Devir Osmanlı devri, yer Erzurum.
Erzurum’da şimdilerde Oltu taşından yapılma hediyelik yerel ürünlerin satıldığı Rüstempaşa Bedestanı, genelevdir 19. yüzyılın ikinci yarısında.
Genelevde çalışan kadınların dışarı çıkması yasaktır, esir gibidirler. Bir gece bu durumu konuşur ağlaşırlar yazgılarına. Sonra birisi “Canım bir sıcak helva istiyor, burada yapacak malzeme de yok” der, ötekiler de bu isteğe katılırlar.
Katılırlar ama helva nerede?
Helva bir ermişin evinde kavrulmaya başlar tam o sırada. Ermiş karısına “Kalk helva kavur, bir yerde canı çok isteyenler var, onlara götüreceğim” der. Kadın söylene söylene ermişin bu isteğini yerine getirir.
Helva kabı bir bohçaya sarılmış Ermiş’in elinde, dayanır genelevin kapısına. Bekçiler tanıyorlar o ulu kişiyi, elini öpüp uyarırlar:
“Aman efendim yanlış geldiniz, burası size göre bir yer değil, nereye gidecekseniz biz yardımcı olalım.”
“Yanlışım yoktur, ‘niyetin hara, menzilin ora’, menzilim buradır, açın kapıyı” der, açarlar şaşkınlıkla.
Kadınlar da çok şaşırırlar bu garip kişiyi görünce.
“Alın bakalım, helva istiyordunuz, alın yiyin afiyetle, ama bundan böyle gece yarısı canınız helva istemesin, ben yaşlı adamım, getirirken zorlanıyorum” der Ermiş ve helvayı bırakıp çıkar.
Bu ders ve anlam dolu anekdotu bana Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın torunlarından Feyyaz İbrahimhakkıoğlu anlatmıştı yarım yüzyıl önce. Onu da bu vesileyle saygıyla anmış olayım.
Peki neden aktarıyorum ben şimdi anekdotu? Şundan: Bir o günün ermişine bakınız, bir de bugünün mal-mülk, makam-mevkii, siyasi çıkar düşkünü tarikat şeyh ve gavslarına. Bunları, ellerinde helva bohçası ile genelevde düşünebilir misiniz?
BAŞÖRTÜLÜ HURİ
1)
Bu hadise bakılırsa Huriler de başörtülü... Orada niye örtüyorlar acaba?
Hani bacakları çıplak ve cam gibi saydam denilmekte bazı kaynaklarda, bu durum başörtüsü ile çelişmiyor mu?
1) Tecridi-i Sarih Cilt 6