Hayvan deyip geçmeyelim, sonuçta o da bir yaratık. Bu yüzden Yunus'un; “Yaratılanı sev yaratandan ötürü” sözü her canlı için geçerli bir akçe olduğu kuşku götürmez. Ki, bu iş sadece sevmekle sınırlı değil, uygulamada gerektirir. Nitekim İslam'da bir kimse iaşe ve geçim derdiyle sahip olduğu hayvanını haddinden fazla sağması hayvanı bitap düşüreceğinden mekruh addedilir. Keza hayvana ağır yük yüklemek, fazla yol kat ettirmekte öyledir. Bakın bu hususta Abdullah İbn Amr’dan naklen rivayet edilen bir hadiste Resulullah (s.a.v)’in bir keçiyi sağmakta olan bir adama uğradığında
“Keçiyi sağdığında yavrusu için de süt bırak” (N. El Heysemi; M. Zevaid 8/196) tembihinde bulunması bunu teyit ediyor. Kaldı ki, yine bu hususta Peygamberimiz (s.a.v);
“Hayvan sağanlar, tırnaklarını kessinler, sağım sırasında uzun tırnaklarla hayvanların memelerini kanatmasınlar” (Sindi, H.Ala İ. Mac’e Sayd.12) diye öğüt vermişte.
Şu bir gerçek; evcil hayvan sahibinin bakımını üstlendiği hayvana her türlü maddi ve manevi desteği sağlaması bihakkın teslimi mahiyetinde dini bir görevdir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v) açlıktan karnı sırtına yapışan hayvan sahibine;
“Allah'tan korkmuyor musun” uyarısında bulunmuş ta.. Tabi bu arada şunu hatırlatmakta fayda var; hak hukuk denildiğinde sadece insan ve hayvan hukuku anlaşılmasın, bu hak bitki türünden otta olsa, cemadattan dağ, taş, toprakta olsa hüküm aynıdır. Düşünsenize bir insan şu dünyada dikili bir ağaç dikmiş olsa o ağaç insanlığa hizmet ettiği süre içerisinde amel defterine sadaka-i cariye hükmünde sevap yazılır da. Demek oluyor ki ağaç deyip geçmemek gerekir, onun altında gölgelenmek bile büyük bir nimettir. Yeter ki; Allah’ın yarattığı her ne nimet varsa, o nimetin hukuku çiğnenmesin bak o zaman merhamet iklimi tüm dünyayı sarar da. Peygamberimiz (s.a.v) bu yüzden;
“Merhamet edene Allah’ta merhamet eder, siz yerdekilere merhamet edin ki göktekilerde size merhamet etsin” buyurmuştur.
Tabii bitmedi, Allah Resulü (s.a.v) hayvan hakları hususunda şu beyanları da zikretmiştir:
“Atlar yok mu onların alınlarında hayır bağlıdır. At sahipleri de onları beslemeleri sebebiyle ilahi yardıma ererler. Atlara harcamada bulunan kimse ise sadaka vermek için ellerini açmış bir zat gibidir” (Sahihi Buhari).
“Kıyamet gününde bütün hakları sahiplerine ödemeye elbette mecbur olacaksınız. Hatta boynuzsuz koyun için ona boynuzuyla vurmuş olan boynuzlu koyundan intikam alınacak, onun hakkında kısas yapılacaktır” (Sahihi Buhari ve Müslim).
“Her kim, bir serçe kuşunun boğazlanmasında olsun, merhametli davranırsa, Allah Teâlâ da kendisine kıyamet gününde merhamet eder” (Camiüs-sağir).
Bu arada Habib-i Kibriya Efendimiz hayvan hakları hususlarda mukayeseli iki misalde ortaya koymuştur. Şöyle ki, ortaya koyduğu birinci misal kıssada;
“Bir kadın, bir kedi yüzünden azaba uğramıştır. O kediyi açlıktan ölünceye kadar hapsetmiş, bu sebeple ateşe girmiş, kendisine; sen kediyi hapsettiğin zaman ne ona yiyecek verdin, ne su, ne de onun yemini otlarından yiyebilmesi için salıverdin” örneğini vermiştir. İkinci kıssa misalde ise
“Bir günahkâr kadın, kuyu başında susuzluktan dolayı kendini öldürecek derecede dilini çıkarıp soluyan bir köpeğe rastladığında acımış, ayağında pabucunu çıkarıp, onu başörtüsü ile bağlayarak kuyudan o hayvan için su çektiğinde bu yüzden mağfirete ermiştir” örneğini vermiştir
(Sahihi Buhari). İşte birinci örnekte anlaşılan gerçek şu ki; hayvan haklarını ihlal etmenin ahret azabına yol açabileceğini, ikincisinde ise hayvana gösterilen hürmetle bir anda kurtuluşa erişilebileceği müjdesi vardır. Hani her kıssada bir hisse vardır derler ya, aynen öyle de bizim için örnek teşkil edecek ibretlik ders hiç kuşkusuz ikinci kıssada gizlidir. Dahası bunca hadis-i şeriflerden bizim çıkarmamız gereken ders şu kriterler esaslar olmalı:
- Hayvanlara iyi davranılması gerektiği,
- Hayvanların aç susuz bırakılmaması gerektiği,
- Hayvanların dövülmemesi gerektiği,
- Yavruların yuvadan koparılmaması ve avlanılmaması gerektiği,
- Hayvanların korkutulmaması, yarış amaçlıda olsa tıpkı batıda olduğu gibi hayvanların kazıklı voyvoda türü arenalara kurban edilmemesi gerektiği. Hatta bizde alışılagelmiş yöresel horoz dövüşleri de buna dâhildir.
