Daha önce bir yazısını daha Bayburt Postası okurlarına sunduğum Dr. Gürsel Ersoy’un bugün size Divan şairimiz Şeyhî’nin Harname’sine nazire tarzında ve tadında bir Bitnamesi’sini ve Evliya Çelebi üslubunda yazdığı, Ankara Tıp Fakültesi dönem arkadaşlarını öykülediği bir yazısını sunacağım. 

Doktor Gürsel Ersoy Bey’in bu konularda ne denli başarılı olduğunu okuduğunuzda siz de göreceksiniz.

DESTAN-I ABDURRAHMAN-I KEHLEVî

Bir klinikte var idi Abdurrahman isminde bir asistan-ı zâr,
Bitlerin elinden olmuştu bîzar.

Nâhak yere adı çıkdu bitli asistan deyu,
Varıp hâneye dedi kaşık düşmanına: “beni yu!”

Lâkin kehleler sarmıştı her yanını,
Emiyordu alçaklar onun masum kanını!

Dedi: “Yarab! Eğer gebertebilirsem bir adet biti”,
“Doyuracağım patlayıncaya kadar bir uyuz iti!”

Nedir senelerdir çektiğim çile,
Arkadaşlarım bit topluyor, paltomun üstünden bile.

Eğer ödenmediyse taksiratım işkencene devam et,
Bu biçare kulunu transfüzyona muhtaç et.

Bitlerimin her biri oldu benim gibi … aman!
Kimse ayıramıyor; hangisi bit, hangisi Abdurrahman?

Duydu Tanrı bu yakarışı DDT’yi icadetti,
Bit neslini bir anda berbadetti.

O gün bugündür bit nesli Abdurrahman’a düşmandır,
Aralarındaki dava – düşman başına – dava-yı kandır.

Âşık Nöbetçî
Gürsel Ersoy
1966

DESTAN-I FETH-İ KAL’A-YI TIBBİYE-T-ÜL ANKARA

Hicrî 1373 Zilkadde, Kamerî 1374 Teşrinieevvel, Miladî 1957 Ekim ayında 150 adet dehşetengiz cengâver Kal’a-yı Tıbbiye-tül Ankara’yı fetheylemek üzre yola revan oldular. Bu 150 civanmert, bu kal’anın fethi içün yıllar boyu yüzlerce şişe mürekkep yalamışlar ve dirsek çürütmüşler, zorlu imtihanlarda muvaffak olmuşlar ve Kal’a-yı Tıbbiyenin fethine teşebbüs içün hak kazanmışlar idi. Aralarına Anadolu Baciyanından mühim sayıda hatun kişi de katılmış idi. Onlar dahi cenkte erkekler kadar mahir ve sebatkâr idiler. Cengâverler her türlü savaş hilesini öğrenmiş ve Kal’a fethinde ihtisas kesbetmiş; ok, yay, şeşber, arkebüz, manda derisi kalkan, gürz, mızrak, Venedik humbarası ve Rum ateşi ile müsellah idiler.

Büyük Tıbbiye Kal’asından önce yollarının üzerindeki FKB tabir edilen Palankayı fethetmek zorunda kalan kolları pazubentli, bilekleri katı yiğitler hücum üzerine hücum tazelediler. Palankanın Fizik, Kimya, Botanik, Zooloji nam burçlarını teker teker zapteylemek içün bir yıl cidal eylediler. Nice yiğitler Palankanın bedenlerinde zebun düşüp helâk oldular. Yiğitlerden Şakrakoğlu Sinan Alp ve Ertanoğlu uzun Atilla nam yiğitler bilhassa temayüz etmişler idi.

Bir yılın sonunda sağ kalan cengâverler olanca güçleriyle Kal’a-yı Tıbbiyenin fethine giriştiler. 

Kal’a-yı Tıbbiye iç içe 5 kal’adan müteşekkil olup sayısız burca malik idi. Her bir burç “Profesör” tabir edilen kumandanlar tarafından şiddetle müdafaa edilmekte idi. Mübalâğa cenk oldu. 1 yıl sonunda Anatomi, Histoloji, Biyokimya burçları zaptedilmiş idi.

Histoloji burcunun Erkoçak Aliye nam kumandanı dillere destan güzellikte bir hatun kişi olup âhu bakışları ile nice cengâveri teshir idüp mahvlarına sebep olmuş idi.

