BAYBURT’TA CÜRM VE CİNAYET RESMİ

Osmanlı Devleti'nde "tekâlif-i örfiye" türünden vergilere "rüsûm" denirdi. Bir maliye terimi olarak Cumhuriyet döneminde de benzeri vergilere rüsûm denilmiştir.
Osmanlı'nın aldığı çok sayıdaki rüsûm'u (resm'in çoğulu), şöyle sıralayabiliriz.  
 
Resm-i Ganem (ya da Ağnam), Resm-i Çift (Ekin Vergisi ), Resm-i Arus ya da Gerdek Resmi (Evlenme Vergisi), Resm-i Âsiyab (Değirmen Vergisi), Resm-i Bâd-ı Hava (Çeşitli Arazileri Ekip Biçen Topraksız Köylüden Alınan Kazanç Vergisi), Resm- Güvâre (Meyve ve Sebze Vergisi ), Resm-i Kısmet  (Tereke Vergisi ),  Bennak Resmi, Resm-i Harman, Resm-i Duhan, Resm-i Deştbani, Pul Resmi, Resm-i Hınzır (Domuz Yetiştiren Hristiyanlardan Alınan Vergi), Çift Bozan Resmi, Resm-i Mücerred, Resm-i Caba ya da Caba Akçesi, Yave Akçesi (sahipsiz ya da sonradan tutulan ya da bulunan hayvanlarla kölelerin sahiplerinden alınmaktadır).

Ve XVI.yüzyılda Bayburt’ta alındığını belirlediğimiz Cürm ve Cinayet Resmi.

Peki neymiş bu cürm ve cinayet resmi, ona da bakalım:

Cürm ve Cinayet Resmi:
Halkın işlediği cinayet ve suçlardan alınan vergidir. Haksız yere adam öldüren kimselerden, hali vakti yerinde olandan 400, orta halliden 200, fakirden 100 akça; evli olup zina eden kimselerden durumu iyi olanlardan 300, orta halli olanlardan 200, fakirden 100 akça; zina eden eğer ergin olursa bu itibar üzere 200, 150 ve 100 akça olarak alınırdı.

Birinin başını yaran, dişini çıkaran ya da bir silahla yaralayanlar ise 100 akça öderlerdi.
(Prof. Dr. İsmet Miroğlu XVI. Yüzyılda Bayburt Sancağı)

MARCO POLO’NUN BAYBURT’TA GÖRDÜĞÜ VERGİSEL DURUMLAR:

İlhanlılar devrinde Tebriz-Trabzon kervan (ipek) yolu üzerinde bulunması sebebiyle, Bayburt, Ceneviz ve Venedik kervanlarının konakladığı bir yerdi. Moğolistan'a giderken Bayburt'a da uğrayan ünlü gezgin Marko Polo, şehirde zengin gümüş madenlerinin bulunduğunu belirtir. İlhanlılar buradan yüklü bir vergi geliri sağlıyorlardı. Darül Celal adı ile anılıyordu Bayburt bu yıllarda, ekonomik olduğu kadar, kültürel bakımdan da önemli bir yer konumundaydı.

BİR KAZAN PİLAV, BİR KÖTÜ KUZU


Tek Parti devri... Tahsildarların astığı astık, kestiği kestik... Onlara "yok", yok... Bayburt köylerini titreten bir tahsildar vardır, bu tahsildar oburluğuyla da nam salmıştır yörede. Hangi köye gitse, köylü sorarmış usulen: 

-Yemek olarak ne emredersin Bey?

Tahsildar hep aynı cevabı verirmiş:

-Fazla masraf ve zahmet etmeyin, bana bir kazan pilav ile bir kötü kuzu yeter!
(Cazim Gürbüz/Edebiyatlaşan Vergiler)

KALOS’UN NÜFUS YAZIMI


“25 Ocak 1840 tarihinde Meclis-i Vâlâ tarafınca düzenlenen talimatname ile görevleri gereği tesbit edilen muhassıllar memur-ı müstakillerdir. Vergiyi vali ve ayanların kontrollerinden alarak devlet hazinesi adına tahsil edilmesini sağlayacak maaşlı devlet memurlarıydı. Muhassıllar tayin oldukları eyalet ve livaların bütün malî işlerinden sorumlu idiler. Tanzimatın taşrada tanıtılmasında da aktif rol oynayacaklardı. Görevlerini rahat yerine getirebilmeleri için nizamiye askerleri maiyetlerine verilecekti.
Tahriri yaparken şu hususlara önemle dikkat edilmesi gerekiyordu: Herkesin isim ve şöhreti, sahip oldukları bütün mal varlıkları, ne kadar emlak ve arazisi olduğu ve ayrıca ne kadarının ekili ve nadasa bırakıldığı, bağ ve bostanı, her türlü hayvanı, tüccar ve esnafın bir senelik tahmini geliri olacağı incelenerek tahriri yapılacak ve bunların yıllık gelirleri ve bu gelir üzerinden tahsili istenen vergi tesbit edilecek, tahrire köylerden başlanılacak ve her bir köyün defteri ayrı tutulacaktı. Muhassıllar tahrire nezaret edecekler, yanlış ya da noksan yapanlar cezalandırılacaktı.

