“Mankurtlaşma”; belleğini, istencini, kendini yitirme, geçmişini ve yakınlarını unutmak demek… Bu durum kendiliğinden olmuyor, kendi dışında bir güç tarafından kişinin beyni işgale uğrayarak bu duruma getiriliyor. Bu kavramı, öyküsüyle birlikte dünyanın gündemine Cengiz Aytmatov soktu. “Gün Uzar Yüz yıl Olur” adlı romanını okumuş olanlar bilirler bunu.

Mankurtluk kişisel olduğu kadar da toplumsal bir olumsuzluk, korkulu bir olgudur.

Dr. İkram Çınar’ın IQ Yayınları arasından çıkan bir kitabında işte bu toplumsal Mankurtlaşma durumu, Türkiye bağlamında ele alınıyor. Kitabın adı: “Neden ve Nasıl Mankurtlaşıyoruz”. Kitap 408 sayfa, benim elimdeki 2. baskısı…

İkram Çınar, bilim adamı sorgulayıcılığı ve aydın sorumluluğu ve bir yurtsever olarak ile işe girişmiş, sonunda her bakımdan doyurucu, ufuk açan, iz bırakan değerli bir yapıt çıkmış ortaya.

Bu olumladığım, hatta övgülediğim yanlarına karşın, asla onamadığım savlar da var bu kitapta, önce onları yazayım, sonra olumlulara gelsin sıra. Yazar 105. Sayfada 28 Şubat’a o bilindik dinci tanıları koyup, Erbakan övgüsü yapıyor şu sözlerle: “Meselenin aslı başörtüsü değil, Erbakan’ın antiemperyalist-millici görüşleri olduğu sonradan anlaşıldı.” Bu görüşlere katılmam mümkün değildir. “Tatlı mı olacak, kanlı mı olacak, biz iktidara gelirsek rektörler başörtülü kızlara selam duracak” diyen, bu ülkeye dinciliği ve anti laikliği sokan, şeriat özlemciliğini hortlatan, İmam-Hatip Liseleri’ni öne çıkarıp, kutsayan, sayılarını artıran; Başbakanlık konutuna tarikat Şeyhlerini iftara çağıran (lokanta kıtlığı mı kopmuştu?) bir kimsenin anti-emperyalistliğinden nasıl söz edilebilir? Arapçı ideoloji İslamcılığın bir büyük kambur olarak sırtında duran adama antiemperyalist denmez. Amerika ve NATO’nun “Yeşil Kuşak” projesine en büyük katkıyı veren Erbakan ve onun mensubu bulunduğu Nakşibendi Tarikatıdır. Hem canım fazla lafa ne gerek var, Erbakan’ın rahle-i tedrisinden geçenler yönetiyorlar 17 yıldır bu ülkeyi. Daha sonra aralarındaki ayrışmalar yapaydır, çıkarsaldır, sen-ben işidir, özde aynıdırlar bunlar.

Neyse konumuz Erbakan ya da üstadları Necip Fazıl’ın deyimiyle “Şerbakan” değil. Kitaba ve olumluluklara dönelim ve başlıklar halinde bunları size sunalım:

-Mankurtluğa çarpıcı bir Kızılderili masalı ile örnek veriyor İkram Çınar. Masalın adı: “Kendinin tavuk olduğuna inandırılan kartal.”

-Atatürkçülüğün Batılılaştırılması… Yazarımız bu konuyu da enine boyuna irdeliyor, Attila İlhan’ın görüşlerine yakın görüşleri dillendiriyor.

-İslam Ülkeleri birçok bakımdan dünyanın en sorunlu ülkeleri… Yoksulluk, bilimsizlik, felsefe düşmanlığı, insan hakları ve demokrasi en alt düzeyde… Yazar burada Erbakan hakkındaki övgülerini kendisi tekzip edercesine İlahiyat Fakülteleri’nin artışına dikkat çekiyor. Dipnotta bu fakültelere değgin verdiği bilgiler ise dehşet verici. Ben buraya almıyorum, meraklısı alıp kitabı okusun.

-Yazarımız benim de çok yakındığım bir olguyu da dile getiriyor. İslamcılar din sütresi arkasına saklanıp eleştiri muafiyeti kazanma kurnazlığındalar. Bunların okumalarında Sanayi Devrimi ve sonrası yok. Bunlar bilimi İslamileştirme projesi ve İslam Bilimi yaratma peşindeler. Ve eğitimleri de İslamcı yetiştirme eğitimi.


-Tarihe yeniden bakmak ve paradigma… Kitaptaki bu bölüm de son derece önemli ve alkışa değer. 

-Küreselleşme… Yazar bu bölüme Fidel Castro’nun bir sözü ile başlıyor: “Emperyalizm köpeğe benzer. Kaçarsanız kovalar, kovalarsanız kaçar.”

-Kemalizm, Kapitalizm ve Sosyalizm… Yazarın bu bölümdeki tanı, irdeleme ve çözümlemelerine büyük ölçüde katılıyorum. Kemalizm özgürlük ve eşitliğin sentezidir saptaması da çok yerinde…Bu bölümü her Türk aydını okumalı diyorum.

-Kitapta, dönemin TÖS Başkanı Fakir Baykurt’un (komünist diye nice hücumlara uğramıştı) “Eğitimde Atatürkçülük” başlıklı sözleri var, bence herkes okumalı.

-Dr.İkram Çınar, Ulus Devlet ve laiklik konularını da anlatıyor ve burada “Kartal Gözüyle Laiklik” adlı kitabı bulunan benim de katıldığım, bir acı tespitini açıklıyor: “Öğretmenlerin çoğu laikliği” bilmiyor. Evet öyle sevgili İkram Çınar. Ama o öğretmenler Erbakan yandaşlarının ve tüm İslamcıların dillerinden düşürmedikleri “Laikçilik” söylemini bilirler.

-Ulusal dil ve ana dili, Kent, Sanat ve Eğitim, Farklı Düşünmenin Zenginliği gibi bölümleri de ben çok beğendim.