AKP iktidar olduktan sonra Ermenistan’a güler yüz politikası uyguladı. Bazı gazetelerde yer alan bilgilere göre; Akdamar adasındaki tarihi Ermeni kilisesinin onarılıp hizmete açılması için 50 milyon dolar harcandı. O günün Cumhurbaşkanı iki ülke takımları arasındaki futbol maçını izlemek üzere Erivan’a gitti. Sıcak vaatlerde bulundu. Ermeni milli takımı Türkiye’ye geldiği zaman Azerbaycan bayrağı ile stadyuma girmek yasaklandı. Azerbaycan’ı incitmek onun kardeş yüreğini yaralamak pahasına tavizler zinciri uzatıldı.
Sayın Erdoğan, 1915 ve sonrasında hayatını kaybeden Ermenilerin torunlarına taziyede bulundu. Kültür Bakanı Ö. Çelik tehcir edilen Ermenilerin torunlarını yerleşmek üzere Türkiye’ye davet etti Başbakan bu daveti tekrarladı. CHP de “Ermeni Soykırımı”nı kabul eden bir hanımı birinci sıradan aday yaptı. Bütün bunlar ortadayken Papa’nın sözlerini yadırgamamız biraz garip değil mi? Afrika’da Namibya yerlileri Almanlar tarafından soykırıma uğratılırken Papalık bu vahşete gözlerini yummuştur. Papa kendi cemaatinden Fransa’nın Ruanda ve Orta Afrika soykırımlarında da sessiz kalmıştır. Araştırmaların ortaya koyduğu gerçek, 20. yüzyılın ortasında yapılan bütün soykırımlarda Vatikan’ın parmağı ve sermayesi olduğudur. Eğer Osmanlı İmparatorluğu tehcir yoluna gitmeseydi Doğu Anadolu’da Türk soykırımı yapılacaktı. Hıristiyanlık Afrika medeniyetinin yok edilmesinde papazlarıyla önde gitmiş, emperyalist devletlerin silahlı güçleri onları takip etmiştir.
Taviz politikası
Türkiye, AKP iktidarıyla Ermenilere taviz politikası uygularken “Ben, Akdamar Adası’ndaki kiliseyi ayağa kaldırıyorum siz de 1914’te Müslüman-Türk şehri olan Erivan’da bir Türk eserini restore edin” diyememiştir. I. Dünya Savaşı sonunda İstanbul’a gelen İngiliz işgal kuvvetleri, kraliyet başsavcılığı eliyle hazırlanmış listedeki isimleri “Ermenileri katlettiler” iddiası ile Malta Adası’na sürdü. Yapılan çok uzun araştırmalar sonunda Malta Adası sürgünlerinin aleyhine tek delil bulamayan İngiliz savcılığı hepsinin serbest bırakılmasına karar verdi.
Türkiye alicenap bir çizgiyi takip ederken Ermenistan bütün gücüyle, yalan dolanla dolu tezini dünya parlamentolarında tescil ettirme gayretinden bir an geri durmadı. Fransa ve İsviçre: “Ermeni Soykırımı yoktur” beyanını ceza gerektiren bir suç kabul etti. Devleti yönetenler Ermeni tezlerinin arkasında hangi gücün bulunduğunu düşünmedi. Soykırım iddiasının hangi emperyalist merkezlerin tezgâhı olduğunu değerlendiremedi.
Dört buçuk ay önce Ak Saray’da misafir edilen Papa’nın dört gün önce, “Ermenilere soykırım uygulanmıştır” çıkışıyla yalanlar Hıristiyan aleminin en büyük ruhani lideri olan Papa tarafından da tekrarlanmış oldu. Ermeni tarihçilerinin eserleri incelendiğinde Bizans döneminde mezhep ayrılığı sebebiyle devamlı ezilen Ermenilerin, Selçukluların Anadolu’ya gelişiyle huzuru, saadeti din ve vicdan özgürlüğünü yaşamaya başladığı görülür. Türk hâkimiyetinden önce dağlık bölgelerde veya yeraltı şehirlerinde korku dolu bir hayat yaşayan Ermeniler şehirlere inmişler, kendilerine tanınan ekonomik hürriyetle öncelikle gümüş işçiliği ve ticaretini ele geçirmişlerdir. Bütün bu güzelliklere ilaveten Selçuklu ve Osmanlı asırlarında devlet bürokrasisinde yer tutmuş, özellikle dışişleri teşkilatında kadrolaşmıştır. Devlet, Rus ordularına yardım eden askeri şifreleri ele geçirip onlara veren ve Türk ordularının ikmal yollarını kesen Ermenilere tehcir (mecburi göç) politikası uygularken Osmanlı Devleti bünyesinde 47 bin Ermeni kökenli devlet memuru görev ifa ediyordu. Bunlara ve İstanbul’da yaşayan Ermenilere devlet dokunmamıştır.
Kiliseler silah deposu
Ancak emperyalist devletlerle iş birliği yapan Ermeni Kilisesi’nin Anadolu’nun her köşesindeki kiliselerin mahzenlerini silah deposu yaptığını Osmanlı yetkilileri tespit etmiştir. Türk polisinin büyük bir dirayetle yaptığı takip ve düzenlediği baskınlarla bu silahlara el konulmuş, Ermenileri silahlı isyana götürecek Ermeni teşkilatının lider kadrosu 24 Nisan günü tutuklanmıştır. Cellatların ve nankörlerin ellerinden silahlarının alındığı bugün onlar için hiç susmayan soykırım propagandası günü olmuştur.
İşte emperyalist güçlerin zirvesinde oturan Papa, bir kere daha Ermenilerle oynuyor. Onları kendi planlarına göre kullandıktan sonra boş bir kovan gibi tekrar bir kenara atacakları günler uzak değildir. Şimdi biz Papa’ya sövmek, öfkelenmek yerine Türkiye’ye geldiğinde bu işi mükemmel bilen ve ifade eden ilim adamlarımızla bir brifing düzenleyerek hakikatleri Papa’nın öğrenmesini sağladık mı? Bu konuda kaç ciddi eserin tercümesini kendisine sunduk? Ciddi olmaya, inandırıcı belgelere dayanan tarafsız eserler hazırlamaya mecburuz. Bizim arşivlerimiz apaçık. Ermenistan niye arşivlerini açmıyor? Hakikat bu soruda gizlidir. Papa ne yazık ki makamına layık olamamıştır. Hem ilim, hem de din, hüküm vermeden tarafsız olmayı emreder.