26 tane kitap yazdım, bu kitaplarıma giren yazılarımı yeni yazı olarak almamaya çok dikkat ederim. Ancak ender olarak bu yazılarıma da başvurmam gerekli oluyor. İşte aşağıdaki yazım ve “Baştan Başa” başlığı, 2008 yılında yayımlanan “Cennetin Kütüphanesi” adlı kitabımdan.

Peki neden bu yazı? Çünkü baş ve baş olma konusu ve de tutkusu ülkemde hiç bitmiyor. Biz de işte bu baş konusunu baştan başa bir kez daha işleyelim dedik. 

Ve bu kitabım artık bulunmuyor, yenisi de basılmadı, bazı özellikli yazılarını yeniden sunmakta/okutmakta yarar var. 

“Türkmenler bir mezarlığa gömülen ilk ölüye Gonam Başı derler.

Mağrur başlar, eğik başlar, dik başlar, yumuşak başlar, akılsız başlar, delibaşlar, diribaşlar, boynuzlu başlar, kavak yeli esen başlar, şimşir taraklı kel başlar, belalı başlar, çileli başlar, sıkışık başlar, sancılı başlar, kafayı bulan başlar, kafasını arayan başlar, düşünen başlar, standart başlar, üşüyen başlar, üşüten başlar.

Kır başlar, boyalı başlar, oyalı başlar, yapılı başlar, belikli başlar, örüklü başlar, bürüklü başlar, sarıklı başlar.

Ağır baş, büyük baş. Ayaklar baş, başlar ayak olunca; başsızlara büyük, büyüklere baş olanlar.

Başıbozuk, başı kabak, başıboş. 

Eller arasında baş, askerlik hizasında baş, Allah rızasında baş.

Başıma gelenler, başımdan gidenler, başı yenenler, başı dönenler, başı okşananlar, başı yananlar, başı yarılanlar. 

Başım gözüm üstüne diyenler, başı gözü üstüne sadaka verenler.

İki baş dört ayak ve de baş-göz olanlar.

Başına devlet kuşu konanlar, başına çorap örülenler, başından kaynar su dökülenler, başını kaşıyamayanlar.

Baştan çıkan, baştan savan, başkalaşanlar.

Gelin başı, kol başı, amele başı, yaz başı, yüzbaşı, onbaşı, binbaşı, bölük başı, bekçi başı, seri başı, çeri başı, aybaşı, yılbaşı, bar başı, ekip başı, çete başı, elebaşı, şişe başı, çıban başı, mahalle başı, gölbaşı, su başı, havuz başı, mehter başı, eşek başı, aşçıbaşı, işin başı, yolun başı, hükümetin başı, devenin başı.

Başbaşa sevgililer. Başabaş kâr edenler. Baştankara olanlar. Başı çekenler. Ali kıran, baş kesenler. Başa güreşenler. Baş koyanlar, başvuranlar, başı vurulanlar. Başında taşıyanlar, başta taşınanlar.

Baş tâcım, başucum, baş taşım, başköşem, başörtüm, başyapıtım, başyazım, başkurtum, başbuğum.

Başmüdür, başkâtip, başcazgır, başçavuş, başbakan, başpikopos, başparmak, başpehlivan, başöğretmen, başkomutan, başağa, baş aktör, baş redaktör, başsavcı.

Başşehir ki her işin başı.

Başı beklenen ki, iki iyiliğin biri.

Bir başına arşınlanan sokaklar. Bir iki baş gidip gelinen tarla. Dolu başak. Ahırlarımızın baş konukları, büyük ve küçükbaşlar. Dünya tatlısıdır yorgun bir yumrukla ezilen iki baş soğan.       

Dört başı mamur olsun istediğimiz işler.

‘Başına kara gelsin’, ‘Toprak başına’, ‘Başını, ömrünü yesin’, bunlar da başlıca kargışlarımız.

Başı sağlar, baş sağlığı dileyenler. Başını sokacak yeri olmayanlar. Başa kakanlar. Başkaldıranlar. ‘Vay başıma gelenler!’

Başlık ki, renk renk, nakış nakış, biçim biçim... Başlık ki, hatır-gönül dinlemeyen, kız satan.

Ve yönetimlerde en çok yakınılan çok başlılık, iki başlılık, tek başlılık.

Yedi başlı ejderha ki, baş masal kahramanlarımızdan.

Başın türevleri ve türetmelerinin dizelgesi böyledir işte ve bu dizelgenin uzunluğu, varsıllığı ve işlekliği, Türkçe’nin ‘baş dil’ olduğunu gösterir.”