Yüzlerce yıl öncesinden selam getirir Bayburt Kalesi…
Duvarlarında yankılanır eski sevdaların soluk nefesi... Yollarında geçmişin ayak izleri… Sırların yüksek tepesi… Şimdilerde sessizliğin en derin sesi…
İçinde kaç dil, kaç din yaşadı? Her biri bir taşına, bir burcuna, bir köşesine sinmiş…
Yüksekte bir yuva… Yalnızda bir sıla…
Sonsuzda iki hece: Bir kale…
Öncesi bilinmezlik bulutları içinde… Adıyla beraber ilk zikredildiği devlet Bizans (1. Justinianos 527-565). Sonraki dönemler ise hep Türk dönemi... Selçuklular, Saltuklular, Danişmentliler, Akkoyunlular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti.
Kaleye hep aşkla bakmışlar… Kale zayıflamış, tahkim etmişler; taş düşmüş, yerine koymuşlar; burç yıkılmış, imar etmişler… Bir savunma ve gözetleme kalesi olan Bayburt Kalesine gözleri gibi bakmışlar.
Gün gelmiş Dede Korkut’a mekan olmuş, gün gelmiş beylere, paşalara... Kaleye giderseniz hissedersiniz duvarlarındaki kılıç şakırtılarını, at kişnemelerini, gülle darbelerini… En büyük zulmü ise Rus işgalinde yaşamış. Onun güzelliğine güzellik katan çinilerini sökmüşler... Zaman, Evliya Çelebi’nin sözünü ettiği 300 evi de Ebü’l-Feth Camii’ni de alıp götürmüş...
Bayburt Kalesi fetih fetih zafer, terk edile edile hüzündür… Her fetih bir imar, her terk bir yıkımdır…
Aşağıdan binlerce yılın çağıldamasıyla Çoruh, yukarıda her rüzgarın ses verip uğuldamasıyla Bayburt…
Bayburt’un zenginliği, Bayburt’un gururu Bayburt Kalesi…
Uzaktaki kalelere selam gönderir menzil menzil… Harput, Van, Bitlis ve Anadolu’nun tüm kaleleri tesbih tesbihdir bu kervanların ipinde. Bayburt bu tespihte gururlu bir tanedir. Asırlar boyunca İpek yolunun bir menzilidir.
Uzaktan şahin yuvası gibi ama ne sükûnetlere, ne şefkatlere, ne aşklara güvercin kanadı...
Yalçın kayalar düşmana taş, dosta sığınak…
Ey tepedeki kartal!...
Ey taş taş gururun abidesi!...
Ey şimdi sadece bulutların, yağmurların, kuşların mekanı Bayburt kalesi!... Tepedeki sevgili… Hüznün ve gururun mayalandığı ihtişam!...
Senin ve sana değer katan bütün atalarımızın önünde büyük bir hürmetle eğiliyorum!... Ben baş eğeyim; sen ki kahramanlığın ve zaferlerin abidesisin; sadece sen baş eğme.
Başın bu bayraklar ve bu ezanlar gibi hep gökyüzünde olsun…
Duvarlarında yankılanır eski sevdaların soluk nefesi... Yollarında geçmişin ayak izleri… Sırların yüksek tepesi… Şimdilerde sessizliğin en derin sesi…
İçinde kaç dil, kaç din yaşadı? Her biri bir taşına, bir burcuna, bir köşesine sinmiş…
Yüksekte bir yuva… Yalnızda bir sıla…
Sonsuzda iki hece: Bir kale…
Öncesi bilinmezlik bulutları içinde… Adıyla beraber ilk zikredildiği devlet Bizans (1. Justinianos 527-565). Sonraki dönemler ise hep Türk dönemi... Selçuklular, Saltuklular, Danişmentliler, Akkoyunlular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti.
Kaleye hep aşkla bakmışlar… Kale zayıflamış, tahkim etmişler; taş düşmüş, yerine koymuşlar; burç yıkılmış, imar etmişler… Bir savunma ve gözetleme kalesi olan Bayburt Kalesine gözleri gibi bakmışlar.
Gün gelmiş Dede Korkut’a mekan olmuş, gün gelmiş beylere, paşalara... Kaleye giderseniz hissedersiniz duvarlarındaki kılıç şakırtılarını, at kişnemelerini, gülle darbelerini… En büyük zulmü ise Rus işgalinde yaşamış. Onun güzelliğine güzellik katan çinilerini sökmüşler... Zaman, Evliya Çelebi’nin sözünü ettiği 300 evi de Ebü’l-Feth Camii’ni de alıp götürmüş...
Bayburt Kalesi fetih fetih zafer, terk edile edile hüzündür… Her fetih bir imar, her terk bir yıkımdır…
Aşağıdan binlerce yılın çağıldamasıyla Çoruh, yukarıda her rüzgarın ses verip uğuldamasıyla Bayburt…
Bayburt’un zenginliği, Bayburt’un gururu Bayburt Kalesi…
Uzaktaki kalelere selam gönderir menzil menzil… Harput, Van, Bitlis ve Anadolu’nun tüm kaleleri tesbih tesbihdir bu kervanların ipinde. Bayburt bu tespihte gururlu bir tanedir. Asırlar boyunca İpek yolunun bir menzilidir.
Uzaktan şahin yuvası gibi ama ne sükûnetlere, ne şefkatlere, ne aşklara güvercin kanadı...
Yalçın kayalar düşmana taş, dosta sığınak…
Ey tepedeki kartal!...
Ey taş taş gururun abidesi!...
Ey şimdi sadece bulutların, yağmurların, kuşların mekanı Bayburt kalesi!... Tepedeki sevgili… Hüznün ve gururun mayalandığı ihtişam!...
Senin ve sana değer katan bütün atalarımızın önünde büyük bir hürmetle eğiliyorum!... Ben baş eğeyim; sen ki kahramanlığın ve zaferlerin abidesisin; sadece sen baş eğme.
Başın bu bayraklar ve bu ezanlar gibi hep gökyüzünde olsun…