Şehirde ve köylerde yaşayan Müslüman ve gayrimüslim aileler, birey sayısı bakımından benzerlik arz etmektedir. Varzahan köyünde baba ve oğullarından ibaret gayrimüslim bir çekirdek aile bulunduğu gibi, Ahmed-i Zencânî Mahallesinde El-Hac Mustafa’nın hanesi de aynı özellikleri göstermekteydi. Kaleardı Mahallesinde oğulları ve kardeşleri ile birlikte on kişilik (erkekler) Müslüman aile bulunduğu gibi, Sığırcı köyünde baba, yeğenler ve kardeşlerden oluşan on iki kişilik gayrimüslim bir aileye de tesadüf edilmektedir.
Bayburt ve köylerinde gerek temettuat defterleri gerek nüfus defterlerinde aile reisleri çoğunlukla erkeklerden oluşmaktadır. Ancak kadınların da hane reisi oldukları aileler de bulunmaktadır. 1845 yılında Cebre köyünde onsekiz numaralı hanenin reisi Münire adında bir kadındı ve deftere “Abdi’nin zevcesi Münire’nin temettuatı” şeklinde yazılmıştı.
19.yüzyıl ortalarında şehir merkezinde mevcut on altı mahalleden on ikisinde sadece Müslümanlar ikamet ederken, üçünde sadece gayrimüslimler ve birinde de Müslüman ve gayrimüslimler birlikte yaşamaktaydı. 1847 tarihli nüfus yoklama defterine göre ise; Bayburt’un yine on altı mahallesi bulunmakta ve bunların yine on ikisinde Müslümanlar, birinde Müslüman ve Ermeniler ve üçünde Müslüman, Ermeni ve Rumlar birlikte yaşamaktaydı.
Aynı dönemde 125 köy yerleşmesinin içinde 94 köyde sadece Müslümanlar, 26 köyde sadece gayrimüslimler ve 5 köyde ise Müslüman ve gayrimüslimler birlikte yaşamaktaydı.
Gerek şehirde gerek köylerde birlikte yaşayan iki unsur arasında iyi komşuluk ilişkileri olduğu görülmektedir. Aynı köyde yaşayan gayrimüslim bir kişi, Müslüman komşusundan borç para alabilmekte, yine aynı şekilde bir Müslüman ahali de gayrimüslim komsusundan herhangi bir ihtiyacını giderebilmekteydi. Erzurum Ahkam defterlerindeki verilere göre 1860 yılında şehir sakinlerinden Markar isimli gayrimüslim, Keleverek köylü Hacı Mustafa ve birkaç arkadaşından borç para almıştır.
İyi komşuluk ilişkileri yanında bazen her iki grup bireyleri arasında veya her grubun kendi bireyleri arasında problemler çıktığı da oluyordu. Özellikle köylerde yaşayan insanlar arasında arazi sorunları en çok rastlanan türdü. Bunlardan biri 1860 sonbaharında ortaya çıkmıştı. Karabet isimli bir gayrimüslim, Giv köyünden Agop’a icar karşılığı tarla ve çayırını devretmiştir. Kısa süre sonra Karabet ölünce, varisi olan oğlu İstepan, Agop’un babasına verdiği meblağı ona geri vererek tarla ve çayırın kendisine terkini istemiştir. Agop’un buna karşı çıkması üzerine, mesele mahkemeye intikal etmiş ve yapılan muhakeme sonunda tarla ve çayırın varis İstepan’a terkine karar verilmiştir.
Yüzyılın başlarında Bayburt’a uğrayan batılı seyyah Kinneir, şehir hakkında verdiği pek çok bilginin yanı sıra ahalinin fiziki görüntüsüne de yer vermiştir. Seyyaha göre, Bayburt halkı çoğunlukla kısa boylu ve tıknaz bir görüntüye sahip olup, erkekleri çok çalışkan ve aktiftir. Derileri dikkat çekecek kadar esmer olan ahali, aynı zamanda soğuğa ve ağır işlere dayanacak kadar cesur insanlardır.
Bayburt şehir merkezinde yaşayan Müslümanların boyları ve sakal-bıyık renkleri bakımından farklı fiziksel özellik taşıdıkları görülmektedir. Aşağıdaki tablodan anlaşılacağı üzere, nüfus defterinde boy özelliği belirtilen 130 kişi içinde Bayburt’ta sakin Müslüman halkın %76 gibi çok büyük bir kısmı orta boyludur. Ahalinin %18’i uzun boylu, %6’sı da kısa boyludur.
Batılı seyyah Kinneir’in bu husustaki bilgileri, Osmanlı Devleti’nin resmi nüfus defterlerinden çıkan sonuçlarla örtüşmemektedir. Kinneir, Bayburt ahalisinin kısa boylu olduğundan bahsederken, nüfus defterleri hem Müslümanlar’ın hem de gayrimüslimlerin %75 oranında orta boyu olduğunu göstermektedir. Buradan şu sonuç çıkmaktadır ki, Batılı seyyahlar bir şehre uğradıklarında oranın ileri gelen gayrimüslim temsilcilerinde kalmakta ve şehir hakkında onların verdiği şifahi bilgilerle yetinmektedirler. Bu yüzden eserlerindeki demografik yapı ile ilgili veriler sağlıklı sonuçlar ortaya koymamaktadır. Oysa Osmanlı nüfus memurları, defterleri tutarken hane hane gezmekte ve hane mensuplarını en ayrıntılı şekilde deftere kaydetmekteydiler.
