İlâhî huzura ancak kemâl-i edebe riayet etmekle varılır, adapsız nasıl huzura varılır ki. Yediden yetmişe herkes iyi bilir ki; ister dünyevi olsun ister manevi olsun her türlü makama destursuz girilmez. Hele bu makam İlâhî huzur olunca kemâl-i edebin önemi bin kat daha artar da. Bilhassa namaz adabının hakkını yerine getirmeli ki, huzuru ilahiden lütufla dönüş vuku bulsun. Aksi takdirde hidayet kapıları yüzümüze kapanabilir, hatta maazallah huzurdan kovulup bu yüce makamlardan alaşağı edilmekte var. Peki, ne yapmalı derseniz, her şey gayet açık, alaşağı ve tard edilmemenin birinci adımı namazın adaplarına riayet etmekten geçer. Dolayısıyla Miraca yol alırken adab zırhını giyinip öyle yol almalı. Belki denilebilir ki namazın farzı, vacibi, sünneti dururken adaba ne ihtiyaç var ki. Hem de çok ihtiyaç var. Sakın ola ki kendimizi namaz adabı veya tadil-i erkânın terkiyle namaz bozulmaz düşüncesine kaptırmayalım, aksi takdirde namazda kalıcı huzur hali elde edemeyiz. Kaldı ki namaz içinde farz, vacip ve sünnetlerin hakkıyla yerine getirmek bile adaptan sayılır. Nitekim tadil-i erkân’a riayet konusu İmam Yusuf’a göre farz, İmamı Azam ve İmam Muhammed’e göre vacip hükmünde değerlendirilmiştir. O halde her halükarda tadil-i erkân üzere namaz kılmak lazım gelir. Kelimenin tam anlamıyla namaz tadil-i erkânla mana kazanır. Hatta aşağıda sıralayacağımız adaplardan bir kısmına uymakla bile namazı huşu içinde kılmaya yeter artar bile. İşte ehlisünnet âlimlerimizin bizlere bildirdiği ve üzerinde hassasiyetle durdukları o usul ve adaplardan bir kaçı.
      
Namaz adabı:
- Her haliyle huzuru ilahide sükûnet bulmak ve bütün rükünlerde mutmain bir ruh haline yönelik çaba sarf etmek adaptandır.
- Gömleğin yakasını açık bulundurmayıp iliklemek adaptandır. Nasıl ki bir idari amirin kapısını çalıp makama çıktığımızda saygı gereği ceket düğmelerini iliklemeyi ihmal etmiyorsak, aynen öyle de Miraç yolculuğunda da herhangi bir kusura meydan vermeksizin Allah’a kul olma adabıyla huzura çıkmamız icap eder. Zira namaz kulun miracıdır.
- Kıyamdayken secdeye bakmak adaptandır. Şüphesiz secde Allah’ı hatırlatan en dikkat çeken mahaldir.
- Rükû halinde ayak üzerine bakmak adaptandır.
- Secdede burnun iki yanına bakmak adaptandır. Ki; namazda alnı secdeye koymakla Allah’a yakınlığımız artırır. 
- Otururken dizüstüne bakmak adaptandır.
- Selam verirken sağ ve sol omuzlara bakmak adaptandır. Böylece bu adap sayesinde sağımız ve solumuzda bulunan her kim varsa esenlik kaynağı oluruz.
- Namazda esneme hali geldiğinde ağzı kapamak adaptandır. Şayet kapamakta zorluk yaşanırsa dişlerimizi sıkmak gerek, bu da kâfi gelmiyorsa sol elinin arkasıyla kapamak adaptandır. Zira uyuklamak hali rehavete sürükleyip her dem Allah’la huzurda olmayı berhava eden bir durum oluşturur. Bazı âlimler; ayakta esneme meydana gelmişse sağ elle, değilse sol elle kapamak gerektiğini söylemişlerdir. Hatta esnemek namaz dışında da hoş karşılanmaz. Malum; esnemenin hoş görülmemesinin sebebi şeytandan kaynaklanan bir hal olduğu içindir. Peki ya peygamberler, hiç kuşkusuz onlar esnemekten mahfuzdurlar. Madem öyle esnemeyi def etmenin en kestirme yöntemi, peygamberlerin hiç esnemediğini düşünmek ya da Allah Resulü esnemezdi diye tefekkür etmek olacaktır.
- Öksürüğü ve geğirmeyi mümkün olduğu kadar gidermek adaptandır. Zira özürsüz öksürmek namazı bozar.
- Müezzin; ‘Hayya alel felah’ (haydin felaha-kurtuluşa geliniz) derken imam ve cemaatin ayağa kalkması adaptandır.

Velhasıl; bütün adaplar saygı belirtisi olup dini kaynaklıdır. Tabiî ki adap sadece namaza mahsus değil, Rasulüllah’ın yaşayışını ölçü edinmekte adaptandır. Şayet bir kimse kıldığı namazlardan bir haz alamıyorsa, öncelikle namaz adaplarına riayet edip etmemesine bakmasında fayda var. Muhakkak ki, o yüce makamlar ancak adap halini yakalayanlara açılmakta.

Vesselam.