O ki DEM Parti eş genel başkanı Tuncer Bakırhan kendine rehber ve idol olarak Şeyh Sait ve Seyit Rıza’yı aldı, biz de onlardan söz edelim bugün.

Önce kısaca Şeyh Sait’ten:

Şeyh Sait’e İstiklal Mahkemesi Başkanı Mazhar Müfit Kansu soruyor: "Sen ‘Bir Türk öldürmek yetmiş gavur öldürmekten eftaldir’ dedin mi? Yanıt: “Dedim.” (1)

Bu Şeyh Sait, Bakırhan ve pek çok DEM’linin sandığı gibi Kürtlük davası aşkına devlete isyan eden bir Kürt önderi değildi, Nakşi Şeyhi idi, “Mustafa Kemal gâvurluk getiriyor” diye isyan etti ve belasını buldu.
Sen de din adına mı isyan edeceksin Bakırhan, söyle de bilelim ve biraz tarih oku tarih!

Eveet gelelim Dersim İsyanı ve Seyit Rıza’ya. 

Dersim tarihsel, dinsel ve sosyolojik sebeplerle hep çıbanbaşı olmuştur Osmanlı devrinde. Meşrutiyet’e yakın günlerde, Dersim İdare Meclisi’nin raporundan yapılan aşağıdaki alıntı, bu çıban başılığın başında vergilerin olduğunu gösteriyor:

“Hozat, Mazgirt, Nazımiye ve Ovacık vergi vermiyor. Dokuz milyon kuruş kalan borçları var. Bu borç; Koç, Şam, Resik, Kırhan, Yukarı Abbas, Törüşmek, Yusufan, Demenan, Katan ve Haydaran aşiretlerinin boynundadır. Hayvanlarının yüzde onunu ağnam vergisine yazdırmıyorlar. Aşarı aynı nispette veriyorlar. Yazılan vergi hesabına da ancak üç beş kuruş verip atlatıyorlar. Bunu gören itaatli halk da vermemeye başlıyor. Bir yandan da civarın hayvanlarını vuruyorlar, onların da vergisi düşüyor.” (2)

Cumhuriyete gelindiğinde de bu durum aynen devam etmiş. 1937 yılında çıkan Dersim (Seyyit Rıza) İsyanı'nın gerçek nedeni, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 25 Aralık 1935'de çıkardığı "Tunceli Yasası" olduğu biliniyor. Bu yasa, yöredeki seyyit, aşiret reisi ve ağaların nüfuz ve çıkarlarını sona erdirmekteydi. Yüzyıllarca, halkı sömüren güçler, bu yasaya tabii ki razı olmayacaklardı. Dr. Suat Akgül, Tunceli Yasası öncesi ekonomik ve sosyal yapıyı şöyle anlatıyor: "Türkiye'nin milli ekonomisinin dışında kalan Dersim'de, az gelişmiş olan ticaret, tamamen aşiret reislerinin ve onların adamlarının elindeydi. Başka vilayetten hiçbir tüccar Dersim'de iş yapmayı göze alamıyordu. Çünkü Dersim ağaları silahlı adamları vasıtasıyla buna izin vermiyorlardı. Devletin Dersim'de yasal vergileri toplaması ve askerlik yükümlülüğünü gerçekleştirmesi de pek mümkün olmuyordu. Bu iki mesele de ağalar ve şeyhler tarafından hallediliyordu. Ağalar kendi yönetim ve yargı yetkileri altında bulunan aşiret ahalisinden işine geldiği gibi vergi alıyor, bunun küçük bir bölümünü devlete veriyordu." (3)

Bu feodal ve çarpık yapı sebebiyledir ki, isyandan önce bir toplantı yapan aşiret reisleri, devlete şu ültimatomun verilmesini kararlaştırmışlardır:

1-Dersim vilayetinde karakol yaptırmaktan vazgeçeceksiniz,
2-Köprü kurmayacaksınız,
3-Yeni ilçe ve bucak merkezleri ihdas etmeyeceksiniz,
4-Silahlarımıza dokunmayacaksınız,
5-Biz her zamanki gibi pazarlık usulüyle vergimizi vereceğiz.

SEYİT RIZA’NIN TÜRKLÜĞÜ

Naşit Hakkı Uluğ’un “Derebeyi ve Dersim” adlı kitabında şöyle bir tümce var: “Aslen neslen Türk olduğuna şüphem olmasa da böyle adamlara nasıl Türk diyeyim.”

Peki gerçekten Türk müydü Seyit Rıza?

CHP Tunceli eski Milletvekili Sinan Yerlikaya’nın anlattıkları çok önemli:

“Sinan Yerlikaya'ya göre; Seyit Rıza, kökeni Horasan'a dayanan bir Türkmen. Hacı Bayram-ı Veli'nin yolunda inançlı bir Alevi. Millî Mücadele'ye destek vermiş bir isim. Erzincan'a kadar gelen Ruslara karşı savaşmış. Hatta Atatürk'e 1919'larda telgraf çekerek, ‘Milli Mücadele'ye desteğimizden endişeniz varsa ecdadımızın geldiği Horasan şehrine dönmeye hazırız’ diyen bir gazi.

Kürt isyanı değil, evlat acısı… 

Dersim isyanına yapılan kanlı müdahalenin ardında kalan sembol isim ise Seyit Rıza. Soydan değil ama gördüğü saygıdan ötürü ‘Seyit’ payesi verilmiş. Böylesine Dersimliler ‘Dikme’ diyor. Seyit Rıza, Kürt olmadığı gibi Hamidiye Alayları'nın Kürt komutanlarından da zulüm görmüş biri. Yerlikaya, bu yüzden Dersim'de yaşananların Kürt isyanı olarak gösterilmesine karşı çıkıyor. Seyit Rıza'nın dağa çıkmasının gerçek sebebi ise evlat acısına dayanıyor. Yerlikaya, bu iddiasını şöyle aktarıyor: ‘Seyit Rıza'nın Baba isminde oğlu vardı. Onu çok severdi. Fakat oğlu, onunla liderlik mücadelesi yapan yeğeni Rehber tarafından öldürtüldü. Onu öldürenler de valiler tarafından korundu. Seyit Rıza, katillere karşı devletten yardım alamayınca silaha sarıldı, dağa çıktı.’ Anlatılanlara göre Seyit Rıza'nın oğlunu katleden Rehber, daha sonra ‘Dersim dört dağ içinde’ isimli ünlü türkünün söz yazarı Alişer'i de öldürttü.

Seyit Rıza'nın torununu PKK öldürdü

Seyit Rıza'nın iki köyü var: Dumantepe ve Yeni Söğüt. İkisi de terörle mücadele kapsamında 1994 yılında boşaltıldı. Yerlikaya, Seyit Rıza'nın Elazığ ve Bursa’da yaşayan akrabaları olduğunu söylüyor. Hatta bir torunu (Ali Rıza Polat) PKK tarafından öldürümüş.” (4)

1) Prof.Dr. Ergün Aybars-/İstiklal Mahkemeleri- Doğan Kitap
2) Naşit Hakkı Uluğ/Tuncel Medeniyete Açılıyor-Kaynak Yayınları
3) Dr. Suat Akgül'ün /Dersim İsyanları ve Seyit Rıza-Berikan Yayınları
4) https://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3852