SSCB’nin dağılması 12 Eylül'den sonra Türk solunu bunalıma sokan en önemli tarihsel etken oldu. Bu bunalım Türk solunu besleyen, ona güç katan en önemli damarı temsil eden Kemalizm’i tu kaka ilan etmeye kadar uzandı.
Bir başka deyişle kendi bindiği dalı kesen Türk solunu yeniden yeşertecek olan tarihsel kökeni incelersek:
Bir başka deyişle kendi bindiği dalı kesen Türk solunu yeniden yeşertecek olan tarihsel kökeni incelersek:
Narodnizm (Rus Halkçılığı), gerek yirminci yüzyılın geri ülkelerdeki önemli bir hareket türünün, gerekse Rus bolşevizminin atasıdır. 19. yüzyılın sonlarında Narodnizm, Anadolu’yu da etkilemeye başlamıştır. Niyazi Berkes, Narodnizm’in Türk aydınları arasına üç kanaldan girdiğini ifade eder. Bunlardan biri, Balkan ve özellikle de Bulgar aydınlarıdır.
İkincisi Fransa’da öğrenim görmüş Kafkasyalı Ermeni aydınlarca narodnik fikirlerin güçlü etkisi altında 1887’de kurulan Sosyal Demokrat Hınçakyan Partisi’dir.
Üçüncüsü ise Rusya’dan gelen Türk ve Türkçü aydınlardır.
Narodnizm ile beslenen Türk halkçılığı, bir anlamda Türk solunun nüvesini meydana getirmiştir.
Yalnız Anadolu’da halkçılık, Narodnizm’den bir noktada farklı bir seyir izler: “Türk halkçılığı, Rus Narodnizmi’nden farklı olarak milliyetçidir. Başka bir deyişle, milliyetçi hareketin önderleri aynı zamanda halkçığın da Türkiye’deki öncüleridirler.”
İlk Türk milliyetçilerinden, İttihat Terakki’yi Tıbbiye bodrumlarında ilk kuranlardan Hüseyinzade Ali Turan Bey ile Akil Muhtar ve Nesim Masliyah beyler II. Enternasyonal Kongresi’ne katılmışlardı.
Onlardan çok önce Namık Kemal, 1871 yılında Paris Komünü’nü destekledi. İbret gazetesindeki yazılarında sosyalizmin değerlerini savunduğunu görüyoruz.”.
Hürriyet Devrimi -2. Meşrutiyet- döneminin sosyalistleri (Yusuf Akçura, Fuat Sabit Ağacık), aynı zamanda Türk Ocağı’nın da kurucularıdır.
“O dönemde milliyetçilik ve sosyalizm birbirine çok yakındır. Birçok sosyalist ve komünist, bu milliyetçi saflardan çıkmıştır.”
Şevket Süreyya Aydemir ise halkçılığın ve milliyetçiliğin ortak kaderini otobiyografisinde şu coşkulu sözlerle ifade eder: “Ders yılı sona erip de mektep kapılarını kapayınca, hemen köylere koşardım. Harman makinelerinde çıraklık yahut makinist yardımcılığı yapardım… Kırlar, yollar ve halkın kaynaşan kalabalığı beni gittikçe sarıyordu… Yahut harman yerlerinde köy çocuklarını etrafıma toplar, onlara marşlar, talimler öğretirdim: Yolumuz artık bellidir, diyordum. Bu yol, o vaktin dillerde dolaşan bir tabirine göre ‘Halka doğru’ giden yoldu, Halka çıkan yoldu. Bu halk, Tuna’dan Meriç’ten, Altın dağa, Sarı denize kadar yayılan Turanlılar, Yani Türk yığınlarıydı…”
O yıllarda Şevket Süreyya Aydemir, birçok aydın gibi hem halkçı hem de Turancı bir çizgidedir. Türk halkçılığı ile milliyetçiliği arasındaki bu bağ, Kemalizm’e de sirayet etmiştir. Bu bağı Türk Devrimi’nin lideri Mustafa Kemal şu şekilde ifade eder: “Şunu arz edeyim ki, başka memleketlerde partiler behemehâl iktisadi maksatlar üzerine kurulmuş ve kurulmaktadır, çünkü o memleketlerde muhtelif sınıflar vardır. Bir sınıfın menfaatini korumak için kurulan siyasi partiye karşılık diğer bir sınıfın menfaatinin korumak maksadı ile bir parti kurulur, bu pek tabiidir. Güya bizim memleketimizde de ayrı ayrı sınıflar varmış gibi kurulan siyasi partiler yüzünden şahit olduğumuz neticeler malumdur. Hâlbuki Halk Partisi dediğimiz zaman bunun içinde bir kısmı değil, bütün Millet dâhildir.”
