Sosyal medyada benimle arkadaş oldu ve dedi ki bana bir gün “Üstad, ne sen Bayburtlusun ne ben Posoflu, ikimiz de Atabek yurdundanız biliyor musun?”
Yooo bilmiyordum… Atabek Yurdu’nun bir ucunda Ahıska var, bir ucunda Bayburt, Erzurum’un kuzey ilçelerini (Tortum, Oltu, Narman, Olur), Artvin’in Şavşat, Ardanuç ve Yusufeli gibi ilçelerini ve Ardahan’la Kars’ı alıyor içine… Atabek Yurdu’nu bize ilk tanıtan da meğer Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu imiş (fakültede benim devrim tarihi hocamdı, rahmetliyi hiç hazzetmezdim). Zaten Gürcüler de bu bölgeye Sa-Atabago derlermiş. Atabek Yurdu, Oğuz ve Kuman-Kıpçak’ların kaynaştığı bir yer.
İkram Çınar, bir akademisyen ve araştırmacı-yazar, nitelikli ve iletisi olan kitaplara imza atmış, bu kitaplardan bazılarını yeri geldiğince sizlere tanıtacağım, söz edeceğim. İkram Çınar, Posoflu, benim de eşim Posoflu, dolayısıyla ben onların enişteleri olmaktayım. Bundan onur duyarım.
Evet İkram Çınar, Atabek Yurdu diye bir dergi de çıkarmakta ama bugün dergiden değil, onun “Atabek Yurdu/Jeokültürel Yaklaşım” adlı yapıtından söz edeceğim. Kitap IQ Yayınlarından çıkmış, tam 190 sayfa.
Bir solukta okudum, ilgili olduğum için, hatta bilgili olduğum için. Neden böyle diyorum? Çünkü ben Atabek Yurdu’nun her yerini biliyorum. Ardahan’ı, Çıldır’ı, Kars’ı, Sarıkamış’ı, sınır boyları ve köylerine kadar gezmişim. Posof’a eşimden dolayı çok gitmişim, Badele’ye varıncaya dek. Artvin’i Çoruh Nehri ve kollarına dair bir yazı dizisi hazırlarken iyice gezmişim, fotoğraflamışım. Küçük damadım Çağlar’ın baba tarafı ise Ardanuçlu. Tortum ve Narman’da babam ve teyzem görevli olarak bulundular, bilirim. Oltu özel merakımdır, bilirim, Olur’la ilgili hoş anılarım var. Ahıska’yı görmek nasip olmadı, ama eşim kardeşleri ile birlikte gidip gördü, ondan dinledim oraları.
Evet bir bildiğimi daha demem gerek. İkram Çınar, Posof halkının aynı kültürü ve yüzyıllarca aynı yazgıyı paylaştığı, ayrılmaz bir parçası olduğu, yıllarca yönetsel olarak da bağlı bulunduğu Ahıska’yı, soğuk savaş yıllarında unuttuğunu (unutturulduğu), bunun da büyük bir bilinç kaybı ve vefasızlığa yol açtığını yazıyor. Bu durum aydınlarda da varmış, aydınların gündeminde Ahıska olmamış. Diyor ki İkram Çınar “Sovyetler dağıldığında Ahıskalılar Posofluların gündeminde bile yoktu”. Bu, büyük ölçüde doğrudur ama “genelleme” yanlış. Sevgili İkram Çınar, rahmetli Fuat Azgur’un gündeminde vardı. Kim Fuat Azgur? Değerli bir hukukçu ve iyi bir şair. Kore savaşında çarpışmış bir yiğit adam. Benim kayınpederim Emin Çakıcı ile yakın akraba. Ahıska/Azgur’dan, soyadı oradan. Onun şu dizelerini birçok kimse bilirdi, ben ezbere bilirdim:
Yooo bilmiyordum… Atabek Yurdu’nun bir ucunda Ahıska var, bir ucunda Bayburt, Erzurum’un kuzey ilçelerini (Tortum, Oltu, Narman, Olur), Artvin’in Şavşat, Ardanuç ve Yusufeli gibi ilçelerini ve Ardahan’la Kars’ı alıyor içine… Atabek Yurdu’nu bize ilk tanıtan da meğer Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu imiş (fakültede benim devrim tarihi hocamdı, rahmetliyi hiç hazzetmezdim). Zaten Gürcüler de bu bölgeye Sa-Atabago derlermiş. Atabek Yurdu, Oğuz ve Kuman-Kıpçak’ların kaynaştığı bir yer.
İkram Çınar, bir akademisyen ve araştırmacı-yazar, nitelikli ve iletisi olan kitaplara imza atmış, bu kitaplardan bazılarını yeri geldiğince sizlere tanıtacağım, söz edeceğim. İkram Çınar, Posoflu, benim de eşim Posoflu, dolayısıyla ben onların enişteleri olmaktayım. Bundan onur duyarım.