- Hayvanın taşımayacağı yükün üstünde yük yükletilmemesi gerektiğidir.
Şayet bu sıralanan temel kurallardan ders alabildiysek dönüp kendimize baktığımızda köpeğe zor şartlarda su veren kadının affedilmesi, kediyi hapsedip açlıktan ölmesine sebep olan kadının cehennem azabıyla cezalandıracağı bilgisi, Efendimizce deveye aşırı yükleyen ve hayvanını aç bırakan kimselerin ikaz edilmesi gibi hususlar iç dünyamıza tesir edip ruh iklimimizde merhamet tohumlarının yeşerebileceğini görebiliriz. Nasıl merhamet iklimi oluşmasın ki, âlemlere rahmet olarak vazifelendirilen Peygamberimiz (s.a.v) kuşu ölen çocuğun kapısını çalıp üzüntüsünü paylaşmış bile. Kaldı ki bu hususta Rasulullah (s.a.v);
‘Her kim, bir serçe kuşunun boğazlanmasında olsun merhametli davranırsa, Allah Teâlâ da kendisine kıyamet gününde merhamet eder’ (Cami’üs-sagir) buyurmakta.
Yine Peygamberimiz (s.a.v);
“Her ciğer sahibine acımak ve yardım etmek, sadaka vermek gibidir” buyurdu. Hakeza Peygamberimizin; “Haksız olarak bir serçeyi öldürenden Allah kıyamet gününde hesap soracaktır”
(Darimi:2/11) beyanı şerifi de bir başka kayda değer hassasiyet örneğidir. Öyle ki Enes (r.anh.) bu konunun hassasiyetine binaen bir hadisi şöyle naklediyor: Bir yerde mola verince, hayvanlarınızın istirahatını sağlayıncaya kadar ibadet etmezdik
(E. Davut; Cihad:48). Ayrıca Allah Resulü kuşların yuvalarının bozulmamasını, yumurta ve yuvalarının alınmamasını da emretmiştir
(E. Davudi, Cenaiz:1, Buhari: Edebul müfred:139).
Tabii bitmedi, devamı var. Bakın Allah Resulü bu hususlarla en can alıcı birçok beyanı daha var:
- “Atlar yok mu onların alınlarında hayır bağlıdır. At sahipleri de onları beslemeleri sebebiyle ilahi yardıma ererler. Atlara harcamada bulunan kimse ise sadaka vermek için ellerini açmış bir zat gibidir” (Sahihi Buharı).
-“Kıyamet gününde bütün hakları sahiplerine ödemeye elbette mecbur olacaksınız. Hatta boynuzsuz koyun için ona boynuzuyla vurmuş olan boynuzlu koyundan intikam alınacak, onun hakkında kısas yapılacaktır” (Sahihi Buharı ve Müslim).
- “Kendisinden hayat bulunan bir şeyi mesela bir koyunu silah eğitimi için hedef edinmeyiniz, onu bir nişangâh tutarak kendisine silah atmayınız.’ İşte görüyorsunuz bu ve buna benzer hadis-i şerifler meramımızı ziyadesiyle meramımızı anlatmaya yeter artar da. Hatta hayvan hakları hususunda sadece hadisler değil bu arada fıkıh kitaplarına da bir göz attığımızda ister istemez ilginç diyebileceğimiz bir takım hayvan hakları kuralları dikkatimizi çekmektedir. Şöyle ki;
- Kırda bayırda otlayan bir hayvan sahibinin iradesi dışında ansızın parlayıp başkasının mülküne girip orada bulunan bir kimseyi tepmek veya çarpmak suretiyle öldürürse sahibine diyet gerekmez. Ancak bu fiil kendi mülkünde vuku bulduğunda duruma müdahale etmeyip engellemezse hayvan sahibine diyet lazım gelir. Hakeza kendiliğinden parlayıp kaçan bir hayvanın ardından koşup tutmak isteyen bir adamı hayvan tepip öldürdüğünde hayvan sahibine diyet lazım gelmez.