İkincisi Fransa’da öğrenim görmüş Kafkasyalı Ermeni aydınlarca narodnik fikirlerin güçlü etkisi altında 1887’de kurulan Sosyal Demokrat Hınçakyan Partisi’dir.
Üçüncüsü ise Rusya’dan gelen Türk ve Türkçü aydınlardır.
Narodnizm ile beslenen Türk halkçılığı, bir anlamda Türk solunun nüvesini meydana getirmiştir.
Yalnız Anadolu’da halkçılık, Narodnizm’den bir noktada farklı bir seyir izler: “Türk halkçılığı, Rus Narodnizmi’nden farklı olarak milliyetçidir. Başka bir deyişle, milliyetçi hareketin önderleri aynı zamanda halkçığın da Türkiye’deki öncüleridirler.”
İlk Türk milliyetçilerinden, İttihat Terakki’yi Tıbbiye bodrumlarında ilk kuranlardan Hüseyinzade Ali Turan Bey ile Akil Muhtar ve Nesim Masliyah beyler II. Enternasyonal Kongresi’ne katılmışlardı.
Onlardan çok önce Namık Kemal, 1871 yılında Paris Komünü’nü destekledi. İbret gazetesindeki yazılarında sosyalizmin değerlerini savunduğunu görüyoruz.”.
Hürriyet Devrimi -2. Meşrutiyet- döneminin sosyalistleri (Yusuf Akçura, Fuat Sabit Ağacık), aynı zamanda Türk Ocağı’nın da kurucularıdır.
“O dönemde milliyetçilik ve sosyalizm birbirine çok yakındır. Birçok sosyalist ve komünist, bu milliyetçi saflardan çıkmıştır.”
Şevket Süreyya Aydemir ise halkçılığın ve milliyetçiliğin ortak kaderini otobiyografisinde şu coşkulu sözlerle ifade eder: “Ders yılı sona erip de mektep kapılarını kapayınca, hemen köylere koşardım. Harman makinelerinde çıraklık yahut makinist yardımcılığı yapardım… Kırlar, yollar ve halkın kaynaşan kalabalığı beni gittikçe sarıyordu… Yahut harman yerlerinde köy çocuklarını etrafıma toplar, onlara marşlar, talimler öğretirdim: Yolumuz artık bellidir, diyordum. Bu yol, o vaktin dillerde dolaşan bir tabirine göre ‘Halka doğru’ giden yoldu, Halka çıkan yoldu. Bu halk, Tuna’dan Meriç’ten, Altın dağa, Sarı denize kadar yayılan Turanlılar, Yani Türk yığınlarıydı…”
O yıllarda Şevket Süreyya Aydemir, birçok aydın gibi hem halkçı hem de Turancı bir çizgidedir. Türk halkçılığı ile milliyetçiliği arasındaki bu bağ, Kemalizm’e de sirayet etmiştir. Bu bağı Türk Devrimi’nin lideri Mustafa Kemal şu şekilde ifade eder: “Şunu arz edeyim ki, başka memleketlerde partiler behemehâl iktisadi maksatlar üzerine kurulmuş ve kurulmaktadır, çünkü o memleketlerde muhtelif sınıflar vardır. Bir sınıfın menfaatini korumak için kurulan siyasi partiye karşılık diğer bir sınıfın menfaatinin korumak maksadı ile bir parti kurulur, bu pek tabiidir. Güya bizim memleketimizde de ayrı ayrı sınıflar varmış gibi kurulan siyasi partiler yüzünden şahit olduğumuz neticeler malumdur. Hâlbuki Halk Partisi dediğimiz zaman bunun içinde bir kısmı değil, bütün Millet dâhildir.”