Evet İkram Çınar, Atabek Yurdu diye bir dergi de çıkarmakta ama bugün dergiden değil, onun “Atabek Yurdu/Jeokültürel Yaklaşım” adlı yapıtından söz edeceğim. Kitap IQ Yayınlarından çıkmış, tam 190 sayfa.
Bir solukta okudum, ilgili olduğum için, hatta bilgili olduğum için. Neden böyle diyorum? Çünkü ben Atabek Yurdu’nun her yerini biliyorum. Ardahan’ı, Çıldır’ı, Kars’ı, Sarıkamış’ı, sınır boyları ve köylerine kadar gezmişim. Posof’a eşimden dolayı çok gitmişim, Badele’ye varıncaya dek. Artvin’i Çoruh Nehri ve kollarına dair bir yazı dizisi hazırlarken iyice gezmişim, fotoğraflamışım. Küçük damadım Çağlar’ın baba tarafı ise Ardanuçlu. Tortum ve Narman’da babam ve teyzem görevli olarak bulundular, bilirim. Oltu özel merakımdır, bilirim, Olur’la ilgili hoş anılarım var. Ahıska’yı görmek nasip olmadı, ama eşim kardeşleri ile birlikte gidip gördü, ondan dinledim oraları.
Evet bir bildiğimi daha demem gerek. İkram Çınar, Posof halkının aynı kültürü ve yüzyıllarca aynı yazgıyı paylaştığı, ayrılmaz bir parçası olduğu, yıllarca yönetsel olarak da bağlı bulunduğu Ahıska’yı, soğuk savaş yıllarında unuttuğunu (unutturulduğu), bunun da büyük bir bilinç kaybı ve vefasızlığa yol açtığını yazıyor. Bu durum aydınlarda da varmış, aydınların gündeminde Ahıska olmamış. Diyor ki İkram Çınar “Sovyetler dağıldığında Ahıskalılar Posofluların gündeminde bile yoktu”. Bu, büyük ölçüde doğrudur ama “genelleme” yanlış. Sevgili İkram Çınar, rahmetli Fuat Azgur’un gündeminde vardı. Kim Fuat Azgur? Değerli bir hukukçu ve iyi bir şair. Kore savaşında çarpışmış bir yiğit adam. Benim kayınpederim Emin Çakıcı ile yakın akraba. Ahıska/Azgur’dan, soyadı oradan. Onun şu dizelerini birçok kimse bilirdi, ben ezbere bilirdim:
“Bilemezdim o zamanlar kastı ne
Yeter derdi, yeter dert dert üstüne
Ahıska üstüne, Kafkas üstüne
Bir türkü söylerdi anam eskiden”
Benim de gündemimde vardı. Öncelikle annemin dedesi Hatunoğlu Hüseyin Bey’in eşi Cevriye nenem Ahıskalı idi, oradan bilirdim. Palavandaoğullları derlermiş onun ailesine. Cevriye Nenem ben çok küçükken Bayburt Demirözü’nde öldü, mezarı oradadır. Sonra da Dış Türklere olan ilgim, Ahıska üstüne de düşünmeme, araştırmama yöneltiyordu beni. Otuz küsur yıl önce yazdığım dizeler var (Bunlar 1990 yılında yayımlanan ilk şiir kitabımda da var).
“Ahıska Posof’a yemyeşil bakar
Benim de gündemimde vardı. Öncelikle annemin dedesi Hatunoğlu Hüseyin Bey’in eşi Cevriye nenem Ahıskalı idi, oradan bilirdim. Palavandaoğullları derlermiş onun ailesine. Cevriye Nenem ben çok küçükken Bayburt Demirözü’nde öldü, mezarı oradadır. Sonra da Dış Türklere olan ilgim, Ahıska üstüne de düşünmeme, araştırmama yöneltiyordu beni. Otuz küsur yıl önce yazdığım dizeler var (Bunlar 1990 yılında yayımlanan ilk şiir kitabımda da var).
“Ahıska Posof’a yemyeşil bakar
Ardahan Kür ile zoraki akar
Akyaka raylarla kızıla çıkar
Ağrı’nın ağrısı gördüğündendir.”
“Zülali köyünde Zivin Destanı
Söylenegelir ta doksan üçten
Ve Badele’de hasret
Ahıska el’in olalı beri…”
“Köyleri tutam tutam Posof’un
Yaylalar duman duman
Vadisinde göz doyurur yeşillik
Göz doyurur ya gönül doyurmaz
El almış çünkü yeşilin bir yarısını”
Evet kitaba ve değerli İkram Çınar’a dönelim yeniden. İkram Çınar, Atabek Yurdunun “Kalpgâhı” olarak Ahıska’yı gören görüşlere katılıyor ve tüm savlarını buna yaslıyor. Kalpgâh ama bu kalpgâh 1829’dan beri bizden ayrı. 1921 yılında kısa bir süre ordumuz alıyor ama Moskova Antlaşması ile geri veriyoruz, bugünkü sınırlar oluşuyor. Bu olağan bir durum değil. İkram Çınar’ın deyişiyle baş ile gövdenin ayrılması gibi bir şey. Hele hele Ahıska Türkleri’nin 1944 yılındaki sürgünü ve yerlerine yurtlarına Ermenilerin doldurulması (bugün de öyle), sindirilecek bir durum değil. Bunun davası hep güdülmeli. Bilinçli, örgütlü bir mücadele verilmeli. İkram Çınar’ın veciz bir sözü var bu bağlamda, diyor ki: “Yazmak, tecrübeyi konserve yapmaktır”. Evet yazılmalı, çok yazılmalı. İkram Çınar, bir Atabek Yurdu medyası oluşturulmasını da istiyor, diliyor. Ve Ahıska merkezli bir televizyon kanalına acil ihtiyaç var diyor. Bunlar hep doğru, yürekten desteklenecek öneriler.
