Çünkü emek ister, yoğun emek, ince işçilik ister, çile ister, ufuk ister, derin düşünmeler ister…

Bölüşmek, bölüşülmek, çoğalmak, çoğaltmak ister şiir.

Şiir göze alır, göze aldırır çünkü; içirir gözünüzü, örgütler kışkırtıcı biçimde öğütleyerek, duyguları ayaklandırarak…

Şiir bir meydan okumadır çünkü ve meydanlarda okunup, meydanlar onu okuduğunda kitleler tutuşur, bir olur, sönmez ve dinmez olur.

Sözün devrimci eylemidir şiir; aykırıdır, muhaliftir, diyalektik düşüncenin enerjisidir. Aykırı ve muhalif olunca kimliğini, kişiliğini bulur; methiye ve pohpoh şiirleri de vardır ya, onlar şiir işliğinin yanlış ürünleridirler, tarihsel süreç içinde ıskartaya çıkarlar ya da şiire ihanet simgesi olarak ibret alınırlar.

Şiir maddeyi konuşturur, uzayı ve sonsuzlukları okur, çoklukları da yorumlar, yoklukları da… Ve bunları kendi öz gücü ile yapar, vahiyle değil.

Sol, ütopyalar ister, ütopyalarsa şiirsiz olmaz, şiirsiz içi dolmaz; şairin imgelemi bereketli bir ütopya tarlasıdır. 
Ve nam salmıştır şiirin iğnesi; korkudur zalimlere, haksızlara; arkadır güçsüzlere, etkisiz ve yetkisizlere…

Solu sevmiştir, sola kendini vermiştir şiir; sağa eğilimi yoktur. Sağ sığdır çünkü; kendini sınırlar, kalıplar ve dogmalarla düşünür. Şiir sığlıkta, kalıpta, dogmada ve sınırlar içinde gelişemez, güzelleşemez, kendini gösteremez.

Solcudur şiir evet; çünkü dayatmaz, özgürce yorum ve algı olanağı verir, duygu ve imge alanları açar ve bundan da pek mutlu olur. Sağcının ve dincinin elinde ise şiir kirlenir, kinlenir, barış sözü olmaktan çıkar.
BAYBURTLU CELALİ’YE NAZİRE

Şiir solcudur dedik o ki, Bayburtlu Celalî’ye getirelim sözü. Celalî soldadır bana göre, bir yoksul dertli çobandır, “Üç kot arpa, beş kot çavdar ekmiştir, kesmik ekmeğine hasret çekmiştir, yokluktan dertleri deryalar aşmıştır”, ezilmiştir; ezenlere, güçlülere kafa tutmuştur, esirgememiştir sözünü. İşte şu şiirinde olduğu gibi:

Karadeniz olsa âşıkın aşkı
Yüksektir yaylamız coşamaz burda
Bir yiğit ne kadar kahraman olsa
Karlı dağlar vardır aşamaz burda

Lutfeyle sevdiğim sana yazuktur
Sen bir cevhersin ki sarrafın yoktur
Bar veren ağacı irdeyen çoktur
Keserler kökünden yaşamaz burda

Geda'nın (yoksulun) varisi beylerdir dersen
Cenneti hacıya hocaya versen
Yolun doğrusunu nas’a (kişiye) göstersen
Celali yaşamaz düşersin burda

Ve biz de aynı ayaktan Celalî yerdeşimize bir nazire yapalım dedik günümüze uygun:

Ünü büyük olsa, dünyalar kadar
Sıra-saygı vardır şişemez burda
İçsel yorumları yapamayanlar
Sırlar çıbanını deşemez burda

Eller hem yakarır, hem emek verir
Diller hem öz verir, hem yürek verir
Evler hem tuz verir, hem çörek verir
Helal şarttır, haram pişemez burda

Çözümün yerinde yeller esemez
Ezilenler birbirine küsemez
Sırtı kalın rızkımızı kesemez
Arkasızlar açık düşemez burda