Edebi yapısını oluşturan iç zenginliği, dost kucaklayıcılığı, alçak gönüllüğü ve en önemlisi de sınır tanımayan şiir sevdası ile gönüllerdeki pırlanta yerini sonsuzlukta kalıcı kıldı; şiir, gönül, sanat ortağım Faruk Nafiz Kılıçalan.

Faruk Nafiz KilicalanOlgunluk çağında şiire sevdalandı Beşiroğlu. Onu sosyal ortamda paylaştığı şiirlerle tanıdım. Bu sıcak, olgunlaşmaya açık, “beni oku” diyen dizelerin arkasında tanımadığım, adını bile duymadığım biri vardı. İlgiyle izledim. Sonunda da bir mektup yazdım. Yüreklendirmeye çalıştım. Şiirlerine kattığı olağanüstü dünyayı, diliyle de süslemesi gerektiğini yazdım. Yazışmakla kalmadık, önce telefonla sonra da yüz yüze görüşmelerimiz oldu. Artık O; tartıştığımız, dertleştiğimiz, paylaştığımız bir şair yürekli bir dost olmuştu.

Faruk, ne için yazdığını şu dizelerinde dillendirmiş:

“Gamı desteyleyip donatıp meyler
Kalender yaşamdan envaı şeyler
Ferahfeza ile üfleyip neyler
Bizi biz eyleyen farkı yazalım”

            (Yazalım/2013)

Aynen öyle, O hep “Bizi biz eyleyen farkı” aradı durdu. Hem de doyumsuz bir biçimde.

Aynı zamanda bir Bayburt sevdalısıydı. Sevdalı olmakla kalmamış Bayburt’u sanatıyla, doğasıyla en önemlisi de insanlarıyla tanımış, Bayburt’u içselleştirmişti. Yeri geldiğinde şiiri ile yeri geldiğinde de düz yazılarıyla bu Bayburtluları -kendince- tanıtmıştı.

Bayburt dili için “Bayburtça” demekten çok hoşlanırdı. Bayburt yöresinin ağzını şiirlerinde ya doğrudan kullanır ya da yeri geldiğinde dizelere serpiştirirdi.

“Dediler, gınali barnaği mermi
Üç etek yahışmış leçeğin hani?
Deppesi omzunda suya gider mi?
Morumsu yaşmağın çiçeğin hani?”

                      (Hani/2022)

Bu gün rahmetli oldu. Sonsuzluğa yöneldi. Ne ki Bayburtluların, Bayburtlu sanat severlerin gönlünde yaşamasını sürdürecektir.

Son sözü yine o söylesin:

“Muti beğlerden sanı, hemi Beşiroğluyam
Deli Dumrul balası her meydana sığmazam.”