"Tek varlığım ve tek yokluğum zaman"dır demiştim bir özdeyişimde. Eğer tek varlık ve tek yokluk zamansa, bir “zaman mizanı” çıkarmak gerekmez mi? Çok zaman mı kaybetmişsiniz, çok zaman mı kazanmışsınız? Çok zaman kazanmışsanız, o çok zaman size çok şeyler kazandırmış mıdır, yoksa kaybetmiş midir? Yoksa?... Yoksa? Kaybettiğiniz zamanlar mı aslında kazancınız olmuştur?

Bütün bu mizansal veriler, daha sağlıklı bir zaman algılaması yapmamızı sağlar belki de, kim bilir?

Zamana hükmedebiliriz o zaman belki de, zamana tutsak ve bağlı olmayız, geçen zamanlara yanmayız, gelecek zamanlardan kaygılanmayız.

Gelgelelim buna aykırı görüşler de var, işte bir Rus atasözü: "Zaman arkamızda, zaman önümüzde, zaman yanımızda değil." E tamam da zaman yanında değilse ne olacak o zaman, zamanla didişip duracak mısın? Sorusunu da biz sorarız.

Emre Kongar konuyu daha da soyutluklara götürüyor: "Zaman sonsuzdur. Evren, uzay yani içinde bulunduğumuz mekân da sonsuzdur. İnsan, birey olarak da 'insanlık' olarak da, zamanın ve mekânın sonsuzluğunun kesiştiği herhangi bir noktada bir hiç, bir sıfırdır."

Öyle midir acaba? Öyle değil diyen hatta zamanın zayıf yanını ortaya koyanlar da var. İşte onlardan biri: Azerbaycan’ın önemli yazarlarından Elçin, “Zaman, sözün karşısında güçsüzdür. Zaman kitabın karşısında güçsüz” diyor. Aydın Boysan da destek veriyor buna: “Yazının kullanılması, zamanın fethedilmesi yolundaki en önemli kilometre taşıdır”. Dünyaca ünlü fizikçi Stephan Hawking, Leonard Milodinov’la birlikte yazdığı “Zamanın Kısa Tarihi” adlı yapıtında işin bilimsel yanını daha net olarak ortaya koyuyor: “1915’ten önce uzay ve zaman, olayları gerçekleştiği, ama içinde olup bitenlerden etkilenmeyen değişmez bir arena olarak düşünülüyordu. Özel görelilik kuramı içinde bile bu düşünce geçerliydi. Cisimler hareket ediyor, kuvvetler birbirini çekiyor ve itiyor, ama zaman ve uzay bunlardan hiç etkilenmeden öylece sürüp gidiyordu. Genel görelilik kuramında ise durum oldukça farklıdır. Uzay ve zaman artık dinamik niceliklerdir; bir cisim hareket ettiğinde ya da bir kuvvet etkisini gösterdiğinde uzay ve zamanın yapısı, cisimlerin hareketini ve kuvvetlerin işleyişini etkiler.”

Hawking’in bu dedikleri, Kongar’ın o dediklerini çürütüyor. Hawking’in dedikleri bizi şu yargıya götürüyor çünkü: “Evren’de ve uzayda her şey çok şeydir, hele de insan… Bilinçli çok şeydir…”

Ve yazar dostum Mahmut Baycan’ın dedikleri: “Zaman kaybolur mu, yoksa çoğalır mı? Eğer geleceğe bir şeyler bırakıyorsanız, sizden sonra da çoğalacaktır zaman”. Baycan’ın bu sözünü yukarıdaki “zaman mizanı” ile birlikte de düşünmekte yarar var. Stephan Hawking de destek verir gibidir Baycan’a: "Zaman, en azından bir kara deliğe düşmeyecek kadar tedbirli olanlar için sonsuza kadar sürecek."

Ve şair dost, Coşkun Karabulut, her zamanki gibi ironi ile karışık sunuyor iletisini:

“Vasiyetimdir
Her şeyi
Zamana bırakıyorum”