AKP hâlâ ağıtlar yakıyor Mısır’ın İhvancı Mursi’sine, Suriye’de hâlâ özlediği düzen bu örgütün düzeni… Saadet Partisi’nin büyük bir bölümü ile kimi BBP’liler de olumluyorlar bu örgütün din anlayışını büyük ölçüde, kimi tarikat ve cemaatler de öyle.
Yani bizde taraftarı pek çok… Kimden söz ediyorum? Müslüman Kardeşler Örgütü’nden, yani İhvan-ı Müslimin’den…
Peki nedir bu örgütün din anlayışı? 2013 yılında ilahiyatçı-yazar dostum rahmetli Dr. Ahmet Vehbi Ecer, bir dergide yazdığı bir yazısını yollamıştı bana. Bu yazıdan çok yararlanmıştım, saklamıştım. Şimdi o yazıdan yaptığım alıntılarla bu örgütün içyüzünü, kafa yapısını, nasıl bir dünya özlediğini aktarmaya çalışacağım.
Yani bizde taraftarı pek çok… Kimden söz ediyorum? Müslüman Kardeşler Örgütü’nden, yani İhvan-ı Müslimin’den…
Peki nedir bu örgütün din anlayışı? 2013 yılında ilahiyatçı-yazar dostum rahmetli Dr. Ahmet Vehbi Ecer, bir dergide yazdığı bir yazısını yollamıştı bana. Bu yazıdan çok yararlanmıştım, saklamıştım. Şimdi o yazıdan yaptığım alıntılarla bu örgütün içyüzünü, kafa yapısını, nasıl bir dünya özlediğini aktarmaya çalışacağım.
Bu örgütün kurucusu Hasan el Benna diyor ki: “İslam’ı sahabelerin, tabiinin, selef-i salih’in anladığı şekilde anlayıp Allah’ın emir ve yasakları çerçevesinde, peygamberin sünnet-i seniyesi dairesinde hareket edeceğiz. İslam’ı asrımızın rengine göre değil de asrımızı İslam’ın rengine sokacağız.”
Bu görüş Mehmet Âkif’in “Doğuran doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı/Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” savına tamamen aykırı. Ya Âkif yanlışta ya Benna. Kim acaba? Ve dahası: Osmanlı’nın son döneminin medeni yasası olan Mecelle’ye bakalım, ne diyor Mecelle: “Zamanın değişmesiyle hükümler de değişir.” Yani zaman sana değil, sen zamana uyacaksın.
Devam edelim: “İslam ilkelerine dayanmayan devlet düzeni ve siyasal partileri kabul etmiyoruz.”
Bu da bu örgütün savunduğu düzen. E peki bu düzen nerede var? İran böyle sözgelimi. Orada her şey din ilkelerine göre belirleniyor ve bunu savunmayan siyasal partiler de kurulamıyor.
Durun hele ama daha da vahimi var bu örgütün savunduklarının. Müslüman Kardeşler Örgütü, kanun ve kararname çıkarmayı ve bunlarla ülkeyi yönetmeyi de İslam’a aykırı buluyor. İşte dedikleri: “Toplum düzeni için kanun ve kararname çıkarmaya gerek yoktur. Kulların çıkardığı kanunlara uyan kişi dinden çıkar. Ayrıca Allah’tan başka hiçbir kimsenin kanun koyma hakkı yoktur. Kanun ve sistem koymak ilahlığın özelliğidir.”
Eveeet yandı gülüm keten helva, AKP ve Sayın Cumhurbaşkanı bu duruma göre dinden çıkmış oluyor. Ben demiyorum, işte bu olumladıkları örgüt diyor.
Rahmetli Ecer Dostum’un bu örgüte ilişkin yazdıklarıyla sürdürelim yazımızı:
“Müslüman Kardeşler baskıcı, özgürlükleri kısıtlayıcı teokratrik devlet yapısı; çağdaş, demokratik, laik, ulusalcı milli hâkimiyet ve milli iradeye dayanan yönetim anlayışıyla bağdaşmaz. Bu bakımdan Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve milletimize armağan ettiği ve Fazilet Rejimi olarak nitelendirdiği cumhuriyet yönetimi için tehlikedir.”
Evet, “Diniyle yüzleşmeye cesareti olmayanların ülkesidir Türkiye" sözümü buraya ekleyeyim ve Türkçülerin, Türk Milliyetçilerinin ve tarihçilerin çok yakından tanıdığı bir ünlü bilim adamının Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’ın yazdıklarıyla bitireyim.