Türk halkçılığı bir başka deyişle Türk solu, doğuşunda ve gelişiminde milliyetçi bir karaktere sahip olmuştur. Sosyalizm, halkçılık ve milliyetçilik Türk solunun sacayaklarını oluşturur. Bu Türk solunun devrimci pratiği ve tarihsel gerçeğidir.(1)
Başka örnekler de var, sözgelimi 18 Türk Spartakistinin ilginç ideolojik çizgileri.
Spartakist Türklerden bir nevi sosyalist eğitimi alan Nazım Hikmet ve Va-Nu’nun bu dönemde milliyetçi Ziya Gökalp ile mektuplaşacak kadar yakınlıkları söz konusuydu. Ziya Gökalp, “Türkçülüğün Esasları” adlı eserinde Nazım Hikmet ve Va-Nu gibi aydınlar için, Türkçe’yi güzelleştirdiler diye yazacaktır.
Türk Spartakistlerinden Mustafa Nermi de sonraki yıllarda daha öncesinde milliyetçilerin edebi dergisi olan Genç Kalemler’de birlikte çalıştığı Ziya Gökalp’le ilgili anılarını kaleme alacaktır. Mustafa Nermi ve Ziya Gökalp Türk Ocağında birlikte çalışmışlardır.
Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası Genel Başkanı Namık İsmail, 1926 yılında Bozkurt simgeli Türk arması yaparak Atatürk’ün başlatmış olduğu yarışmada birinci olacaktır. Böylece Bozkurt simgeli Türk arması yapmak bir sosyaliste nasip olacaktır. Namık İsmail, ilerleyen yıllarda İleri Gazetesinde ressamlık ve yazı işleri müdürlüğü daha sonrasında ise Güzel Sanatlar Akademisinde müdürlük yapacaktır.
Dönemin milliyetçileri ile haşır neşir olup birçoğu milliyetçi yayın organlarında yazılar yazan 18 Türk Spartakistinden oluşan grup, ilk sayısı Almanya’da, daha sonraki sayıları İstanbul’da çıkan Kurtuluş Dergisi’ni çıkarmaya başlamışlardı. Böylece 1919 yılında Berlin’den gelen Türk aydınları Türkiye’de ilk gerçek sol hareketi başlatmış oldular.
Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası üyelerinden Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Hâkimiyet-i Milliye’de yazı işleri müdürlüğü ve Türkiye Halk İştiraküyün Fırkası’nın Yeni Hayat adlı yayınında yazarlık yapacaktır.
Bu partiyle ilişkisi olduğu bilinen bir diğer kişi de Hüseyin Ragıp Baydur’dur. Türk Milliyetçilerinin üyesi olduğu Türk Ocağında faaliyet gösteren Hüseyin Ragıp, ilerleyen yıllarda Hâkimiyet-i Milliye’de Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda sosyalizm üzerine yazılar yazacaktır. Bu yazılarının birinde, milliyetçilik ideolojisini esas almayan bir komünizmin Türkiye’de uygulanmasının mümkün olmadığı fikrini savunacaktır.
Kurtuluş’un yazarları arasında olan Prof.Dr.Hamit Sadi Selen de Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte Anadolu Türklüğünü esas alan Türk Milliyetçisi bir çizgide yaşamına devam edeceği gibi, Türk Ocağındaki çalışmalara da devam edecektir.
