Önyargıların, dünsel yargıların, dinsel yargıların kısır döngüsü içindesin. Ayrıksı düşünmeyi düşünemiyorsun, dehşete düşüyorsun bundan.

Söylemlerin klişe, okumuyorsun, yazmıyorsun, sosyal medyada hazıra konuyor, görsele sığınıyor, bilmem kaç kişinin koynuna girip çıkmış paylaşılmışı, sıkılmadan paylaşıyorsun, biri daha batıp çıksın algıları dumura uğrasın diye.

Eleştiri mi? Onun da korkağısın? 

Gerçek mi? Onu hiç sevmiyorsun. 

Ölçmen ve değerlendirmen ise at gözlüğü ile... 

*** 

Seni gidi dokunulmaz saplantılı... Seni gidi sokma akıl kutsalcısı... Seni gidi koşullanma ve koşullama militanı. Sen kendini değişmeme üzerine kurgulamışsın, benim seninle aynı karede gözükmem söz konusu bile olamaz. 

*** 

Demek öyle ha, yarım yüz yıllık arkadaşınız olan benim düşüncelerim ve yazılarım batıyor size, facebook sayfalarınıza Nizam-ı Alemci o servet avcısının ucuz, bayat, içeriksiz, ufuksuz yazısını alıyorsunuz.

O ki sizi etkileyemiyorum, o ki ortak noktamız yok artık, o ki ülkücülük denilen o sarmaldan çıkmak istemiyor, kutsamayı sürdürüyorsunuz. 

E o zaman geldik yol ayrımına...

Beni anlamayanları söke söke, döke döke gidiyorum, sonuncusu da sizler olun ey eskiler, eskicilik yapanlar, yenilik arayana şaşı bakanlar, kulp takanlar. Kendi çapına kendi büyüteci ile bakıp, ona da inananlar… Bu da sizin damgalı ayıplarınızdan… Benim ne olduğuma ne olmadığıma ne olacağıma sizler ve sizler gibiler mi karar vereceksiniz?

Siz kimsiniz ki? Geçmişle avunup geçmişle övünen, geçmişle dövünen değersizler yığını... Bugünse sözünüz bitmiş, özünüz çürümüş, gözünüz düzenden yılmış, hızınız kesilmiş, sazınız akort tutmamakta. Sizin o bırakamadığınız, sımsıkı sarıldığınız ülkücülüğünüz güdükçülüktür, güdük oldunuz, güdük kaldınız, güdüklerce pohpohlandınız. 

*** 

Hariçten Gazel Atangil, Cin Oğlan, Kartolcu Kuyruklar ve ayrıntı adamları… Siz bunları tanımazsınız, şehirlerini düşünsel anlamda geriye götürmekle işlevli olan ileri gelenleridirler onlar...  Ayarı düşüklerdir onlar, yerel şive ile ayar çekiyorlar birbirlerine. Hepsinin söylemi aynı, hepsi yineleme tutkunu, ama hepsi kendini üst başta, özel ve bulunmaz sanıyor.

Bileşenlerine bakmıyorlar bunlar o ideolojinin ya da fikrin; bulaşanlarına bakıyorlar, kim bulaşmış, ne ölçüde bulaşmış, bu bulaşmışlıkta hırs ve çıkar hangi düzeyde var, bunu araştırıyorlar. Ha bir de “üleşenlerine” bakıyorlar, üleşmenin eşit ya da adil olmasına da değil, üleştirmenin başına geçebilirler mi, üleştirme onlardan sorulabilir mi, dertleri bu.

*** 

İyi bilmişim, övmüşüm, bir de şiir yazmışım. Sonra bunlar hakkında yanıldığıma değgin kuşkular duymaya başlamışım, araştırmışım.

Bir de ne göreyim, sandığımdan da beterler. 

Ve bunları yeren yazılar kaleme almaya başlamışım, hâlâ da sürüyor bu yazılar.

Ama bu yazıları yazarken canım çok acıyor benim, vicdanım rahat olsa da...