Ve Gürcistan’ın ikiyüzlülüğü, gereksiz kuşkuları, dinsel dogmaları. Ahıskalıların yurtlarına dönüşü için çıkardığı yasayı (Yasanın tam metni bu kitapta var), uygulamamak için elinden geleni ardına koymuyor ve bizim yöneticilerimiz, Ahıskalıların Ahıska’ya yerleştirilmesinin davacısı ve takipçisi olmak yerine, onları Türkiye’ye yerleştirmeye uğraşıyor. İkram Çınar, bu doğru bir yol değil diyor. Ve Türkiye’ye yerleşenler… Onlar da, ayrı yurtlardaki mücadeleciliklerini yitiriyorlar, Türkiye’de örgütsüz ve bilinçsiz olarak günlerini gün ediyorlar. Bu da ayrı bir üzüntü kaynağı. Ahıska’ya yerleşenlerse yalnız bırakılmışlar, onlara mutlaka sahip çıkılmalı.
İkram Çınar, bir Ahıska ve Atabek sevdalısı olarak, kalemiyle ve araştırmalarıyla bu davaya katkı koyuyor. Ona destek vermek, onunla olmak, onun yaptıklarını yapmak gerek. Atabek Yurdunun tüm oğulları ve kızlarının, Ahıska’yı mesele yapmalarını, hatta Ahıska davasına kendilerini adamalarını diliyorum.
Evet kitaba ve değerli İkram Çınar’a dönelim yeniden. İkram Çınar, Atabek Yurdunun “Kalpgâhı” olarak Ahıska’yı gören görüşlere katılıyor ve tüm savlarını buna yaslıyor. Kalpgâh ama bu kalpgâh 1829’dan beri bizden ayrı. 1921 yılında kısa bir süre ordumuz alıyor ama Moskova Antlaşması ile geri veriyoruz, bugünkü sınırlar oluşuyor. Bu olağan bir durum değil. İkram Çınar’ın deyişiyle baş ile gövdenin ayrılması gibi bir şey. Hele hele Ahıska Türkleri’nin 1944 yılındaki sürgünü ve yerlerine yurtlarına Ermenilerin doldurulması (bugün de öyle), sindirilecek bir durum değil. Bunun davası hep güdülmeli. Bilinçli, örgütlü bir mücadele verilmeli. İkram Çınar’ın veciz bir sözü var bu bağlamda, diyor ki: “Yazmak, tecrübeyi konserve yapmaktır”. Evet yazılmalı, çok yazılmalı. İkram Çınar, bir Atabek Yurdu medyası oluşturulmasını da istiyor, diliyor. Ve Ahıska merkezli bir televizyon kanalına acil ihtiyaç var diyor. Bunlar hep doğru, yürekten desteklenecek öneriler.
Ve Gürcistan’ın ikiyüzlülüğü, gereksiz kuşkuları, dinsel dogmaları. Ahıskalıların yurtlarına dönüşü için çıkardığı yasayı (Yasanın tam metni bu kitapta var), uygulamamak için elinden geleni ardına koymuyor ve bizim yöneticilerimiz, Ahıskalıların Ahıska’ya yerleştirilmesinin davacısı ve takipçisi olmak yerine, onları Türkiye’ye yerleştirmeye uğraşıyor. İkram Çınar, bu doğru bir yol değil diyor. Ve Türkiye’ye yerleşenler… Onlar da, ayrı yurtlardaki mücadeleciliklerini yitiriyorlar, Türkiye’de örgütsüz ve bilinçsiz olarak günlerini gün ediyorlar. Bu da ayrı bir üzüntü kaynağı. Ahıska’ya yerleşenlerse yalnız bırakılmışlar, onlara mutlaka sahip çıkılmalı.
İkram Çınar, bir Ahıska ve Atabek sevdalısı olarak, kalemiyle ve araştırmalarıyla bu davaya katkı koyuyor. Ona destek vermek, onunla olmak, onun yaptıklarını yapmak gerek. Atabek Yurdunun tüm oğulları ve kızlarının, Ahıska’yı mesele yapmalarını, hatta Ahıska davasına kendilerini adamalarını diliyorum.