Dede Korkut Şenlikleri yapılıyor 25 yıldır, isteniyor ki Dede Korkut adı özdeşleşsin Bayburt’la, Bayburt denilince akla hemen Türk Edebiyatının ve Türk Dilinin bu ilk şaheseri olan Dede Korkut öyküleri ve bunların yaratıcısı gelsin.

Güzel… Pek güzel.. Güzel de.. Bu iş bir bilinç, bilgi ve içtenlik işidir… Dede Korkut’tan yararlanmak için Dede Korkut’a özüyle ve içtenlikle bağlı olmak gerek…

Oysa bu yoktur yeterince… Bu yokluk ve içtenliksizliğe en çarpıcı örnek; Dede Korkut öykülerinde geçen kişi adlarına Bayburt’ta hiç itibar edilmemesi ve çocuklara ad olarak konulmamasıdır.

Neler bunlar bir bakalım: Dirse Han, Boğaç Han, Bayındır Han, Bamsı Beyrek, Basat, Salur Kazan, Uruz, Banu Çiçek, Selcen.

Var mı bu adlardan Bayburt’ta, hiç rastladınız mı? Bunlardan geçtik Dede Korkut ya da Korkut adına bile ben rastlamadım.

Bunlar yok, Müslümanlık adına gelsin Arapça adlar… Bu da büyük bir bilgisizlik ve bilinçsizlikten kaynaklanmakta, arkasındaki Arapçılık fark edilmemekte ya da üstü örtülmektedir. Yahu o halifeler ve sahabenin Müslüman olmadan önceki adları yine aynı idi. Ömer yine Ömer idi, Ebubekir öyle, Osman öyle, Ali öyle… Talha, Zübeyr, Ayşe, Hatice, Fatma da…

Sen ne yaptın? Attın Türk adlarını bunları aldın. Selçuklu ve Osmanlı öncülerine ve başbuğlarına bakınız, başlangıçta adlar öz be öz Türkçe: Selçuk, Çağrı, Tuğrul, Kutalmış, Sungur, Tekin, Ertuğrul, Gündoğdu, Dündar… Sonra Araplaşma, Acemleşme: Gıyasettin Keyhüsrev, Alaeddin Keykubat, Süleyman, Musa, Abdülhamit…
En acısı da şudur: Kemalist Türkçülük kitabımda da yazmışım: Fatih Sultan Mehmet, daha emzik çağındaki kardeşi Ahmet’i (teamül gereğince, tahta ileride ortak çıkar) diye boğdurdu… Aynı Fatih, öz torunlarını da rehin tutuyordu, oğullarının taht iddiaları olur diye. O torunların adı da tam Türk adı idi, Korkut ve Oğuzhan, Korkut Beyazıt’ın oğlu, Oğuzhan Cem Sultan’ın… Daha sonra Cem Sultan, taht mücadelesinde kaybedince, Oğuzhan da boğduruldu.

Fatih’i evliya diye göklere çıkaran, peygamberin hadisi ile övüldüğünü abarta kabarta söyleyenler buna ne buyururlar?

Bayburt’a dönelim; ben araştırdım en çok sonu “din”le biten adlar var Bayburt’ta. Bir bakalım bunlara:

Ekmeleddin- Din’in en olgunu
Necmeddin-Din’in yıldızı
Sadreddin-Din’in saygınlığı
Seyfeddin-Din’in kılıcı
Hüsameddin-Din’in en keskin kılıcı
Kutbeddin-Din’in kutbu
Kerameddin-Din’in lütfu, bağışı
Nureddin-Din’in nuru
Rükneddin-Din’in rüknü, temeli
Bedreddin-Din’in dolunayı
Ziyaeddin-Din’in ışığı
Kemaleddin: Din’in olgunu
Gıyaseddin-Din’in temizliği, berraklığı.

Bu adlar bu kadar değil, daha var ama ben uzatmayayım, bunlar meramımı yeterince anlatır.

Bu sonu din’le biten adlarla daha çok Müslüman olamazsınız, daha çok Arap olursunuz bence. Bu bağlamda da çarpıcı örnekler verelim. Ünlü İngiliz şarkıcı Cat Stevens, Müslüman oldu, hemen adı değişti, Arap adı aldı ve Yusuf İslam oldu. Kıyafeti de değişti, takkeli ve sakallı bir adam oldu. Yani aslında Arap oldu. Bizde de öyle değil mi? Müslüman oluyor bir bayan diyelim adı Mariya, hemen Ayşe’ye, Fatma’ya, Hatice’ye çevriliyor. Mariya olarak kalsa olmazmış? Neden? Nedenini soramazsın, sorsan da din’i dayarlar… Oysa din aşkına aldığımız bu Arap adlarının anlamları çok gülünçtürler: Muaviye “Uluyan Dişi Köpek” Osman “Yılan Yavrusu” demektir sözgelimi. Ayşe “Yaşar”, Fatma “sütten kesilmiş”, Hatice “Vaktinden önce doğmuş”, Zeynep ise “tombul” demektir. Yani bazı katı Sünniler “Hazreti Muaviye” diyorlar ya, aslında onlar “Hazreti Uluyan Dişi Köpek” demektedirler.

Evet başa dönersek, Bayburt’ta “Dirse Han” yoktur ama sahabe adıdır diye “Hükaşe” vardır… Bu kafa ile Dede Korkut’la özdeşleşemezsiniz, Dede Korkut Şehri olamazsınız!

Bayburt Müzesi

Bir dost anlattı son seyahatimde Bayburt’ta. Bayburt kalesinde arkeolojik kazılar yapılmakta imiş ve çok değerli tarihi eserler çıkıyormuş. Sordum:

“Çıkan eserler nereye gidiyor, Erzurum Müzesi’ne mi?”

Çünkü biliyordum, Erzurum Müzesinde Bayburt’tan gelme eserler görmüştüm.

“Evet oraya gidiyor…” dedi.
“Bayburt Müzesi hâlâ yok öyle mi?”
“Yok ne yazık ki…”

Bayburt son yıllarda Baksı Müzesi ile Kenan Yavuz Kültür Evi ile ünlendi ama Kültür Bakanlığına bağlı bir devlet müzesi yok. Bayburt’un eserleri Erzurum’da sergileniyor.

İşte bu büyük ayıptır Bayburt için… Bu ayıp kaldırılmalıdır ortadan!