Üç şiirimin başlıkları… Bu üç şiirimden ilki yani “Bayburt Övgülemesi”, Türk’e Baştan Başlamak adlı şiir kitabımda vardır. “Bayburt Özgelenmesi”, son şiir kitabım “Çizdikçe Çözdüm Bir Kuvvacıyı”da, “Bayburt Özlemi” ise ilk şiir kitabım “Ateşkes Çağrısı”ında yayımlanmıştır. (Haa bu arada diyeyim, beş şiir kitabım vardır, yalnızca üçünde Bayburt vardır sanmayınız, Dillere Destanlar adlı kitabımda da “Bayburt Kırlarında Çiçeklerin Künye Takdimi” adlı şiir vardır. Bayburt şiiri yalnızca Saman O Yana Buğday Bu Yana adlı kitabımda yoktur. Eh o kadar eksiklik de bağışlanır öyle değil mi?)

Asıl konumuza dönelim: Şimdi neden dolayı bu üç şiirimi yeniden yayımlama gereği duymakta, gündeme getirmekteyim? Nedenleri birden çok. Öncelikle Bayburt’a bağlılığımız ve sevgimizin ölçüsünü bildirmek, ikincisi şiirde neredeyiz, bu dolayımla bunu da göstermek, üçüncüsü de şair diye ortada dolanan kimi pohpohlanmış kişilerle karşılaştırma olanağını verebilmek okurlara.

Hadi bakalım, övgüleme ile başlayalım:

BAYBURT ÖVGÜLEMESİ

Ufkundan uzağım ama ufkumsun
Güldür güldür, çağıl çağıl nutkumsun
Ak alnım, dik başım, övünç tutkumsun
                                 Beyrek'li, Korkut'lu, Zihni'li şehir
                                 Vadinin içinde ninnili şehir
Şu makat başında oya ve nakış
Şu pınar başında ehramlı bakış
Şu tandır başında bilmece yarış
                                     Masallı, meselli, nükteli şehir
                                     Haritada ufak noktalı şehir
Tel helvası çektik şendir hanemiz
Gendime pilavı tesbih tanemiz
Yatsılık yemesi özgün töremiz
                                     Darğun'lu, Kokoç'lu, Kurut'lu şehir
                                     Kavurma, basdurma, tiritli şehir
Davul zurna iki gönül çağırır 
Türküler var yüzyılları çığırır
Ağlar Baba gözyaşıyla yoğurur
                                      Dergahlı, kümbetli, türbeli şehir
                                      Kervan yollarında heybeli şehir
İmarette ocak, Kale'de kapu
Kopuz'da Türk mührü, Manas'ta tapu
Kop'ta bir anıt var, bir kutlu yapı
                                      Sebilli, kubbeli, kuleli şehir
                                      Seferberlik görmüş çileli şehir
Sünür'de medrese bilim otağı
Loru'da kolbaşı yakmış çerağı
Şehit Osman, Genç Osman'ın sorağı
                                       Alperen, Akıncı, Akkoyun şehir
                                       Tanrı dostlarıyla kol-boyun şehir
Soğanlı'da gürler, yağar eserim
Hasret doruğunda vuslat beslerim
"Kuru kuru kurban" deme küserim
                                        Bağlınım gönlümde gözesin şehir
                                        Şairin dilinde dizesin şehir

Özgelenme ile sürdürelim şiir yolculuğunu:

BAYBURT ÖZGELENMESİ

İncecik yolunda çift sıra dost 
Kavaklar telli uzun.
İncecik yolunda kavaklarla birlikte ezgilediğim
Bir türkü vardı “şen ol”unu sevdiğim

Yarım asırlık bir müzmin hüzündür o türkü şimdi  
Acılarım açılarım oldu olalı
Artçı artçı sarsılırım 
“Sende nem kaldı”sıyla. 
 
İncecik yolunda şimdi yalan
Hayalimde hâlimde bir kızıl elma olduğu
Öyle özgelenmişim ki
Sokakta herkes el 
Mezarlık hepten tanış.
Can sıkıntım çift yönlü
İçimden dışıma ılgar
Dışımdan içime dörtnal.

Şehreküstülere çoğul ekleri
Gurbetteki sıladır hemşeri öbekleri
Gurbetteki sıla, üvey sıla sayılır
Peki ya sıladaki gurbet?
O hüsran çarpı hüsran…
Garipliğinizi sılada vursalar yüzünüze kalabalıklar 
O zaman görürdünüz.

Vardığımda
Bütün duygularım özlemdi orada
Bütün sözlerim deyiş 
Bütün izler umduğuma, bütün ufuklar seziş
Onca bütünü bir büsbütün siliyordu Tanrım, bu nasıl iş? 

Anılarıyla ağlayan biri
Eski sözler ve eski yüzler arıyor 
Yarenlik bulursa hemen alıyor.
Söz üstüne kurulan bu diyardan sözde mi göç eyledi? 
Evvel zaman içinde
El üstünde tutulurdu nüktedanlıklar  
Şimdi bu söz bilmezlikler neyin nesidir?  

Bayburt’un o eski ve ince yolunda
Kavaklar boyu devrilesi
İhbar ihbar esmekte Balhar
Türkülerin ağzı da bir bozulmuş ki sormayın gitsin.

Özlemi sona bıraktık. İşte özlemimiz: Derin, içten, büyük, dinmeyen…

BAYBURT ÖZLEMİ

Bu toprak benim 
Beşik kertme sevdiğim.
İlk ninniyi duyduğum
İlk gücümle doğrulduğum
Töresiyle yoğrulduğum Bayburd’um.

Anamın ehramında
Babamın dilindesin.
Yavan çorba, haşıl, lor dolmasında
Nenemin çeyizlik kilimindesin.
Türküler söyler “vasf-i hâlini”
Elim kulağımda türkülerdesin.

Dedem Korkut’tan Dede Paşa’ya
Sorup söyleşirim Baba Celâli.
Zihnî’nin “Of”u, gurbet çilesi
Benim de başımda Koca Hicranî

Bayburd’um ata yurdum
Alıştığım gurbette özleminle doluyum.
Gönlüme hele bir düş
İçimden çığlar kopar
Kop’takine eş.

Köküm, kütüğüm Bayburt
Çoruh’la beni bir tut.
Göçse de her an gurbet illere
Çoruh Bayburtludur.
Gürül gürül akıp giden
Yürekleri yakıp giden 
Tükenmez bir Bayburtlu.