Ahmet Necdet Sezer'i TÜRKSAV Yönetim Kurulu olarak ziyaret ettiğimizde, Azerbaycan'dan yeni dönmüştü. Süleyman Demirel döneminde olduğu gibi "Türk Dünyası'na Hizmet Ödülleri" törenlerinin yine Çankaya Köşkü'nde yapılması talebimizi dile getirdik. "Bakarız" deyip geçiştirdikten sonra hiç beklemediğimiz bir soruyla karşılaştık: "Zeynep Hanlarova'yı tanıyor musunuz?" Elbette tanıdığımızı Azerbaycan'ın çok ünlü bir sanatçısı olduğunu ifade ettim.
Ahmet Necdet Sezer devam etti: "Çok frapan birisi..." Şaşırıp kalmıştım. Konuyu mecrasına çekmek için şöyle dedim... "Öyle olmakla birlikte, Türk Dünyası Cumhuriyetlerine gittiğimizde onlar da bizim televizyonlardaki filmlerimizin açık saçıklığından yakınıyor, ailece seyredemediklerini söylüyorlar..."
"Benim kastım o değil..." dedi Sezer, "Yani diğer Türk Cumhuriyetlerinde de giyim kuşam bakımından durum öyle midir?"
Umay Türkeş Günay araya girdi: "Sayın Cumhurbaşkanımız giyim kuşam renklerini kastediyorlar..."
Ben devam ettim: "Tabii ki doğu toplumlarının rağbet ettiği sıcak renkler oralarda da öne çıkıyor." Neyse ki görüşmemizin bu faslı kendiliğinden kapandı, ben de diğer hususlara geçtim.
Sezer, Türk Dünyası olarak ilk defa Azerbaycan'a gitmiş ve yeni dönmüş olduğu için o sorusuyla aşinalığını ifade etmiş olmalıydı.
İlerleyen zamanlarda bir gün Güniz Sokak'taki evinde bulunduğum sırada Süleyman Demirel'i ziyarete işadamlarından bir heyet de gelmişti. Türk Dünyası ile ilgili kimselerdi. Ahmet Necdet Sezer'i de ziyaret etmiş olduklarını, Sezer'in ise Azerbaycan'la ilgili bir yakınması olduğunu, "Exim Bank'tan verdiğimiz on milyon dolarlık krediyi halen alamadık" dediğini aktardılar.
Demirel biraz kinayeli bir tavır takınarak, "Deseydiniz ya on milyon doları Azerbaycan adına biz öderiz..."
Cumhurbaşkanı Sezer'in bir tutumunu çok takdir etmişimdir, "Bir milyon Ermeni'yi kestik" diyerek Nobel ücretini alan Orhan Pamuk'u tebrik etmemiş, böyle bir popülizme de yüz vermemişti.
Yahya Akengin'in kırk yıllık hatıralarını içeren yazı dizisi devam edecek...