Yaşar Kemal’in 7.2.1962 tarihinde yazdığı bir yazıdan bir paragraf: 

“Bizde milliyetçilik hareketinin epeyce uzun bir tarihi var. Osmanlı toplumundaki milliyetçilerin bir kısmı, bu düşünce uğruna birtakım çıkarlarından, rahatlarından olmuş kişilerdir. Bunların içinde milliyetçilik uğruna kelle vermişler var. Sonra uzun bir çabadan sonra, bizim toplumumuz Osmanlılıktan çıkmış. Biz milli bir toplum haline gelmişiz.

Şimdi milliyetçiyim demenin bir suçu yok. Milliyetçilik uğruna kelle de istemiyor kimse. Ooooh, kolay iş, ben milliyetçiyim diye sabahtan akşama kadar bağır, bu milleti sömürenlerle birleş, sonra vatansever ol. Bizim eski milliyetçilerimiz Osmanlılıkla, yobazlıkla dövüştü. Sen sırtını milliyetçilik sözüne daya, yobazlığı da Osmanlılığı da yanına al, sonra milliyetçi ol. Toplumun bütün donmuş, geri öğelerini yanına al, elinde pala, sonra bu toplumda milliyetçi geçin.”

Bu yazının altına 7.2.1962 değil de 27.2.2023 yazsak, güncel olur mu? Hem de nasıl cuk diye oturur öyle değil mi? 1962’den 2023’ye dek değişen hiçbir şey yok. Bu olgu, bu toplum ve milliyetçiler için en büyük utançtır. Biz yazalım bu utancı, utananlar olacaktır mutlaka ve onlar bizim ve Türklüğün kazancı olacaklardır.

KEMAL TAHİR’İN O GÜN YAZDIKLARINI BUGÜN YAZAMAZSINIZ

Ünlü Romancımız Kemal Tahir’den ve onun “Hür Şehrin İnsanları” adlı romanından söz edeceğim. 2002 yılında Diyanet İşleri başkanlığınca yayımlanmış olan İslam Ansiklopedisinde ayrı bir madde olarak yer alır Kemal Tahir (25.Cilt 228-229’uncu sayfalar). Bu yer alışın nedenini bilmek zor değildir, “Devlet Ana” romanında Osmanlı’nın kuruluş dönemini anlatması ve bazı yazılarında Osmanlı’nın toprak ve devlet düzenini övmesi... Ama ansiklopedide bu maddeyi yazanlar belli ki Kemal Tahir’in yukarıda adını verdiğim romanında yazdıklarından habersizdirler.

Bakınız sözgelimi 345’inci sayfasında (Bendeki baskısı Tekin Yayınları’nın 2004 baskısı) neler diyor: "İsa insanları severdi. Bizim Muhammed bilhassa kadınları severdi." 

Bu kadar mı? Hayır. Başka örnekler de var, onlardan da alıntılar sunayım:

“Kadehler, iftar sofrası lokmaları gibi hazırlanınca ev sahibi ayağa kalktı:
-Hâsılı (kısacası), ahir zaman ümmetini cem edebilmek bir emr-i asîr (asrın buyruğu) göründüğü için iş bu sofrayı gerektiği gibi donattık. Yiyüp içmeyene lanet! Âmin! Hazirun boş bulunup âmin diye inlediler. Yiyüp içene rahmet! Amin Allahümmesalli âlâ…
” (Sayfa 469) 

Kemal Tahir bu romanını 1949 yılında Çorum Cezaevinde yazıp bitirmiş. Yukarıda belirttim, bendeki 4. baskısı ve 2004 yılında Tekin Yayınevi tarafından yayımlanmış. 2019 yılında da İthaki Yayınevi de yayımlamış. Yayımlanmış ama takibi şikâyete bağlı bir suç olmamasına karşın, yukarıya aldığım ifadeler her nasılsa Sayın Savcıların radarına düşmemiş. Benim yazdığım bir şiirdeki ifadelerimden dolayı alelacele iddianame düzenleyip dava açan savcılar bunları görememişler. Ben o şiirimde Hz. Muhammed'i "kadın düşkünü" olarak gösterdiğim iddiasıyla suçlandım zorlama yoruma dayanılarak ve 7,5 ay da ceza verdiler. Oysaki Kemal Tahir, alaycı bir ifade ile öyle olduğunu söylüyor. Ama Kemal Tahir ne yaşadığı yıllarda bundan dolayı suçlanmış ne de şimdi kitabı suçlanıyor.

Sakın ola, yanlış anlaşılmaya, Kemal Tahir’in romanının ihbarcısı olmak gibi bir amacım yoktur. Ben her şeyin özgürce yazılmasından yanayım, nefret söylemi ve şiddet çağrısı içermemek kaydıyla kimse kimsenin kutsalını dikkate almadan özgürce ve güvenle yazabilmeli. Benim derdim, adamına ve dönemine göre hukuk olmaması gerektiğini vurgulamaktır.