Bu isimlerden bazılarının ETİ ve SÜMER gibi soyadları alması, onların Kemalizme ve Cumhuriyetçiliğe bir geçiş yaptıklarının göstergesidir. (2)
1) Kemal Tek-http://www.gercekedebiyat.com/haber-detay/turk-solunun-milliyetci-kokeni-kemal-tek/2432
2) Yunus Yılmaz-Turancı Sosyalist Ethem Nejat
Başka örnekler de var, sözgelimi 18 Türk Spartakistinin ilginç ideolojik çizgileri.
Spartakist Türklerden bir nevi sosyalist eğitimi alan Nazım Hikmet ve Va-Nu’nun bu dönemde milliyetçi Ziya Gökalp ile mektuplaşacak kadar yakınlıkları söz konusuydu. Ziya Gökalp, “Türkçülüğün Esasları” adlı eserinde Nazım Hikmet ve Va-Nu gibi aydınlar için, Türkçe’yi güzelleştirdiler diye yazacaktır.
Türk Spartakistlerinden Mustafa Nermi de sonraki yıllarda daha öncesinde milliyetçilerin edebi dergisi olan Genç Kalemler’de birlikte çalıştığı Ziya Gökalp’le ilgili anılarını kaleme alacaktır. Mustafa Nermi ve Ziya Gökalp Türk Ocağında birlikte çalışmışlardır.
Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası Genel Başkanı Namık İsmail, 1926 yılında Bozkurt simgeli Türk arması yaparak Atatürk’ün başlatmış olduğu yarışmada birinci olacaktır. Böylece Bozkurt simgeli Türk arması yapmak bir sosyaliste nasip olacaktır. Namık İsmail, ilerleyen yıllarda İleri Gazetesinde ressamlık ve yazı işleri müdürlüğü daha sonrasında ise Güzel Sanatlar Akademisinde müdürlük yapacaktır.
Dönemin milliyetçileri ile haşır neşir olup birçoğu milliyetçi yayın organlarında yazılar yazan 18 Türk Spartakistinden oluşan grup, ilk sayısı Almanya’da, daha sonraki sayıları İstanbul’da çıkan Kurtuluş Dergisi’ni çıkarmaya başlamışlardı. Böylece 1919 yılında Berlin’den gelen Türk aydınları Türkiye’de ilk gerçek sol hareketi başlatmış oldular.
Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası üyelerinden Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Hâkimiyet-i Milliye’de yazı işleri müdürlüğü ve Türkiye Halk İştiraküyün Fırkası’nın Yeni Hayat adlı yayınında yazarlık yapacaktır.
Bu partiyle ilişkisi olduğu bilinen bir diğer kişi de Hüseyin Ragıp Baydur’dur. Türk Milliyetçilerinin üyesi olduğu Türk Ocağında faaliyet gösteren Hüseyin Ragıp, ilerleyen yıllarda Hâkimiyet-i Milliye’de Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda sosyalizm üzerine yazılar yazacaktır. Bu yazılarının birinde, milliyetçilik ideolojisini esas almayan bir komünizmin Türkiye’de uygulanmasının mümkün olmadığı fikrini savunacaktır.
Kurtuluş’un yazarları arasında olan Prof.Dr.Hamit Sadi Selen de Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte Anadolu Türklüğünü esas alan Türk Milliyetçisi bir çizgide yaşamına devam edeceği gibi, Türk Ocağındaki çalışmalara da devam edecektir.
Bu isimlerden bazılarının ETİ ve SÜMER gibi soyadları alması, onların Kemalizme ve Cumhuriyetçiliğe bir geçiş yaptıklarının göstergesidir. (2)
1) Kemal Tek-http://www.gercekedebiyat.com/haber-detay/turk-solunun-milliyetci-kokeni-kemal-tek/2432
2) Yunus Yılmaz-Turancı Sosyalist Ethem Nejat