“Bâ’dema”, bundan böyle, bundan sonra, artık anlamlarına geliyor… Osmanlı devrinde, Osmanlıca nedeniyle çok kullanılırmış doğal olarak. 1950’de Demokrag Parti başa gelince, bir Osmanlı’ya ve Osmanlıca’ya dönüş başladı. Öyle ki, bugünkü “örtülü ödenek”in adı bile “tahsisatı mesture” olmuştu.
İşte o günlerden bir anekdot: Fevzi Lütfü Karaosmanoğlu, Menderes’in İçişleri Bakanı ya da o günkü adıyla “Dâhiliye Vekili”… Karaosmanoğlu, muhalefet yıllarında dillerine doladıkları “insan hak ve özgürlükleri, demokratikleşme” bağlamında 60 yasada değişiklikler yapan bir paketi hazırlar ve götürüp Menderes’e sunar. Menderes alır, koyar sumen altına. Karaosmanoğlu bakar ki ciddiye alınmıyor, oyalıyor onu Başbakan, yazar bir istifa mektubu yollar Menderes’e, mektupta şöyle denmektedir: “Birçok hadiseler ve fikir ayrılıkları hükümette bâ’dema beraber çalışmamızın mümkün olmadığını bana göstermiştir.”
Kim demiş mümkün değil? Siyaset bu, siyasette her şey mümkündür. Aradan bir süre geçer, Menderes çağırır Karaosmanoğlu’nu, Mili Savunma Bakanlığı’nı teklif eder. Karaosmanoğlu istifa mektubundaki o “bâ’dema” sözcüğünü anımsatır, yani “Bundan sonra sizinle çalışmamız mümkün değildir” demiştir, şimdi nasıl çark etsin, sözünü yesin? Menderes güler, “Olur olur, onun da kolayı var, sen şimdi al o istifa dilekçeni, git aynı tarihli bâ’demasız bir istifa dilekçesi yaz getir bırak…” der… Karaosmanoğlu, Menderes’in yüzüne bakar, acı acı gülümser, “Bana müsaade Muhterem Başvekil” der ve çekip gider.
Yani ilkeli ve onurlu bir tutum ve davranış gösterir.
Cihat Baban anlatır anılarında bu bâdemalı-bâ’demasız olayını.
E peki şimdi gelelim bugüne, ileri gitmişiz geri mi? Geri! Neden? Çünkü bugün “bâ’demalı” istifa mektubu yazabilecek bir bakan yoktur. Hani varsayalım ki oldu, olmaz ya, ona yeniden görev teklif edecek,“bâ’demasız” istifa dilekçesi yaz getir diyecek bir başbakan yoktur. Hadi diyelim ki o da oldu, o teklifi reddedecek bir onurlu ve ilkeli babayiğit yoktur.
Şu siyasetin sandık başı müşahitliğinden genel başkanlığına, parti kuruculuğuna, örgütlenmesine, seçime sokulmasına, milletvekili adaylığına dek, her yerinde oldum. Bilirim her hâlini, akşam başka sabah başka demek, herkese mavi boncuk verip hoş tutmak, herkese haklısın demek, dün dediğinin tam tersi konuma geçip yeni söylemlere başlamak ve daha nice tutarsızlık ve çelişkiler, ayıplar, olağan işlerdendir siyasette.
Gelin şimdi bu dediklerime koşut içerikte özdeyişler okuyalım ve onlarla sözümüzü bitirelim:
“Siyaset ve yönetimde en zararlı şey, millet ve toplum içinde telâfisi zor olan felâket, yarım bilgili insanların yetki sahibi olmasıdır” İsmet İnönü
“Değişmeyen kanaatimiz odur ki, memleket ve demokratik rejim için en büyük tehlike, kopmuş mayınlar gibi siyaset sahnesinde dolaşan, ikbal ve menfaat arayan inançsızlardır.” Osman Bölükbaşı
“İnsanlar siyasette ya korkacak ya da umacaktır. Siyasette korkutacak kuvveti, dağıtacak nimeti olmayanların ihanete uğraması kaçınılmazdır.” Osman Bölükbaşı
“Siyasetin koparamayacağı bağ, söndüremeyeceği ümit ve kirletmeyeceği hava, meğer yokmuş.” Osman Bölükbaşı
“Liderlerin dostu olun, ama kölesi olmayın.” Osman Bölükbaşı
“İnsanlar daima tenkitten şikâyet ederler. Hiçbir zaman dalkavukluktan şikâyet edilmemiştir. Bir ülkeyi tenkit değil, dalkavukluk batırır.” Osman Bölükbaşı
“Şöyle bir anekdot anlatılır: Tanrı insana üç temel alanda başarı şansı vermiş. Akıl, ahlâk ve siyaset. Ancak insan bunlardan en çok ikisini elde edebilirmiş. İyi siyasetçi ve akıllıysanız, ahlâklı olamazsınız. Ahlâklı ve siyasetçiyseniz, akıllı olmazsınız. Akıllı ve ahlâklı iseniz, siyasetçi olmazsınız.” Kaan Arslanoğlu
“Siyasette iyi, doğru yoktur; bugün için faydalı, bugün için güçlendirici vardır.” Kaan Arslanoğlu
“Siyaseti etkileyen üç psikiyatrik durum: Zekâ yetersizliği, kişilik bozuklukları ve paranoya” Kaan Arslanoğlu
“Cahilin yalancılarla işbirliğinden iktidar doğar” Ferit Edgü
“Siyasetin en bariz hedefi, maliye lokantasında bol ziyafettir.” Cenap Şahabettin
“Avam en az anladığına, en kuvvetle inanır.” Cenap Şahabettin“
Bizde post elden gider, post kavgası bitmez.” Cenap Şahabettin
“Niçin sürgünsün şair, yaşadığın toplumda/Işıksız bir karmaşadır siyasal partiler” Victor Hugo
İşte o günlerden bir anekdot: Fevzi Lütfü Karaosmanoğlu, Menderes’in İçişleri Bakanı ya da o günkü adıyla “Dâhiliye Vekili”… Karaosmanoğlu, muhalefet yıllarında dillerine doladıkları “insan hak ve özgürlükleri, demokratikleşme” bağlamında 60 yasada değişiklikler yapan bir paketi hazırlar ve götürüp Menderes’e sunar. Menderes alır, koyar sumen altına. Karaosmanoğlu bakar ki ciddiye alınmıyor, oyalıyor onu Başbakan, yazar bir istifa mektubu yollar Menderes’e, mektupta şöyle denmektedir: “Birçok hadiseler ve fikir ayrılıkları hükümette bâ’dema beraber çalışmamızın mümkün olmadığını bana göstermiştir.”