- Bir hayvanın hızlı koşturulmasından dolayı ayaklarından sıçrayan büyük bir taş parçasıyla yoldan geçen birinin ölümüne veya gözünün çıkmasına sebebiyet verdiğinde diyeti hayvan binicisi öder. Çünkü binici sakınılması mümkün olan hareketi ihmal etmiştir. Şayet binicinin düşmesi üzerine boşalan bir hayvan yolda geçen bir insanı öldürürse biniciye diyet gerekmez.
- Bir insan umuma açık yolda bağladığı hayvanı yoldan geçen bir şahsı öldürdüğünde hayvan sahibi diyetini ödemek zorundadır. Çünkü herkesin kullandığı umum yolda hayvan bağlanılmaz.
- Yürümekte olan bir hayvan dürtme veya kamçılamaktan dolayı şahsı öldürürse ne binene, ne dürtene, ne de vurana diyet gerekir. Çünkü hayvanın yürümesi için kamçılamaya izin vardır. Ancak önde giden veya sürücüsü bulunan bir hayvanı yolda rastgele birinin izinsiz kamçılaması bundan istisnadır. Aksi takdirde ölen şahsın diyetini sadece kamçılayan tazmin eder, isterse kamçılayan çocuk olsun bu böyledir.
- Bir köpeği kışkırtmak suretiyle bir şahsı öldürdüğünde diyetini o kışkırtan şahıs öder. Yine bir şahıs düşünün ki yola attığı bir akrep veya yılanın bir şahsı ısırıp öldürdüğünde de hüküm aynıdır. Madem köpekten söz etmişken şu kıssaya bakmakta fayda var:
Beyazıd-ı Bestami (k.s), bir gün yolda gidiyormuş, daracık yolmuş ve karşısında bir köpek geliyormuş. Ve köpek silkinmiş. Tabii Bayezîd-ı Bistâmî (k.s) eteklerini toplamış, üzerine pislik sıçramasın diye. Derken köpek hal lisanıyla dile gelmiş;
"- Ya Bayezîd-ı Bistâmî! Benim üzerimden sıçrayan kiri bir tutam suyla temizleyebilirdin. Peki, kendini benden üstün görmekle, gönlüne düşen kiri nasıl temizleyeceksin?". Tabii bu kıssadan anlaşılan o ki, hayvanda olsa Allah’ın yarattığı mahlûk olduğu gerçeğini unutmamaktır.
- Halktan birileri bir adama;
“hayvanına sahip ol” diye tembih etmesine rağmen, hayvan sahibi oralı olmayıp hayvanını salıvermekle bir şahsı öldürecek olursa diyetini ödemek zorundadır. Fakat salıverilen hayvan tembih edilen yerden başka bir yere gidip orada birinin ölümüne neden olduysa bu durumda diyet gerekmez.
Anlaşılan o ki; Peygamberimiz (s.a.v)’in
“Koyun sağıcıların, koyunların memelerine zarar vermemesi için tırnaklarını kesmeleri gerektiği” buyruğundan tutunda, yuvasından koparılmış yavru kuşların yuvasına kavuşturma çabası, canlı hayvanı korkutmak amacıyla hedef alan her kim olursa şiddetle kınaması, bindiği hayvana beddua eden kadını ikaz etmesi gibi daha birçok örneklerden hareketle hayvan haklarına riayet etmek lazım gelir. Zaten hayvanların damgalanmaması, kulaklarının yırtılıp kesilmemesi, hayvanda olsa hakaret edilmemesi, hayvanların birbirleriyle karşılıklı kavgaya tutuşturulmaması, bir takım kişisel egoları tatmin uğruna hobi olsun türünden avlanılmaması, hayvana gücünün üzerinde yük yüklenilmemesi gibi hususlar dinimizin ön gördüğü temel düsturlardır. Hatta İslam tarihine baktığımızda bu saydığımız temel düsturların aksi davranış sergileyenlerin cezalandırıldığı görülmüştür.
Velhasıl; İslam ordusu bir savaşa giderken köpek ve yavrularının rahatsız olmaması için başına nöbetçiler dikip ordunun gidiş yolunu değiştiren bir Peygamberin ümmetindeniz. Dolayısıyla hayvan hakları hususunda biz batıdan değil, vahşi batı bizden ders almalıdır.
Vesselam.