1995 yılında Bayburt'ta başlattığımız "Dede Korkut Kültür Şölenleri" dolayısıyla memleketime her yılın temmuz ayında gidiyor, şölen etkinlikleri programlarını da Valilik, daha sonra da Belediye Başkanlığı ile yönetiyorduk.
Bu vesile ile Bayburt Türk Dünyasının kültür odaklarından biri olma yoluna girmişti. TÜRKSAV'ın da devrede olmasıyla her yıl Orta Asya'dan, Kafkaslardan, Balkanlardan davet ettiğimiz şair, yazar ve bilim adamlarının buluştuğu il olmuştu.
Elimden geldiğince çaba gösterip, doğup büyüdüğüm topraklara olan manevi borcumu ödeme duygusu ile ayrıca mutlu oluyordum. Ama gel gör ki çoğu zaman buruk dönüyordum. Çünkü memleketimden milletvekili adayı olmuş, siyasi bir kimlik de kazanmıştım. Dolayısıyla benim ön planda olmamdan duyulan rahatsızlıkları görmezlikten gelsem de etkileniyordum.
Oysa ben bunu düşünerek o adaylık tecrübesinden sonra, artık hemşehrilerimizin karşılarına siyasi bir beklenti ile çıkmayacağımı hem yazılı hem sözlü olarak ilan etmiştim. Diğer taraftan, herkes gibi ben de doğup büyüdüğüm manevi iklime âşıktım, sılamı çok seviyordum. Eğer siyasi bir taleple tekrar karşılarına çıkarsam işin tabiatından kaynaklanan ilişkiler dolayısıyla, bendeki bu sıla sevgisi zedelenebilirdi. Milletvekili seçilme pahasına da olsa bu muhabbetin yara almasını istemiyordum. Dede Korkut Şölenleri'nin ilk on yılında yer aldıktan sonra kendimi geri çektim. Ama yazık ki bulunmadığım yıllarda geniş katılımın olmadığını, şölenlerin uluslararası niteliğini kaybettiğini de hüzünle izledim.
O şenliklere Türk Dünyası'ndan katılan kültür ve sanat adamları ile yıllar öncesinden başlamış olan dostluğumuz Bayburt'taki bir araya gelişlerde ortak sıla ziyaretinde buluşmak gibi yeni boyutlar kazanıyordu. Nebi Hazri'nin geldiği yıl, kendisinin "Dede Korkut" piyesi de temsil edilmişti. Mesela Azerbaycanlı Abbas Abdullah Hocaloğlu bu vesile ile bir "Bayburt" şiiri yazmıştı. Mesela Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar'la Çoruh Nehri'nin kıyısında girdiğimiz bir tartışmanın sonunda ortak bir nokta yakalamıştık. O da Türkiye'deki Nazım Hikmet imajı ile Türkiye dışındaki Nazım Hikmet algılamasının farklılığı ve bunun herkes tarafından bilinmeyen sebepleri... Kosova'dan Osman Baymak, Makedonya'dan Esat Bayram, Azerbaycan'dan Akif Ahmetgil, Bayburt'un Türk Dünyasındaki elçileri gibi olmuşlardı.
Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Makedonya, Kosova basınında bu şölenler dolayısıyla katılanların değerli yazıları yer alıyordu. Bütün bunlardan sılam ve şahsım adıma duyduğum zevk benim ödülümdü.
Cengiz Aytmatov, Bahtiyar Vahabzâde gibi büyük edebiyatçılari Dede Korkut Şölenlerinde Bayburt'a getirmekte hedeflerim arasında yer alıp, çekilmem dolayısıyla gerçekleşmeyen ve içimde ukte olarak kalan bir husus olmuştur.
Yahya Akengin'in kırk yıllık hatıralarını içeren yazı dizisi devam edecek...