Nüfus yoklama defterlerinde her hane de mevcut erkek nüfus ayrıntılı olarak kaydedildiği için, kullanılan şahıs adlarını değerlendirme hususunda çok önemli kaynaklar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Temettuat defterlerinde ise sadece aile reisinin adı, baba adı ile birilikte verilmektedir.
1839 tarihli nüfus defteri ve 1845 tarihli temettuat defterlerindeki veriler doğrultusunda değerlendirilen 1.361 şahıs adı arasında, 19.yüzyıl ortalarında Bayburt’ta en çok kullanılan erkek ismi %11 oran ve 146 adetle Mehmed ismidir. Sıralamada 118 adetle Ali (%9) ikinci ve 104 adetle Hüseyin (%8) üçüncü sırada yer almaktaydı.
Şehirde Abdulkadir, Abdurresul, Arif, Cafer, Fazlullah, Habib, Halid, Hayrullah, İskender, Lütfullah, Miktat, Pehlül, Rüşdü, Said, Timur, Veysel ve Yakup isimleri sadece birer defa kullanılmıştır. Bu isimlerin haricinde sıralamada Abdurrahman, Bilal, Muharrem, Şerif ve Tahir isimleri %0,2 oranıyla en az kullanılan isimler arasında bulunmaktaydı.
19.yüzyıl ortalarında Bayburt ve köylerinde Müslümanların, çoğunlukla çocuklarına peygamber ve din büyüklerinin isimlerini verdikleri görülmektedir. Hz. Muhammed’in adına izafeten kullanılan Mehmed adı en başta gelirken, yine dört büyük halife adı olan Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali ile Hz. Ali’nin çocukları olan Hasan ve Hüseyin isimleri oldukça fazla kullanılmıştır. Bütün bunların yanında Timur, Dursun ve Durmuş gibi Türkçe ve Türk büyüklerinin isimlerinin de varlığına rastlanmaktadır.
Şahısları daha iyi tanıtmak için kullanılan aile ad ve lakapları hakkında yine en önemli kaynak, temettuat ve nüfus yoklama defterleridir. Vergi esaslı yapılan temettü sayımlarında, sadece hane reislerinin isimleri ve şöhretleri babaları ile birlikte bulunurken; nüfus defterlerinde çocuk, genç ve yaşlı ailenin bütün erkek bireylerinin isimleri yer almaktadır. Bu defterlerde aile bireylerinin bir kısmı lakap veya unvanı ile birlikte yazılmıştır.
Bayburt temettuat defterlerinde Müslüman aile reislerinin şahıs adları genellikle “Ahmed bin Mustafa” şekliyle, Türkçe “oğul” anlamına gelen Arapça “bin” kelimesiyle birlikte kullanılmıştır. Bayburt şehir merkezi ve köylerin temettuat kayıtlarında, çoğu defa aile adları, baba adı ve “Ömer bin Şeyh Abdullah” biçiminde babasının şöhreti ile birlikte verilmiştir. “Değirmenci Ahmed bin Abdullah” ve “imam Eyüp bin Mehmed” gibi bazı kayıtlarda kişilerin mesleklerine işaret edilmiştir.
Yine “Oflu Laz Ahmed bin Abdullah”, “Kelkitli Natıkoğu” ve “İspirli İbrahim bin Abdullah” şeklindeki bazı kayıtlardan da hane reislerinin aslen nereli oldukları ve ya nereden geldiklerine temas edildiği gibi; “Yusuf bin Karaoğlu Ahmed” ve “Süleyman bin Karabacakoğlu Receb” gibi soy adlarına da temas edilmiştir. Temettü kayıtları içinde “Halil bin Kör Ali” ve “Hasan bin Topal Ali” gibi bazen de kişilerin fiziki özelliğinin kaydına rastlanmaktadır. Hatta bazı kayıtlarda kişilerin ruh hali de gözler önüne serilmektedir. “Deli oğlu Mustafa bin Hasan” ve “Receb bin Deli Mehmed” örneğinde olduğu gibi. Bütün bunların yanında hane reislerinin etnik konumlarını ifade eden “Türk Ahmed bin Ali”, “Arap Hüseyin bin Osman” ve “Oflu Laz Ahmed” gibi kayıtlar da bulunmaktadır.
Kullanılan lakapları ve ünvanları özelliklerine göre üç bölüme ayırmak mümkündür. Birinci grup dinî ünvanlar grubu, ikinci grup fiziksel ve ruhsal engeller grubu ve üçüncü grup ekonomik gelir grubudur. Hacı, Hafız, Molla, Efendi ve Şeyh terimlerinden oluşan dinî ünvanlar grubu 62 adetle en fazla kullanılanıdır. Topal, kör ve deli lakaplarından oluşan ikinci grup ile ağa ve bey lakaplarından oluşan üçüncü grup dörder tanedir.
Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle esen kalınız.