24 Şubat 2014’te yazıma şöyle başlamışım: 21 Şubat, Bayburtlunun yenilenme günüydü…
Hâlâ öyle düşünüyorum.
Ne ki beklediğim yenilenme de yenilenmenin niteliği, boyutu da kendi içinde yenilendi.
“Kurtuluş Günü”nü, “kurtuluş ruhu”yla izleyenler, bu yeniliğin ayırdında olmalı.
Artık “kurtuluş”; uygarlıkta, bilimde, eğitim/öğretimde sınır tanımadan çıtayı yükseltmekte; birlikte, dirlikte; karşılık beklemeyen özveride; çoluğa/çocuğa, kıza/kızana, kadına/erkeğe, büyüğe/küçüğe… ayrımsız, doyumsuz, ölçüye gelmez kucak açmakta…
“Kurtuluş”, Bayburt’un sorunlarını duyumsamakta, görmekte… Duyumsayanlara, görenlere arka çıkmakta…
Çoruh kurtulmayı; Bayburtluyla kucaklaşmayı bekliyor;
Şair Zihni, yapı aralıklarından göz ucuyla kendini kucaklamaya çalışan Kale ile, Şehit Osman ile, Duduzar ile doyasıya kucaklaşmak, esenleşmek istiyor;
Koruk, eski şenlikli günlerinin doğal sıcaklığına yeniden ulaşmak özlemiyle yanıp tutuşuyor;
Hele Çilçil! Yüzenlerin, koltaşı atanların, kamyonlarını yıkama bahanesiyle şen şakrak kendini Çoruh’un bağrına teslim eden kocaman/yaşlı başlı şoförlerin sevinçleriyle yeniden arınıp durulanmanın tadını titreyerek bekliyor.
Kale’nin, bağrında sakladığı dört kat tarihin gün ışığına çıkmasını; yitirdiği “Çin-i Maçin” sanını yeniden kazanmak için Bayburtlulardan neler beklediğini bir anlayabilsek! Öngörünüm alanını acımasızca kapatan devedişi gibi binalardan yakınmalarını bir duyabilsek!
Bayburt; kendisine yeni renkler, yeni yaşam tarzları sunan, yeni ufuklar kazandıran Üniversite’sine kucak açılmasını “kurtuluş” kapılarından biri olarak görüyor. Elbette Üniversitesinden de daha çok daha çok şey bekliyor.
“Kurtuluş”um, geleceğimin unutulmuşluktan kurtulmasına bağlı diyor Bayburt… Bayburtludan “kent hafızası”nın oluşturulmasını; “kent müzesi”nin en kısa zamanda tamamlanmasını bekliyor.
“Kurtuluş” artık biçim değiştirdi.
21 Şubat 1918’de kurtulan Bayburt, tarihsel kurtuluşunu tamamladı. Uğradığı işgalden, zulümden, tutsaklığın ezilmişliğinden kurtuldu.
Bayburt’un, “Her 21 Şubat’ta bu tarihsel kurtuluşu coşkuyla kutlayın, ancak önümde “yeni kurtuluşlar” olduğunu da unutmayın!”;
“Kurtuluşlarım için çaba gösteren kurum ve kuruluşlara düşünsel ve moral destek vermelisiniz.”
“Unutmayın, kurtuluş dayanışma ile, üretim ile, bilimin ışığı ile olur.” dediğini duyar gibiyim.
Benden söylemesi!
Hâlâ öyle düşünüyorum.
Ne ki beklediğim yenilenme de yenilenmenin niteliği, boyutu da kendi içinde yenilendi.
“Kurtuluş Günü”nü, “kurtuluş ruhu”yla izleyenler, bu yeniliğin ayırdında olmalı.
Artık “kurtuluş”; uygarlıkta, bilimde, eğitim/öğretimde sınır tanımadan çıtayı yükseltmekte; birlikte, dirlikte; karşılık beklemeyen özveride; çoluğa/çocuğa, kıza/kızana, kadına/erkeğe, büyüğe/küçüğe… ayrımsız, doyumsuz, ölçüye gelmez kucak açmakta…
“Kurtuluş”, Bayburt’un sorunlarını duyumsamakta, görmekte… Duyumsayanlara, görenlere arka çıkmakta…
Çoruh kurtulmayı; Bayburtluyla kucaklaşmayı bekliyor;
Şair Zihni, yapı aralıklarından göz ucuyla kendini kucaklamaya çalışan Kale ile, Şehit Osman ile, Duduzar ile doyasıya kucaklaşmak, esenleşmek istiyor;
Koruk, eski şenlikli günlerinin doğal sıcaklığına yeniden ulaşmak özlemiyle yanıp tutuşuyor;
Hele Çilçil! Yüzenlerin, koltaşı atanların, kamyonlarını yıkama bahanesiyle şen şakrak kendini Çoruh’un bağrına teslim eden kocaman/yaşlı başlı şoförlerin sevinçleriyle yeniden arınıp durulanmanın tadını titreyerek bekliyor.
Kale’nin, bağrında sakladığı dört kat tarihin gün ışığına çıkmasını; yitirdiği “Çin-i Maçin” sanını yeniden kazanmak için Bayburtlulardan neler beklediğini bir anlayabilsek! Öngörünüm alanını acımasızca kapatan devedişi gibi binalardan yakınmalarını bir duyabilsek!
Bayburt; kendisine yeni renkler, yeni yaşam tarzları sunan, yeni ufuklar kazandıran Üniversite’sine kucak açılmasını “kurtuluş” kapılarından biri olarak görüyor. Elbette Üniversitesinden de daha çok daha çok şey bekliyor.
“Kurtuluş”um, geleceğimin unutulmuşluktan kurtulmasına bağlı diyor Bayburt… Bayburtludan “kent hafızası”nın oluşturulmasını; “kent müzesi”nin en kısa zamanda tamamlanmasını bekliyor.
“Kurtuluş” artık biçim değiştirdi.
21 Şubat 1918’de kurtulan Bayburt, tarihsel kurtuluşunu tamamladı. Uğradığı işgalden, zulümden, tutsaklığın ezilmişliğinden kurtuldu.
Bayburt’un, “Her 21 Şubat’ta bu tarihsel kurtuluşu coşkuyla kutlayın, ancak önümde “yeni kurtuluşlar” olduğunu da unutmayın!”;
“Kurtuluşlarım için çaba gösteren kurum ve kuruluşlara düşünsel ve moral destek vermelisiniz.”
“Unutmayın, kurtuluş dayanışma ile, üretim ile, bilimin ışığı ile olur.” dediğini duyar gibiyim.
Benden söylemesi!