Cumhurbaşkanlığı seçimi mitingleri siyah resimler veriyor. Özellikle Başbakan’ın üslubuyla, henüz olgunlaşmamış ham bir demokrasi içinde olduğumuzu görüyoruz. Demokrasinin geliştiği bütün ülkelerde devlet adamları ayrımcı olmamaya çok dikkat eder. Bugüne kadar, Sayın İhsanoğlu’nun bu ölçüye uymayan bir sözünü duymadık. Daima birleştirici, yapıcı konuştu. Ne yazık ki adaylardan Başbakan: “Kılıçdaroğlu Alevidir, Demirtaş da Zazadır” diyerek işi çığırından çıkardı.
Siyasette belli bir olgunluk çizgisine gelmiş insanlar şahsiyete dayanan politika yapmaz. Politik mücadelede yeterince gelişmemiş olan kişiler, fikir ve düşünce planında mücadeleyi bir kenara bırakır ve karşısında olanların soyuyla sopuyla ilgili sözler etmeye başlar. Mısır’da doğmanın suç olarak gündeme getirilmesi gibi...
Aslında bu tartışmalar milletin talihsizliğidir. Türkiye, bunları aşmış bir halde topyekûn kültür ve ekonomide kalkınmayı görüşmeliydi. Ne yazık ki yerimizde sayıyoruz. Karınca kadar olan ufkumuz kadınların kahkahasını büyük problem olarak ifade etmemize sebep oluyor.
İsmet İnönü 60 darbesi öncesi Konya’ya gelir, partisini ziyarette, bir gün önce Demokrat Parti’nin mitinginde bir hatibin: “İsmet Paşa I. İnönü muharebesinde mağlup olmuş, korkudan samanlığa saklanmıştır” sözlerini naklederek, “Paşam çok üzüldük. Yarın mitingimizde bu adamlara cevap verin”, ısrarı karşısında İnönü; “Siyasette hiç küfretmedim, üzüntünüzü, ısrarınızı anlıyorum. Pekiyi der.”
Ertesi günü İnönü kürsüdedir, konuşmasında bu olaydan bahseder ve, “Dün bu meydanda konuşan ”Halime’nin evlatları“ndan bir hatip..” diye başlar ve devam eder. Yarım asır geçti. Belli görgü, bilgi seviyesinden mahrum, hoşgörüsüz ortamların çocukları yetişme dönemlerindeki yedikleri dayağın acısını toplumdan çıkarırcasına şiddet ahlakını, kutuplaşmayı benimsiyor. Demokrasinin milletin verdiği veya vereceği yetkilerle yürüyecek bir sistem olduğunu, emanetçilerin mülkiyet iddiasında bulunmasının çok çirkin olacağını unutuyor.
Seçim kampanyasında devletin imkanlarının kullanılması, iktidarın elindeki medyanın adaletsiz yayınları bir tarafa seçimlerin güvenliği ile ilgili endişeler de mevcut. Teknolojinin gelişmesi sayesinde dünya çok küçüldü. AGİT, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle meşgul olurken ilk tespiti 18 bin fazla basılan oy pusulası oldu. Diğer taraftan İngilizlerin ünlü Financial Times ifade ettiğimiz devletin hukukuyla çarpışan Erdoğan zihniyeti için; “hayatının kumarını oynuyor” diyor. Almanların meşhur Der Spiegel dergisi de Erdoğan’ın montaj yapılmış çok düşündürücü bir resmini yayınlıyor. Hiç şüphesiz ki hepsi bundan ibaret değil.
I. Cihan Harbinde ter dökmüş, kan dökmüş nesiller Türkiye’de Cumhuriyeti kurunca; büyük bir dikkatle Ortadoğu batağına girmekten uzak durdu. Ortadoğu sınırları çizilirken emperyalistlerin yakın ve uzak ihtirasları coğrafi, tarihi ve siyasi gerçeklere değer vermemiş sadece kör ihtirasları tatmin endişesi taşımıştı. Cumhuriyetin ikinci büyük endişesi terörden ve terörist kuruluşlardan uzak durmaktı. Üçüncü büyük dikkat camiye, kışlaya, okula politikayı sokmamaktı. Dikkatle ve hassasiyetle; inanç, siyasi alanın dışına çıkarılmıştır. Bugün ne görüyoruz? AKP iktidarı son 10 yılda bütün bu dediklerimizin tersine bir yola girdi. Bu yolda ihtiyaç duyulan insan malzemesi ise imam hatip okullarından gelecekti. Eğitimi bütünüyle imam hatip okullarının hâkimiyetine terk etme yolunda akıl almaz gayretlere girildi. Bugün F tipi örgütlenme devlet içinde ikinci devlettir diye bağıranlar yarın; imam hatip okullarının da varlık sebeplerinin dışında İslâm adı altında başka ideolojilere hizmet ettiğinden şikâyetçi olacaktır. İşte, devletin temel prensiplerinden büyük bir gafletle veya siyasi ihtirasla koparsanız, bu işin nerede duracağını bilemezsiniz.
Cumhuriyeti kuranlar devletin hukukuna ve uluslar arası hukuka son derece bağlıydı. Onlar hukukun canlı ifadesi olan hâkimlere de saygılıydılar. Bugün ne görüyoruz? Atatürk’ün önemli vasiyet konularından biri olan “Atatürk Orman Çiftliği” Başbakan’a yapılan saray inşaatı durdurulsun diyen mahkemeye karşı; Başbakan “kimin gücü yetiyorsa gelsin inşaatı durdursun, yıksın” diyerek karşı çıkıyor ve bizim beyaz saray yükselmeye devam ediyor. Ankara Belediye Reisi bulduğu her fırsatta Atatürk Orman Çiftliğini kırpmakla meşgul. Daha ileriye attığı adımlar yargı tarafından durduruluyor. İnatla yeni stratejiler geliştiriyor.
Bu hükümet döneminde T.C. ne yazık ki terörü teşvik eden ülkeler listesine girdi. Bu yolda fatura gittikçe ağırlaşıyor. AB’ye girişimiz hayal oldu. ABD’nin AB ile çalışmalarını bitirmek üzere olduğu Gümrük Birliği projesi gerçekleştiği an Türkiye ekonomisi çok ağır bir kuşatmaya alınacak.
Ekonomideki tablo ise yükselmeye başlayan enflasyonla alarm veriyor. 10 binden fazla fabrikanın hacizli olduğu bu ülkede sanayinin çarklarının döndüğünden bahsetmek mümkün mü? Emekle ilgili güvenlik, ücret politikaları bu dönemde çok acı gerilemeler kaydetti. Soma faciası bu hükümetin başının yenmesine çoktan yeter. Bugün ne görüyoruz? Soma için toplanan yardımlar yerine ulaşmamış.
Görüldüğü gibi Sayın Başbakan 12 yıllık icraatında Cumhurbaşkanlığı heykelinin kaidesini bir seri enkazla hazırladı. Yıkımların üstüne kaide kurmak ve oradan Cumhurbaşkanlığına sıçramayı hayal etmek hakkına hiç şüphesiz sahiptir. Ancak bu büyük millete yakışan ihtiras sahiplerinin kölesi olmak değildir. Millet kendisine yakışanı yapacak ve “Türk Milleti” demeyenleri T.C. Devletinin Cumhurbaşkanlığı zirvesine getirmeyecektir.