Togan’ın 1914’te Bilgi Mecmuasında yayımlanan makalesi Mustafa Kemal tarafından da dikkat ve ihtimamla okunmuştu. Togan bu yazısında şöyle diyordu:
“Teokratizm (şeriatçılık) Türkler için başbelası bir zihniyettir. Teokratizm İslam camiasının öz sıfatı değildir. Biz garp medeniyetine uyarken İslamiyet de ona uymalıdır. Zaten her vakit tarihte saltanatı hilafetten ayırmışlardır. Türk ve Moğolların idare sisteminde dinle ilgili bir şey yoktur. Cengiz’in yasa sisteminin tatbiki, İslam âleminde yeni bir çığır açtı. Orta Asya’daki İslam memleketlerinin Rusya’ya esir düşmelerinin başlıca sebebi bunların Cengiz yasasından ayrılarak şeriata dönmeleri olmuştur. Timur, memleketi yasa ve tüzükle idare etmişti. Dinle devlet tamamiyle ayrı olmalıdır. Kur’an ahkâmı, dünyevî ahkâmla tebdil edilmelidir. Mısırlı müftülerin İslamiyet’i ıslah ederek onun muasır kanunlara esas kılma yolundaki çabaları boş şeylerdir.”
Bu görüş Mehmet Âkif’in “Doğuran doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı/Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” savına tamamen aykırı. Ya Âkif yanlışta ya Benna. Kim acaba? Ve dahası: Osmanlı’nın son döneminin medeni yasası olan Mecelle’ye bakalım, ne diyor Mecelle: “Zamanın değişmesiyle hükümler de değişir.” Yani zaman sana değil, sen zamana uyacaksın.
Devam edelim: “İslam ilkelerine dayanmayan devlet düzeni ve siyasal partileri kabul etmiyoruz.”
Bu da bu örgütün savunduğu düzen. E peki bu düzen nerede var? İran böyle sözgelimi. Orada her şey din ilkelerine göre belirleniyor ve bunu savunmayan siyasal partiler de kurulamıyor.
Durun hele ama daha da vahimi var bu örgütün savunduklarının. Müslüman Kardeşler Örgütü, kanun ve kararname çıkarmayı ve bunlarla ülkeyi yönetmeyi de İslam’a aykırı buluyor. İşte dedikleri: “Toplum düzeni için kanun ve kararname çıkarmaya gerek yoktur. Kulların çıkardığı kanunlara uyan kişi dinden çıkar. Ayrıca Allah’tan başka hiçbir kimsenin kanun koyma hakkı yoktur. Kanun ve sistem koymak ilahlığın özelliğidir.”
Eveeet yandı gülüm keten helva, AKP ve Sayın Cumhurbaşkanı bu duruma göre dinden çıkmış oluyor. Ben demiyorum, işte bu olumladıkları örgüt diyor.
Rahmetli Ecer Dostum’un bu örgüte ilişkin yazdıklarıyla sürdürelim yazımızı:
“Müslüman Kardeşler baskıcı, özgürlükleri kısıtlayıcı teokratrik devlet yapısı; çağdaş, demokratik, laik, ulusalcı milli hâkimiyet ve milli iradeye dayanan yönetim anlayışıyla bağdaşmaz. Bu bakımdan Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve milletimize armağan ettiği ve Fazilet Rejimi olarak nitelendirdiği cumhuriyet yönetimi için tehlikedir.”
Evet, “Diniyle yüzleşmeye cesareti olmayanların ülkesidir Türkiye" sözümü buraya ekleyeyim ve Türkçülerin, Türk Milliyetçilerinin ve tarihçilerin çok yakından tanıdığı bir ünlü bilim adamının Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’ın yazdıklarıyla bitireyim.
Togan’ın 1914’te Bilgi Mecmuasında yayımlanan makalesi Mustafa Kemal tarafından da dikkat ve ihtimamla okunmuştu. Togan bu yazısında şöyle diyordu:
“Teokratizm (şeriatçılık) Türkler için başbelası bir zihniyettir. Teokratizm İslam camiasının öz sıfatı değildir. Biz garp medeniyetine uyarken İslamiyet de ona uymalıdır. Zaten her vakit tarihte saltanatı hilafetten ayırmışlardır. Türk ve Moğolların idare sisteminde dinle ilgili bir şey yoktur. Cengiz’in yasa sisteminin tatbiki, İslam âleminde yeni bir çığır açtı. Orta Asya’daki İslam memleketlerinin Rusya’ya esir düşmelerinin başlıca sebebi bunların Cengiz yasasından ayrılarak şeriata dönmeleri olmuştur. Timur, memleketi yasa ve tüzükle idare etmişti. Dinle devlet tamamiyle ayrı olmalıdır. Kur’an ahkâmı, dünyevî ahkâmla tebdil edilmelidir. Mısırlı müftülerin İslamiyet’i ıslah ederek onun muasır kanunlara esas kılma yolundaki çabaları boş şeylerdir.”