Hep Böyle Tanınalım ve Bilinelim:
Sosyal medyada birisi yazmış… Samimi duygular ve ifadeler:
“O kadar az kişiler ki, hepsi akraba ve birbirine benziyor. Bi taksiciyi Bayburtlu bir arkadaşıma benzettim, adama ‘Bayburtlu musun?’ dedim, adam kazık fren yaptı, taksimetreyi kapadı, para almadı bi de sigara uzattı. 40 yıllık hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşadım, ‘ilkimsin’ dedi ve sarılıp ağladık.”
Aman ha, bu hâlimiz ve tavrımız hiç bozulmasın, hep böyle tanınalım ve bilinelim…
Ruh Sağlığı Mükemmel İl
Bu haber Bayburt’un ruh sağlığının mükemmel olduğunun kanıtı…. Okuyalım:
“Suça yönelme ve toplumda yaşanan sağlık problemleri patladı. 2009'da psikolojik rahatsızlıklar sebebiyle hastanelere 3 milyon kişi giderken 2013'te bu rakam 9 milyona çıktı. Psikolojik rahatsızlık vakaları konusunda 3 büyükşehir zirveye otururken, Bayburt’un ise vakaların en az görüldüğü il olduğu belirtildi.
Suça yönelik ve toplum içerisinde yaşanan sağlık problemlerinin artışı adeta patladı. Son 5 yılda psikolojik rahatsızlıklar sebebiyle sağlık kuruluşlarına başvuranların artış oranı yüzde 330. 2009'da psikolojik rahatsızlıklar sebebiyle hastanelere 3 milyon kişi giderken 2013'te bu rakam 9 milyona çıktı.
Yapılan araştırmalar ekonomi ve yaşam koşullarının zorluluğunun bu iki vakayı Türkiye'de git gide artırdığını gösteriyor. Sağlık Bakanlığı'nın psikolojik rahatsızlık vakaları ile bu rahatsızlıkların giderilmesine yönelik kullanılan ilaçlara ilişkin verileri ise bu artışı doğrular nitelikte.
Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan alınan verilere göre son 5 yıla ait antidepresan ve benzer özelliklerdeki ilaçların kutu bazında tüketim miktarları da dikkat çekici. 2009 yılında 37 milyon 727 bin 498 kutu; 2010 yılında 40 milyon 739 bin 706 kutu; 2011 yılında 46 milyon 817 bin 849 kutu; 2012 yılında 48 milyon 425 bin 163 kutu; 2013 yılında ise 37 milyon 866 bin 804 kutu ilaç tüketildi. Son 5 yılda tüketilen toplam ilaç 211 milyon 577 bin 20 kutu oldu.
Bayburt son sırada
Antidepresan ve benzer özelliklerdeki ilaçların en çok tüketildiği ilk 10 il şöyle: İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Adana, Antalya, Mersin, Samsun, Manisa ve Balıkesir. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun soru önergesine verdiği cevapta yer alan bilgilere göre psikolojik rahatsızlık vakalarının en az olduğu iller ise sırasıyla şöyle: Bayburt, Tunceli, Ardahan, Hakkari, Kilis, Iğdır, Gümüşhane, Bitlis, Siirt ve Muş.”
Bağımsız Denetçisi Olmayan Tek İl
Kamu Gözetimi Muhasebe Denetim Kurumu’nun web sitesine bakınız, erişim adresini de vereyim:
http://kgk.gov.tr/bagimsiz_denetciler/Istatistik-BSD.aspx
Bağımsız denetçisi olmayan tek il olduğumuzu göreceksiniz.
2359’u Yeminli Mali Müşavir, 8679’u Serbest Muhasebecl Mali Müşavir olmak üzere şimdiye tek toplam 11038 kişi kurslara ve sınavlara girerek bağımsız denetçi olma hakkını kazanmış ve Kamu Gözetimi Muhasebe Denetim Kurumu (KGK) tarafından ruhsatlandırılmış.
