Ermenistan Devlet Başkanı Petrosyan, Türkiye ile imzalanmış anlaşmaları parlamentodan geri çekti. Bunu yaparken, Türkiye’ye iftira ve hakaret imkânını da kaçırmadı. Ermenistan’ın genel siyaseti iftira ve duygu istismarı üzerine kuruludur. Diplomatik ilişkilerin normalleşmesini öngören protokoller 2009 yılında imzalanmıştı. İsviçre’nin arabuluculuğunda 2007’de başlatılan çalışma, 10 Ekim 2009’da “Diplomatik ilişkilerin Tesisi Protokolü” ile “İkili İlişkilerin Geliştirilmesi Protokolü” nün imzalanmasıyla yeni bir aşamaya ulaşmıştı.
Ermeni subayların ihaneti
Osmanlı ordularına ihanet eden, Ruslara rehberlik yapan, askerî şifreleri satan Ermenilerdir. Erzurum’daki Nene Hatun Tabyası’nı ziyaret ederseniz, Ermeni ihanetiyle şifre ve parolayı ele geçirmiş Rusların uykuda süngülediği Mehmetlerin kanları hâlâ duvardadır.
1917 Ekim devriminden sonra Ruslar Anadolu’dan çekilmiş, yönetimi Ermenilere bırakmıştır. Rus kuvvetlerinin komutanı “Sizi Ermenilere terk ediyoruz Allah yardımcınız olsun!” demiştir. Gerçekten Ermenilerin yapmış olduğu sayısız zulüm ve Bayburt halkını taş mağazalara kapatarak yakmaları, tarifi zor bir acı ve vahşettir.
AKP zihniyeti, Ermenistan’la ilişkiler konusunda da kendisini göstermiş, bu ülkeye tavizler verilerek ilişkilerin normalleştirilmesi hedeflenmiştir. Ermenilerden özür dilemeyi bile normal sayan iktidar, Ermenilerce katledilen değerli diplomatlarımızı hiç gündeme getirmemektedir. Öyle ki genç nesil belki bu hunharca eylemlerden haberdar bile değildir.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı dönemindeki Ermenistan seyahati, Petrosyan’la yaptığı görüşmeler Azebaycanlı kardeşlerimizin gönüllerini yıkmış, ümitlerini yerle bir etmiştir. Çünkü Petrosyan, Ermenistan’ın yaptığı Dağlık Karabağ ve Hocaali katliamlarının eli kanlı Savunma Bakanı’dır.
Mücadele hedefine vardı
Sayın Doğu Perinçek, İsviçre ve Fransa’nın “Ermeni Soykırımı yoktur demek suçtur” yolundaki kararlarından sonra bilgi, cesaret ve millet sevgisiyle bu yalanın üstüne gitti. Oğlu Mehmet Perinçek, Rusya arşivlerinde yıllarca süren çalışmalardan büyük bilgi birikimiyle döndü. Baba oğulun birlikte yürüttükleri araştırma ve neşriyat yapma gayretlerinin enerji kaynağı, anne Şule Perinçek’in muhabbetidir. İsviçre’de 2005 yılında katıldığı konferanslarda 1915 olaylarının “Soykırım” olarak isimlendirilmesine karşı çıkan Perinçek bu iddialar hakkında “Milletlerarası Yalan” deyince Lozan Mahkemesi tarafından “ırkçı ayrımcılıktan” suçlu bulunmuştu. Perinçek’in temyiz başvurusu üzerine İsviçre Temyiz Mahkemesi; “Ermeni Soykırımı, Yahudi Soykırımı gibi tarihi bir gerçektir” yorumunu yapmış ve başvuruyu reddetmişti. Başvuruyu değerlendiren AİHM’e göre bu konunun hukuki olarak tartışılmasında kamu yararı vardır. Bunun gerçekleştirilmesi de ancak ifade özgürlüğü ile mümkündür. Zaman zaman bazı ülkelerde sıkça gündeme getirilen Ermeni soykırım iddialarını reddetmenin bir suç olarak kabul edilmesinin, AİHM kararından sonra artık imkânsız hale geldiğini söylemek mümkündür. Doğu Perinçek’in azimle yürüttüğü mücadele de işte burada hedefine varmıştır. Perinçek’i candan kutluyor, gelecek nesillere ilme ve hakikate saygı içerisinde doğruyu bulma ve savunmayı metot olarak verdiği için bir kere daha tebrik ediyorum. Yüksek mahkeme daha önce verdiği kararı onaylarsa, Ermenilerin tezleri çürütülmüş olacaktır. Masum milletimiz bir kara katran dolu buluttan kurtulmuş olacaktır.
İktidarın yanlışlar zinciri
Hiç şüphesiz bu büyük bir başarıdır. Sayın Perinçek ailesini, Doğu’yu bu çetin yolculuğunda yalnız bırakmayan değerli insanlarımızı gönülden kutluyorum. Ne yazık ki hükümetin yapamadığını başaran Perinçek, devlet kesiminden tek teşvik teşekkürü işitmedi. Üniversitelerimiz de bu sessizliği bozmadı.
Bilgisizlik, tarih kültüründen ve şuurundan mahrumiyet, bu iktidarın Ermeni politikasında yanlışlar zincirine sebep olmuştur.
Tehcir Yasası yurt sathında uygulanmış, genel olarak Erzurum, Bitlis, Van, Diyarbakır, Mersin, İskenderun, Harput şehirlerinden olmak üzere toplam 438.758 Ermeni, tehcire tabi tutulmuştur. Bunlardan 382.148’i gönderildikleri yerlere sağ salim ulaşmıştır. Demek ki yer değiştirme sırasında öldüğü veya kaybolduğu varsayılan Ermeni sayısı 56.610 kişidir. Meşhur Ermeni soykırımı diye dayatılan tehcir, yer değiştirme sonucu ölen Ermeniler bu kadardır. Bu rakamlar Orhan Pamuk’a göre 1 milyon 500 bindir. O dönemde Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan toplam Ermeni nüfus 1 milyon 300 bindir. Bunların sadece üçte biri tehcire tabi tutulmuş, diğerlerine ise dokunulmamıştır. Gördüğünüz gibi nüfus sayısı incelendiğinde Ermenilerin ve Orhan Pamuk’un iddiasının doğru olamayacağını görüyoruz.
Doğu Perinçek’e hiçbir ödül vermeyen, gözlerini yuman çevreler Orhan Pamuk’a “Yılın Romancısı” ödülünü veriyor. Tarih şuuru eksikliği ve milli kültür kimliği zafiyeti başımıza, dileyelim yeni felaketler yağdırmasın. Bu ülkede vatanseverlerin çilesi derinleşerek devam ediyor. Yaradan yardımcımız olsun...