Gıyaben elbette tanırdım. Türk basınının aksakallılarından ve Atatürk’ün yakın silah ve mücadele arkadaşlarından Ali Kılıç’ın oğluydu. Ortadoğu’da yazdığım günlerde, o da yazar kadrosuna dâhil olmuştu. Sonra Yeniçağ Gazetesinde kesişti yollarımız. Yüz yüze tanışmamıştım, telefonda konuşmuştuk birkaç kez. İlkinde “Atatürk Ekonomisi Beş Destan Adam” adlı kitabımdan yollayacaktım aradım. Alanya’da oturuyordu verdi adresini. “Atatürk’ün güzel gözlerinin gördüğü Altemur Kılıç büyüğüme saygıyla” diye yazıp imzaladım, yolladım. İkinci arayışım HEPAR ve Pamukoğlu’na yazdığı bir yazı yüzünden oldu. Aslında haklı olan Altemur Bey’di yazdıklarının hepsi de doğruydu, fakat benim de o partide bir görevim vardı, arayı bulmam, işi düzeltmem gerekiyordu, ikna ettim Altemur Bey’i sonunda “Tamam kardeşim telafi ederiz bir başka yazıda” dedi.

Altemur Bey’le İstanbul’da Yeniçağ’ın verdiği bir iftar yemeği vesilesiyle yüz yüze tanışıp konuşmuş olduk. Daha vakit vardı iftara, gazetede Ahmet Yabuloğlu Bey’in odasında oturmuş sohbet ediyorduk. Bana “Sen kaç yaşındasın?” diye sordu, dememe fırsat kalmadı araya laf girdi. Sonra çok laflar girdi araya, laf dönüp dolaşıp Fethullah Gülen hakkında yazdığı bir yazı dizisi yayımlanmadığı için gazeteden ayrılıp Oda TV’de gazeteyi ağır bir biçimde suçlayan Prof. Çetin Yetkin Hoca’ya geldi. Behiç Kılıç, verip veriştirdi, “Bizi arkadan hançerledi o herif” gibi laflar etti. Altemur Kılıç “Onu ben getirmiştim buraya… Daha esnek ve hoşgörülü olunabilirdi” diyecek oldu, Behiç Kılıç, kılıcı bu kez ona çekti: “Evet, sen getirdin, senin getirdiğin adam bu kadar olur”

Ve kılıçlar çekildi:

-Senin için doluymuş Behiç, boşalt kardeşim boşalt!
-Ne boşaltacağım be! Hata etmişim, diyecek yerde bir de hoşgörü istiyorsun…
-Tamam kardeşim, kes yeter… 
-Sen kes, senin ne mal olduğunu bilmiyor muyuz? Rotmans firmasının mümessili olduğun günleri unutmadık!
-Yaa öyle mi? Unutma kardeşim unutma bakalım, ne geçecek eline.

Bu iki kılıçtan, Behiç adlısı şeker hastasıydı, çabuk parlıyordu, onu kınına sokmak pek çetin oldu. Öteki olgun davrandı, tez girdi kınına.

İkisini de kaybettik, göçtü gittiler artarda ikisini de saygıyla anıyorum…

Neyse biz iftara dönelim. Kalkıp iftar edeceğimiz lokantaya gittik. Altemur Bey’le yan yana oturduk.

Altemur Bey, doksana merdiven dayamıştı o yıllarda, söz dönüp dolaşıp yaşa geldi. İsmet Paşa ile eski içişleri bakanlarından Hıfzı Oğuz Bekata’ya dair bir anekdot anlattım.

Seksenlik İsmet Paşa sorar Bekata’ya:

-Kaç yaşındasın Hıfzı?
-Altmış Paşam…
-Gençliğinin kıymetini bil Hıfzı?

Altemur Bey, yüzüme bakıyor gülerek “Ben de gazetede sana onun için kaç yaşındasın diye sormuştum” diyor.

Altemur Kılıç’ın elbette kimi yanlış tutum ve hataları elbette olmuştur. Ama doksan küsur yaşında düzenli yazılarıyla verdiği mücadele takdire şayandır. Onu hep bu yönüyle anmak gerekir diye düşünüyorum.