Kim demiş mümkün değil? Siyaset bu, siyasette her şey mümkündür. Aradan bir süre geçer, Menderes çağırır Karaosmanoğlu’nu, Mili Savunma Bakanlığı’nı teklif eder. Karaosmanoğlu istifa mektubundaki o “bâ’dema” sözcüğünü anımsatır, yani “Bundan sonra sizinle çalışmamız mümkün değildir” demiştir, şimdi nasıl çark etsin, sözünü yesin? Menderes güler, “Olur olur, onun da kolayı var, sen şimdi al o istifa dilekçeni, git aynı tarihli bâ’demasız bir istifa dilekçesi yaz getir bırak…” der… Karaosmanoğlu, Menderes’in yüzüne bakar, acı acı gülümser, “Bana müsaade Muhterem Başvekil” der ve çekip gider.
Yani ilkeli ve onurlu bir tutum ve davranış gösterir.
Cihat Baban anlatır anılarında bu bâdemalı-bâ’demasız olayını.
E peki şimdi gelelim bugüne, ileri gitmişiz geri mi? Geri! Neden? Çünkü bugün “bâ’demalı” istifa mektubu yazabilecek bir bakan yoktur. Hani varsayalım ki oldu, olmaz ya, ona yeniden görev teklif edecek,“bâ’demasız” istifa dilekçesi yaz getir diyecek bir başbakan yoktur. Hadi diyelim ki o da oldu, o teklifi reddedecek bir onurlu ve ilkeli babayiğit yoktur.
Şu siyasetin sandık başı müşahitliğinden genel başkanlığına, parti kuruculuğuna, örgütlenmesine, seçime sokulmasına, milletvekili adaylığına dek, her yerinde oldum. Bilirim her hâlini, akşam başka sabah başka demek, herkese mavi boncuk verip hoş tutmak, herkese haklısın demek, dün dediğinin tam tersi konuma geçip yeni söylemlere başlamak ve daha nice tutarsızlık ve çelişkiler, ayıplar, olağan işlerdendir siyasette.
Gelin şimdi bu dediklerime koşut içerikte özdeyişler okuyalım ve onlarla sözümüzü bitirelim:
“Siyaset ve yönetimde en zararlı şey, millet ve toplum içinde telâfisi zor olan felâket, yarım bilgili insanların yetki sahibi olmasıdır” İsmet İnönü
“Değişmeyen kanaatimiz odur ki, memleket ve demokratik rejim için en büyük tehlike, kopmuş mayınlar gibi siyaset sahnesinde dolaşan, ikbal ve menfaat arayan inançsızlardır.” Osman Bölükbaşı
“İnsanlar siyasette ya korkacak ya da umacaktır. Siyasette korkutacak kuvveti, dağıtacak nimeti olmayanların ihanete uğraması kaçınılmazdır.” Osman Bölükbaşı
“Siyasetin koparamayacağı bağ, söndüremeyeceği ümit ve kirletmeyeceği hava, meğer yokmuş.” Osman Bölükbaşı
“Liderlerin dostu olun, ama kölesi olmayın.” Osman Bölükbaşı
“İnsanlar daima tenkitten şikâyet ederler. Hiçbir zaman dalkavukluktan şikâyet edilmemiştir. Bir ülkeyi tenkit değil, dalkavukluk batırır.” Osman Bölükbaşı
“Şöyle bir anekdot anlatılır: Tanrı insana üç temel alanda başarı şansı vermiş. Akıl, ahlâk ve siyaset. Ancak insan bunlardan en çok ikisini elde edebilirmiş. İyi siyasetçi ve akıllıysanız, ahlâklı olamazsınız. Ahlâklı ve siyasetçiyseniz, akıllı olmazsınız. Akıllı ve ahlâklı iseniz, siyasetçi olmazsınız.” Kaan Arslanoğlu
“Siyasette iyi, doğru yoktur; bugün için faydalı, bugün için güçlendirici vardır.” Kaan Arslanoğlu
“Siyaseti etkileyen üç psikiyatrik durum: Zekâ yetersizliği, kişilik bozuklukları ve paranoya” Kaan Arslanoğlu
“Cahilin yalancılarla işbirliğinden iktidar doğar” Ferit Edgü
“Siyasetin en bariz hedefi, maliye lokantasında bol ziyafettir.” Cenap Şahabettin
“Avam en az anladığına, en kuvvetle inanır.” Cenap Şahabettin“
Bizde post elden gider, post kavgası bitmez.” Cenap Şahabettin
“Niçin sürgünsün şair, yaşadığın toplumda/Işıksız bir karmaşadır siyasal partiler” Victor Hugo