“Yunan’ı yenmişiz, Yunan dediğin nedir ki, eti ne budu ne, insan buna zafer demeye utanır.”

Böyle diyenler var, bunları sizde çok duydunuz. 

Böyle diyenler tarih cahilidirler, araştırma tembelidirler, sokma akıllıdırlar ve de önyargılıdırlar.

Bunlar Kurtuluş Savaşı’nda, Yunanistan silahlı kuvvetlerinin bizden sayıca ve silahça üstün olduğu gerçeği bir yana, Yunanistan’ın o günkü nüfusunun da bizden fazla olduğunu da bilmezler. İşte buna ilişkin sayısal gerçekler:

“Büyük Taarruzun başladığı anda Türk vatanının işgal altında bulunan kısmının nüfusu, İstanbul ve Trakya ile birlikte 5 milyon, düşman istilasından henüz kurtulduğu için pek yararlanılamayan vatan parçalarının nüfusu ise 1,5 milyondu.

O halde nüfusumuzu 1927’deki kadar kabul etsek dahi, milli hükümetin ordu kurarken hükmedebildiği memleket parçalarından yardım alabilecek nüfus toplamı ancak 7 milyon insandı.  Buna karşın Yunanlıların eli altındaki memleket nüfusu takriben 10,5 milyona (Bunun 4 milyonu Anadolu’da) ulaşmış bulunuyordu.” (1)

VE NURCU YAZAR HEKİMOĞLU İSMAİL’İN TEMCİT PİLAVI: ATATÜRK KURTARMAMIŞ BİZİ

“M. Kemal Atatürk bizi kurtardı mı?

Okullarda başta olmak üzere çevremizde, internette ve televizyon kanallarında sıkça şu klişeleşmiş sloganı duyarız; ‘Bizi Atatürk kurtardı.’ 

Acaba gerçekten öyle mi diye düşünenlerin sayısı herhalde pek azdır.

Evet, sual bu; M. Kemal Atatürk bizi kurtardı mı?

Bu sualin cevabı aslında tartışmasız; ‘Hayır’dır, ancak maalesef insanımızı sloganlarla aldattıkları ve propaganda sisinde boğdukları için bu gerçeği görmeleri büyük ölçüde güçleşmiştir.

Oysa o kadar aşikardır ki:

Yüzyıllarca minarelerden okunan Ezan-ı Muhammedi’nin M. Kemal döneminde yasaklanması; işgal edildiğimizin sembolüdür, kurtarıldığımızın değil.

Kurtuluş Şavası’nda ‘şapkalı gavurlar geliyor’ diyerek düşmana karşı savaşan Müslüman milletin başına bu şapkayı kanun zoruyla geçirmek ve karşı gelenleri asıp – kesmek; kurtarıldığımızın değil, kaybettiğimizin delilidir.

Savaş meydanında, ‘Yetiş Ya Muhammed Kitabın Gidiyor’ diye haykıran bir milleti, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) efendimizin getirdiği kitap yerine bayrağı haç olan düşmanlarımızın kitaplarıyla idare etmek; kurtarıldığımızı değil, kaybettiğimizi belgelemektedir.

Yazımızın değiştirilmesinden ötürü Ecdadımızın mezartaşlarını okuyamaz hale gelmemiz; düşmanı kovduğumuzun değil, tam tersine tarihimizden koparıldığımızın delilidir.

Başımızdaki idarecilerin İslam’a hakaret etmeleri; kurtarıldığımızı değil, esir edildiğimizi gösterir.

Din eğitiminin yasaklanması da esir edildiğimizin delillerindendir.

Tatil günümüzün Cuma’dan Pazar’a kaydırılması; ülkemizi, ‘bizden olan’ların değil, ‘bizden sanılan’ların yönettiğini göstermektedir.

Şeriat’a olan hürmet ve saygısını ‘Şeriat’ın kestiği parmak acımaz’ şeklinde ifade eden ecdadımızın aksine, ‘Kahrolsun Şeriat’ diyen bir neslin yetiştirilmiş olması; zaferin değil, hezimetin beyanıdır.

Ve nihayet, haram diyerek içki içmeyen bir milleti içki içmeye teşvik etmek; bize, ‘uyumaya devam’ dendiğinin en açık ve belirgin göstergesidir.

Kurtuluş Şavaşı’nda kurtarılamayan Batı Trakya’daki Müslümanların isimleri hala Ahmed, Mehmed, Ayşe ve Fatma’dır. Üstelik şahsın hukukuna taalluk eden hususlarda İslami hükümleri tatbik edebilme haklarına sahiptirler. Türkiye’de ise bunu istemek suç kapsamına girmektedir.

Bu durumda M. Kemal, Ezan-ı Muhammedi’yi duymak istemeyen, din derslerine ve Kur’an öğretilmesine karşı olan, İslam’a hakaret etmek isteyen ve -haşa- Allahu Teala’ya, ‘senin sözün burda geçmez’ diyen dinsizleri ve gâvur gibi yaşamak isteyenleri kurtarmıştır.” (2)

Tekrarlana tekrarlana temcit pilavına dönmüş konuları sıralayıp durmuş “Minyeli Abdullah” adlı tırışkadan romanın nurcu yazarı. Kitaplarımda (okuyanlar bilirler) bu dediklerinin çoğuna yanıt veriyorum zaten. Yalnızca tek bir konuya değinelim, şu “Yetiş Ya Muhammed Kitabın Gidiyor” konusuna. Güya Kurtuluş Savaşı’nda askerimiz böyle bağırıyormuş. Bu yalanı ilk olarak Mehmet Niyazi denilen Fethullahçı dinbaz yazar “Çanakkale Mahşeri” romanında attı ortaya, doğruymuş gibi benimsendi dinbaz taife tarafından. Peki tarihi bilgi, belge, kayıt var mı? Yok. Uydur gitsin! Savaşın o can pazarı deminde asker öyle diyecek! 

Ben sağlığında bu Mehmet Niyazi denilen kişinin yüzüne bunları dedim ve Yeniçağ Gazetesinde yazdım. Yani kimse ölenlerin arkasından konuşuyorsun, gibi laflar etmesin. 

1) M.Şevki Yazman-Anadolu’nun İşgali
2) 31 Mayıs 2013 facebook sayfası