Muhassıllara uymaları gereken noktaları bildiren Talimat-ı Seniyye ve bir de tezkire veriliyordu. Buna göre önce köy ahalisinin emlak ve akarı ile verecekleri verginin yaklaşık miktarı belirlendikten sonra asıl kazada bulunan halkın emlak ve akarı hatır ve gönüle bakılmayacak ve bir fert bile istisna tutmayacak hakkaniyetle tahrir olunmalı deniyordu….” (Cazim Gürbüz/Edebiyatlaşan Vergiler)

Temettüat deniyordu bu nüfus sayımı, yazımı ve bu yazıma dayanılarak vergi salınması uygulamalarına. Bu uygulama 1261 yani 1845’te Erzurum Vilayetinde de (dolayısıyla Bayburt’ta da) uygulanmaya başlandı.

Bayburtlu Celalî’nin bir Kalos Destanı vardır, o destanda sözü edilen “nüfus yazma” işi vergi amaçlıdır. Zaten destanın kahramanı Kalos da “Dasni (daha çok) guros (kuruş), dasni diğa (çocuk) yaz” demektedir.

Hatırlayalım o destanı, onunla bitirelim:

Bir şîrîn hikâyet geldi hatıra 
Onu vasfetmenin geldi zamanı 
Şehiryutan-zâde Hüseyin Yaver 
Kalos Ağa ile kavga destanı 

Komisyon meclisi nüfus yazarken 
Divân-ı devlete defter düzerken 
Kasabayı köyü kendi gezerken 
Hığnı'da kurdular kalem dîvânı 

Esmaya vurdukça defter kitabet 
Kalos etvâr aldı her gün her saat 
Sedir baş olmayı eyledi âdet 
Danışmağa durdu yahşi yamanı 

Ukbe kadı gibi çoğa az dedi 
Öküze keçi, tavuğa kaz dedi 
Dasni guros dasni diga yaz dedi 
Hüseyin Yaver'in sıkıldı canı 

Dedi ulan Kalos küfrü bezetme 
Her mekânda sedir başı gözetme 
Bir söyle bir dinle ürme uzatma 
Kalkar güldürürüm dostu düşmanı 

Bugün dem vaktidir mestâne çoktur 
Sana danışmanın zamanı yoktur 
Yakın bir haşredek mesnedin b.ktur 
Senin'çûn taşırım kılıç kalkanı 

Kalos'un gözleri dönmeye durdu 
Şâfi iti gibi azdı kudurdu 
Dedi devlet bize bir nizâm kurdu 
İslâm'dan ayırmaz Hrıstiyân'ı 

Hüseyin der dostum bûnyâd eylese 
Günde yüz bin kanun icâd eylese 
Toptan bu cihanı âbâd eylese 
Size üçün biri olur ihsanı 

Sazendeler mey dîvânı kursalar 
Mestâneler bu dîvânda dursalar 
Senin öz vatanın benden sorsalar 
Meydân başı bir de kasap dükkânı 

Kalos dedi ulan Nahcivân kurdu 
Devlet maskarası millet züğürdü 
Kasap dükkânında beni kim gördü 
Sen gibi gözetmem yağlı yavanı 

Hüseyin Yâver'in teprendi saçı 
Kattı karıştırdı haçı haracı 
Elin attı raftan kaptı kırbacı 
Kalos'un dalında saydı doksanı 

Yekten kıyam etti meclis çerisi 
Hüseyin Yaveri tuttu birisi 
O zaman Kalos'un koptu gerisi 
Ermenice saydı yüz bin ruhbanı 

Kalos düşer makatlara sarılır 
Hüseyin Yâver'e şahlar darılır 
Yine haykırdıkça yerler yarılır 
Kesti selâmlığı kapıdan yanı 

Kalos selâmlıkta ekin biçerdi 
Hay ettikçe ardın önün açardı 
Kalos makatları atlar geçerdi 
Çulfa taşı gibi o yan bu yanı 

Ahâli döküldü geldi hurüşa 
Gördüler Kalos'u vurur diş dişe 
Bir sıçan deliği beş bin kuruşa 
Haraç mezattadır Kalos'un canı 

Çoklara söyledi bizi barıştır 
Nemi alırsan al burdan savuştur 
Bugün beni Kisanta'ya kavuştur 
Hizmet gören bir lira-yı Osmanî 

Hüseyin der sanma gamın çekerim 
Keçevi'de kızıl kanın dökerim 
Kalos senin bin Şeddad'ın s...erim 
Bir de höllük koyup çaput saranı 

Komisyon meclisi baktı durdular 
Hüseyin Yaveri sarhoş gördüler 
Mestane yazdılar karâr verdiler 
Gerek hûb nevreste pîr û civanı 

Kalos'un fıkrası buldu nihayet 
Yüz bin asvas dedi kıldı şikâyet 
Celalî şeydâya bir bir hikâyet 
Kılın başımıza kopan tufanı