Bayburt’ta Dede Korkut olmak…
Olamaz mı?
Yüzyıllar önce yaşamış bir ulu’yu, günümüz Bayburt’unda yaşatıp/yaşayamaz mıyız?
Dede Korkut’u ulu’laştıran elbette yaşadıkları değil, söyledikleri/anlattıklarıdır.
Korkut Ata gibi yaşamamız ya da onun gibi kopuz eşliğinde dizeler oluşturmamız olanaksız, olanaksız olduğu kadar da gereksizdir.
Ne ki Dede Korkut’u düşünceleriyle yaşatmak/canlı kılmak elimizde.
“Bayburt Dede Korkut Şenlikleri”nin bu yıl 25.’si –fabrika ayarlarına uygun olarak- düzenleniyor.
Demek ki Dede Korkut 25 yıldır –somutlaşmış olarak- aramızda. Bizimle…
Peki, bu şenlikleri düzenlemek; şenliklere görevli ya da katılımcı olarak katılmak Dede Korkut’u anladığımız anlamına gelir mi?
Bence gelmez!
Her katılımcı, Korkut Ata’nın günümüze değin yaşamasını sağlayan düşüncelerini, yaşam biçimini, toplumsal gücünü, örnekliliğini… düşünüp, içselleştirmesi gerekir. Bilmeli ki bu gerekliliği yerine getirdiğinde Korkut Ata’nın günümüzdeki temsilcilerinden biri olur.
Onu içselleştiren kişi, artık “güçlüden değil haklıdan yana” olur. “Bıkmadan usanmadan doğruyu arar”. “Beyböyrek sevgisi”ni günlük yaşamına yansıtır. İdeallerini yaşatmak için “Bamsı Beyrek, Kan Turalı, Yiğenek gibi mertliği, yiğitliği, cesareti” davranışlarına yansıtır. Yöneticilerini Salur Kazan’ın özellikleriyle değerlendirir: “İleri görüşlü; hem geçmişini hem de geleceğini düşünen en önemlisi de ince düşünceli” olmalarını bekler. Bir de Uruz var: Geçmiş ile gelecek arasındaki çatışmaların kaçınılmaz sonucu olarak, kendisinden yiğitlik bekleyen babasına “kendisine örnek olmadığı”nı hatırlatır.
Korkut Ata’mızın kahramanları; özellikleri ve yaşanmışlıklarıyla ve O’nun destansı anlatışıyla salt günümüze değil önümüzdeki çağlara da sesleniyorlar.
İşte bize düşen bu sesi yüreğimizde, ruhumuzda hissetmek; bu sesin öğütlerini yaşamımıza yansıtmaktır. Bunu gerçekleştirmek zor, ne ki olanaksız değil. Yeter ki Dede Korkut’u unutmayalım, unutturmayalım.
Birer DEDE KORKUT OLMAK için, Bayburt’umuzda her yıl yinelenen “Dede Korkut Şenlikleri”nden yararlanmaya, kendimizi yenileyip donatmaya çabalayalım.
Eeee Dede Korkut’umuz bir ozan. Ozanların toplumumuzdaki yeri de çok önemli! Korkut Ata’mız onlara da seslenmiş: “Koçla kopuz götürüp ilden ile beyden beye ozan gezer. Cömerdi, cimriyi ozan bilir. (Yeter ki) Karşınızda çalıp söyleyen ozan olsun.”
Olamaz mı?
Yüzyıllar önce yaşamış bir ulu’yu, günümüz Bayburt’unda yaşatıp/yaşayamaz mıyız?
Dede Korkut’u ulu’laştıran elbette yaşadıkları değil, söyledikleri/anlattıklarıdır.
Korkut Ata gibi yaşamamız ya da onun gibi kopuz eşliğinde dizeler oluşturmamız olanaksız, olanaksız olduğu kadar da gereksizdir.
Ne ki Dede Korkut’u düşünceleriyle yaşatmak/canlı kılmak elimizde.
“Bayburt Dede Korkut Şenlikleri”nin bu yıl 25.’si –fabrika ayarlarına uygun olarak- düzenleniyor.
Demek ki Dede Korkut 25 yıldır –somutlaşmış olarak- aramızda. Bizimle…
Peki, bu şenlikleri düzenlemek; şenliklere görevli ya da katılımcı olarak katılmak Dede Korkut’u anladığımız anlamına gelir mi?
Bence gelmez!
Her katılımcı, Korkut Ata’nın günümüze değin yaşamasını sağlayan düşüncelerini, yaşam biçimini, toplumsal gücünü, örnekliliğini… düşünüp, içselleştirmesi gerekir. Bilmeli ki bu gerekliliği yerine getirdiğinde Korkut Ata’nın günümüzdeki temsilcilerinden biri olur.
Onu içselleştiren kişi, artık “güçlüden değil haklıdan yana” olur. “Bıkmadan usanmadan doğruyu arar”. “Beyböyrek sevgisi”ni günlük yaşamına yansıtır. İdeallerini yaşatmak için “Bamsı Beyrek, Kan Turalı, Yiğenek gibi mertliği, yiğitliği, cesareti” davranışlarına yansıtır. Yöneticilerini Salur Kazan’ın özellikleriyle değerlendirir: “İleri görüşlü; hem geçmişini hem de geleceğini düşünen en önemlisi de ince düşünceli” olmalarını bekler. Bir de Uruz var: Geçmiş ile gelecek arasındaki çatışmaların kaçınılmaz sonucu olarak, kendisinden yiğitlik bekleyen babasına “kendisine örnek olmadığı”nı hatırlatır.
Korkut Ata’mızın kahramanları; özellikleri ve yaşanmışlıklarıyla ve O’nun destansı anlatışıyla salt günümüze değil önümüzdeki çağlara da sesleniyorlar.
İşte bize düşen bu sesi yüreğimizde, ruhumuzda hissetmek; bu sesin öğütlerini yaşamımıza yansıtmaktır. Bunu gerçekleştirmek zor, ne ki olanaksız değil. Yeter ki Dede Korkut’u unutmayalım, unutturmayalım.
Birer DEDE KORKUT OLMAK için, Bayburt’umuzda her yıl yinelenen “Dede Korkut Şenlikleri”nden yararlanmaya, kendimizi yenileyip donatmaya çabalayalım.
Eeee Dede Korkut’umuz bir ozan. Ozanların toplumumuzdaki yeri de çok önemli! Korkut Ata’mız onlara da seslenmiş: “Koçla kopuz götürüp ilden ile beyden beye ozan gezer. Cömerdi, cimriyi ozan bilir. (Yeter ki) Karşınızda çalıp söyleyen ozan olsun.”