Lâkin, Fizyoloji burcunun zaptı pekçok cana mal oldu. Bu burcun, Kelp Mehmet nam melun kumandanı bir gün “Asistan” nam bendeleriyle kal’adan taşra huruç idüp cengâverlerden çoğunu şehit veya mecruh eylediler. Bir yıl süren zorlu bir cenkten sonra Fizyoloji burcu bin güçlükle zaptedilebildi. Lâkin, namlı yiğitlerin yarısından çoğu telef olmuş, kalanlar; kendilerinden önce kalanın fethine gelenlerden arta kalanlarla birleşmişler idi. Üçüncü yıl 1. iç kal’anın fethine girişildi. Mikrobiyoloji, Patoloji ve Hijyen Burçlarının zaptından sonra sıra Parazitoloji namlı burca geldi. Bu burcun Aslan Hoca nam kumandanının elini öptürmeye pek meraklı olduğu ve elini öpen yiğitlerin burcun gizli bir kapısından içeri girmelerine izin verdiği rivayet olunurdu.

Dördüncü yıl 2. iç kal’a ve Farmakoloji, Fizyopatoloji burçları zaptedildi. Beşinci yıl sıra 3. iç kal’aya geldi. Bu kal’anın burçları nisbeten küçük olup; K.B.B., Göz, Nöroloji, Radyoloji, Üroloji, Ortopedi, Göğüs, Psikiyatri, Cildiye gibi adlar verilmiş idi. Cengâverler her ay bir burca saldırıp ele geçirdiler. Lâkin Göz burcunun zaptı pek çok gözyaşına mal oldu. Bu burcun Gördüren Süreyye nam melun ve mağrur kumandanı amansız bir kâfir olup, ele geçirdiği cengâverlere işkence idüp, hattâ isminin hilâfına onların gözlerine mil çektirir idi.

Psikiyatri burcunun Adasallı Rasim nam kumandanı, Girit Adası’ndan hicret etmiş; yerinde duramaz, asabî mizaçlı bir garip kişi olup, birgün kal’a burcundan aşağı sarkarak yiğitlere: “Bre kaltabanlar, kal’â bedenlerine savlet ne işdür? Yani Padişahın Dekanı ferman eylese bu kalayı size yâr etmem, şey halinda. Bu kal’a sizin küvfünüz değil. Varın gidin Cebeci Pazarı’nda kavun karpuz satın. Şey halinda.” deyu çemkirmiş, ardı sıra “Haydar, Haydar!” deyu türkü çığırmaya başlamış idi. Velâkin yiğitler fütur getirmeyüp hücumlarında sebatkâr oldular.

6. yıl sonunda, en iç kal’adaki Kadın-Doğum, Dahiliye, Hariciye, Çocuk namlı 4 büyük burç, diğer sayısız burçlar ve iç kal’alar gibi teslim bayrağını çekmiş idi. Kal’a-yı Tıbbiyeyi fetheden bu yiğitlere Memalik-i Osmanî’de “Tabip”, “Hekim” gibi adlar virülüp gâvur illerinde Doktor deyu hitap idildüğü rivayet olunur.
Heyhat sonunda bâki kalan yiğitlerin sayısı 64’e inmiş idi. Bu 64 sergerdeye beratları Padişah 1. İnönü tarafından verilmiş; Beratlarını alan yiğitlerin bir kısmı Anadolu’nun muhtelif vilâyetlerine dağılmış, bir kısmı fethettikleri burçlara kumandan olmuş, bir kısmı da Amerika tabir edilen gâvur diyarına hicret etmişler idi. Bunlardan Kalayoğlu Münci Alp nam yiğidin o ecnebi ellerinde, karaciğeri ellenmedik Amerikan Gâvuru bırakmadığı bir tevatür olarak rivayet idülür.

Aradan 45 yıl geçti. Eskinin zorlu yiğitleri, saçları ağarmış, belleri bükülmüş, fakat gözleri çakmak çakmak, o zorlu günleri yad’etmek üzre tekrar bir araya geldiler.
Bakalım; bundan geru mevlâm neyler?
Neylerse güzel eyler!
Hicrî 17 Şevval 1424, Miladî 17 Şubat 2008
Tabib-i Cengâverandan
Ersoyoğlu Gürsel
Tevellüt: 8 Şevval 1356- İrtihal-i Dâr-ı Beka: Meçhul