Bu 11038 kişinin illere göre dağılımı da var KGK’nın web sitesinde. Bayburt’un üzerine geldiğinizde sıfır yazıyor. Ve sıfır olan tek il… Gümüşhane’de bile 2 kişi var, Ardahan’da tam 5 kişi ve Hakkari’de 3 kişi almış bu hakkı…
Bayburt bunun acısını çeker ileride… Evet şimdilik bağımsız denetime tabi şirketler Bayburt’tan çok uzaktalar… Fakat Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bir tebliğ yayımlayacak, o tebliğle tüm anonim ve limited şirketlere sınırlı bağısız denetim gelecek…
O zaman Bayburt’un şirketleri başka illerden yararlanıp oralara para ödeyecekler…
Kısanta’yı İstanbul’a Taşımak…
Kısanta İstanbul’a teey elli beş-altmış yıl önce benim çocukluk yıllarımda taşınmaya başlamıştı. Güz gelince giderlerdi İstanbul’a çalışmaya, baharda döner çifte çubuklarına sarılırlardı. Bir on yıl bu böyle devam etti, sonra temelli göçtüler onların birçoğu İstanbul’a. Çoğu da “basamakçı”ydı. Beton merdiven basamağı üreten bir işletmede iş bulmuştu birisi, o başkalarını da oraya aldırmıştı, sonra bunlar kendi basamak atölyelerini açmışlardı.
Şişli’de bir de Kısantalılar Kahvesi açılmıştı.
Geçen gün baktım, aaa yahu İstanbul Cevizli’de “Kısanta Sokak” var… Kısanta’yı İstanbul’a sokak adı olarak da taşımak… Kısanta özlemi bunu da yaptırmış… Ne güzel…
Kısanta Ermenice Değildir ve Demirözü Adı…
Kısanta’da Ermeniler çoğunlukta imişler 20. Yüzyılın başına dek, bu doğru… Doğru da burası kadim Ermeni yerleşim yeri değil, Kısanta da Ermenice değil.
Nece? Rumca bence. Ermenice bir anlamı yok ama Rumca “sarıca”, “sarışın” demek… Keşke adı değiştirilirken, Demirözü yerine “Sarıca” denseydi… Güya demir madeni varmış da ondan dolayı bu ad verilmiş, külliyen asılsız.
Hani nerede o demir madenleri?
Bayburtlu’nun Ülküsü…
Kırk yıl önce yazılmış bir kitap… Yazarı o dönemlerin ünlü bir TRT yapımcısı, adı: Mazlum Nusret Kılıçkıran… Kitabın adı: “Söyleyim Bayburt’ın Vasf-ı Hâlini”. Bayburt’un vasf-ı hâlini pek güzel söylemiş Mazlum Beğ, gelgelelim Bayburtlu değil, Kilisli. Ama Bayburt’a öylesine sevdalanmış ki bir Bayburtlu’dan daha çok öğrenmiş hallerini.
Bu kitabı ancak sahaflarda bulabilirsiniz, o da belki….
Bu kitapta Kılıçkıran, “Bayburtlu’nun Ülküsü”nü de yazmış… Ben sevdim bu ülküyü, o zamanların Bayburt’u bu ülküye de sadıktı zaten… O yıllardan sonra radikal dincilik ve bağnazlık musallat oldu memleketimize.
Evet neyse, biz ülkümüze dönelim, buyurun okuyalım:
“Bayburtlu’nun ülküsü Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşamıdır. Onun yaşamasını her şeyin üstünde tutar. Atatürk’ün vasiyetini unutmaz. Bayburtlu genç, bu duygular içinde büyür ve gelişir. Onun ilkesi yurduna yararlı olmaktır. Önce vatan sonra onun bir parçası olan Bayburt’a adar kendini. O milliyetçi, vatancı ve gelişmeden yanadır. Yurdumuz için yararına inandığı her fikre saygı duyar. Önemli olan yurdun yücelmesidir. Çağdaş ülke olmak için yenilikleri yadırgamaz. Çağdaş ülküsü içinde yaratıcılığın en büyük destekçisidir.”