Eski Türkçe'de kütün, erişkin duruma gelmiş dişi insan, bir erkekle evlenmiş kimse, temiz-idareli ve becerikli kimse, hanım, bayan anlamında sözcük.

Aslında bu kelimeyi içerdiği anlam bakımından ben farklı yönlerden değerlendirmek istiyorum. Taa yazıya başlamadan önce: Kasa-Masa-Nisa diye başlık atmıştım. Ya onun sonuncusu ama yazılarımın değil! Allah ömür verir, sağlığım da el verirse yazmaya devam edeceğim.

Tarihin başlangıcından beri hep ikinci planda tutulan, itilip kakılan, hizmetçi, odalık, cariye gibi kullanılan ve özellikle de son ikiyüz yıldır sözüm ona kadın hakları savunucusu feministler ele alışları bakımından sorunlu olan görüş açısından bakıldığından da kadın yüceler yücesi makamına ve en azından erkekle aynı eşitliği paylaşmak savunulmaktadır.

Bizim ne yerici, ne aşağılayıcı ne de göklere çıkarıcı bir durumumuz var. Aslında Nisa'yı anlatırken başka şeyleri de o vesileyle eleştirerek gün yüzüne çıkartmaya çalışmaktayız.

Şarlatan, haysiyetsiz ve bilhassa riyâkar ve fazla menfaatperest olan insanlardan iyi harp subayı olamayacağı gibi aynı vasıflara sahip insanlardan da ne yönetici ne iyi bir eş ne de iyi bir insan olamaz. Hele de esnaf hiç olamaz.

Modern denilen yüzyılımızda bir taraf kadını bir seks objesi gibi kullanıp yüceltmek-aslında yerin dibine sokmakta-istemekte öbür yandan da inançları ya da örf ve ananeleri gereği insanların da merdiven altı diye de tabir ettiğimiz geri hizmetlerde çalıştırmak istemektedir. Kimileri de sekreter, iş ortağı gibi sıfatlarla ne naneler yediği de günümüzde maalesef geçer akçe haline gelmiştir.

Mösyö Tahsin diye tarihimizde iş yapmış bir paşa Avrupa' da bir elçiliğimizde imamlık yaparken her nasılsa materyalist (dini inancını kaybetmiş, maddeyi taparcasına seven) olmuş fakat gel gör ki "Allah yürü ya kulum" demiş ve İstanbul Üniversitesine rektör olmuş öte yandan da şiirlerimizde, şarkılarımızda övüp- yüceltmeye çalıştığımız kadınlarımızı:

Ben güzele güzel demem
Güzel benim olmayınca

diyerek sahiplenmeye ve başkasına yâr etmemeye çalışmışız.

Aslında vasat bir insan olarak düşünüp hareket ettiğimizde onlar bizim annelerimiz, eşlerimiz ya da kız kardeşlerimiz. Onlar öyle değerli varlıklardır ki Allah'ın Rahim ismini taşıyan kişilerdir. Eli öpülesi anneler, öğretmenler olduğu gibi 'cennetin onların ayakları altında olduğu' bir hadisle zikredilmektedir.

En şerefli yaratıldığı Kur'an da ifade edilen varlık ne sadece erkek ne de sadece kadındır-her ikisi bir arada yaratılmış tek kişidir-. Adem Peygamberin kaburgasından yaratıldığı safsatası bugünün insanın hiç inanmayacağı bir konudur.

Bu arada bizim Bayburt insanının hem yerli hem de dışarıdan gelen bayanlara bakışları beni ve benim gibi insanları çok üzmektedir. Öyle bir dikine bakış, arkadan süzüş, devamlı takip edilen seyir halindeyken acaba onun gelini, yengesi veya başka birisi olduğunu hiç aklına getirmez mi? Maaşallah camilerimiz dolar taşar, bir de vaaz dinlerler ama bu çok kötü bakış ve art niyeti elden hiç bırakmazlar. Hele bunun çok donanımlı, inançlı insanların yaptığını görmek hakikaten çok üzücü. Mehmet Akif Ersoy ile bu günü bitireyim:

Sofuluk satıyorsun, elinde boy boy tesbih
Çevrende dalkavuklar tapınır gibi, la-teşbih, 
Sarık cübbe ve şalvar; hepsi istismar, riya 
Şekil yönünden sanki; Ömer'in devri, güya!

Eşini beğen, işini beğen, aşını beğen ama kendini beğenme!