"Kitap okumak özel bir sanattır" der büyük Atatürk. Biz o sanatı gereğince icra etmeye çalışan bir yazarız, bunu yazarlık geçmişimiz ortaya koyar. Bu bir övünme değildir, birkaç kez de yazmışızdır, 1000’i aşkın kitap hakkında yazı yazmışızdır bugüne dek, okuyarak yazmışızdır, arka kapak yazısına bakarak değil. Biz arka kapak yazıları da yazmışızdır.

Bugün de Bayburt yöresi ve tarihini anlatan iki özel kitaptan söz edeceğim.
Başlayalım ilkinden: 
 
“Çini Maçin Kalesi” de derler ya Bayburt Kalesi’ne, Dedem Korkut’ta “Parasarın ulu Bayburt Hisarı” olarak geçer. Bayburt’u, Osmanlı topraklarına katan Bıyıklı Mehmet Paşa “Bayburt Hisarı uzun boylu, ince belli, sağlam yapılı, ulaşılması çok zor bir gelin” demiş. Bayburtlu araştırmacı-yazar Osman Nuri Sezer, bu adlardan ve Dedem Korkut izinden giderek “Bayburt Hisarı” adlı iki ciltlik bir roman yazmıştı. İlk cilt “Oğuz Elleri”, ikinci cilt “Yadigâr” adlarını taşır. Bu kitaplar ne yazık ki artık sahaflarda bile zor bulunur oldu.

Bu romanlar, yerel bir yazarın, hevesini almak için yazdığı sıradan kitaplardan değildir. En baştan söyleyeyim; rahatlıkla Atsız’ın “Bozkurtları”nın ve Azerbaycanlı yazar Sabir Rüstemhanlı’nın “Göktanrı” romanının yanında yer alabilecek, onlarla aşık atabilecek eserlerdir.

Ne anlatılır bu romanlarda, nedir konusu? Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail mücadelesinin sınır çizgisinde yer alan Oğuz’un Yıva Boyu’nun çektikleri anlatılır usta bir kurguyla. Kabaca böyle diyebiliriz ya, ayrıntılardadır asıl görkem ve doyumsuzluk.

Osman Nuri Sezer, yazma amacını şöyle açıklıyor: “Ata yadigârı Oğuzellerini yazarak, bana emanet edildiği gibi, aynı temizlikte gelecek nesillere yadigâr bırakmaya karar verdim.”

Yazar, bu amacını gerçekleştirmek için Bayburt’u karış karış gezmiş yıllarca, araştırmış, soruşturmuş, sorgulamış, irdelemiş, karşılaştırmış. Bütün bunlardan bir canlı tarih çıkmış, apaydın. Bu aydınlık, büyülü bir mehtap gibi vuruyor insanın yüzüne. Doğada ne varsa bu romanda var, törede ve yaşantıda ne varsa o da var, bunlar metne ustaca yerleştirilmiş.

Sezer’ın yarattığı tipler müdrik, mert, direşken, bilinçli ve rol sahibi. Ulubilgin Yakubbeg, Alabaşoğlu Çağrı, Çokgeçirmiş Dündar Beg, Gençağa, Yadigâr ve Gülizar.
Yadigâr ve Gülizar… Hele de Yadigâr, bir Türk kızının hangi nitelikleri, yetenekleri ve erdemleri taşıması gerektiğini Yadigâr bize gösteriyor. Bu Yadigâr’a âşık olmamak mümkün değil.

Oğuz Türkçesi’nin yalnızca Bayburt’ta kullanılan nice sözcüklerine de can vermiş yeniden yazarımız, ulusal ölçeğe taşımış onları. Ezgertmek (yüceltmek, ağırlamak), Çepük (sepet), Çemürlemek (sıvamak), Suguduğu (su samuru) gibi..

Bu romanı kitapçılarda görmeyi diliyorum ve duyuruyorum.

Gelelim ikinci kitabımıza. Bu kitabı Nihal Atsız keşfedip Türklüğün dikkatine sunmuş. Bayburtlu Osman (ya da Zaim Osman) yazmış bu kitabı. Sultan Üçüncü Murat Han dönemi tarihçilerindendir Bayburtlu Osman.. Yavuz Sultan Selim’in güvenilir beylerinden ve Bayburt Akkoyunlularından Ferruhşad Beyin torunudur. Kitabının adı “Tevârîh-i Cedîd-i Mir'ât-ı Cihan”dır (yani genel tarih). 1936 yılında bir kitapçıda görmüş Atsız bu eseri, alıp incelemiş, notlar çıkarmış ve Türkler'e ait bölümünü kopya etmiş. İyi ki kopya etmiş, etmeseydi bulamayacaktık, çünkü İkinci Cihan Savaşından önce Berlin'e götürülen bu kitabın ne olduğu belli değildir. Bombardımanlar sırasında yanmış veya işgalde Rusya'ya aşırılmış olması ihtimalleri var.

1961 yılında da kitap haline getirmiş Atsız, tespitlerini. Bu kitabın “Bayındır Han” bölümünde Dede Korkut kitabı ile ilgili özgün bilgiler var. Prof. Dr. İsmet Miroğlu, Bayburtlu Osman’ın Akkoyunlu Beylerine ilişkin olarak verdiği bilgilerin tamamının doğru olduğunu belirtiyor.

Bu kitabı Ötüken Yayınları yayımladı, arayanlar bulabilirler.