz, kesret vahdetsiz, infial de vahdetsiz olmaz ya, aynen öyle de, vacipsiz de namaz tam olmaz ki.
Vesselam.
Faydalınılan Kaynaklar: İbn-i Abidin, İslam Fıkhı Ansiklobedisi (Prof. Dr. Vehbe Zuheyli), İslam İlmihali (Ömer Nasuh’u Bilmen)