O ki Merdan Yanardağ’a ve son kitabına ilişkin yazacağım, o niyetle oturdum bilgisayar başına, önce korkaklık ve cesaret üstüne bir şeyler demem, bu bağlamda denilenlerden aktarımlar yapmam gerektiğini düşünüyorum.

Korkaklık ve cesaret… Birinin olduğu yerde ötekinin olamadığı iki kavram.

“Korkak dileksiz yaşar” diyor Azerbaycanlı yazar Muhammed Hadi. Yani dilekli, ülkülü, ilkeli, ütopyalı, ideolojili yaşamanız için korkak olmamanız gerek.

Cesaretin ilişkili olduğu bir sözcük daha var, bu ilişkiyi de en güzel Türkiye’nin edebiyat ve düşünce dünyasındaki övünç kişilerinin başında gelen Talat Sait Halman ortaya koyuyor: “Cesaret azaldıkça başlar esaret.”

İtalyan Yazar Oriana Fallaci konuya daha değerli ayrıntılar katıyor: “Korkusuzluk yaşamın zembereği gibidir. Korkusuz olduğumuz için ateşi tutuşturduk, korkusuz olduğumuz için mağaradan çıkıp ilk tohumu ektik. Korkusuz olduğumuz için ilkin suya daldık, sonra gökyüzüne tırmandık. Korkusuz olduğumuz için sözcükleri, sayıları bulduk, düşünmenin yorgunluğuna katlandık. İnsanlık tarihi her şeyden önce bir korkusuzluk tarihidir, yüreklilik olmaksızın hiçbir şeyin yapılmayacağının, aklın bile işe yaramayacağının göstergesidir.” 

Atatürksüz olur mu? Merdan Yanardağ, O’nun şu özdeyişine en sadık aydınlardan biridir bize göre: “İnsan cüret edebilmeli ve tehlikeyi göze alabilmelidir”

Ve sözü benim bir sözüme bağlayayım, o sözden de Yanardağ’ın yazı konusu kitabına geçiş yapayım: “Diniyle yüzleşmeye cesareti olmayanların ülkesidir Türkiye.” Merdan Yanardağ diniyle yüzleşmeye cesareti olan ve halkımızı, yazdığı yapıtlarla diniyle yüzleştirebilen bir aydınımızdır. Son çıkan kitabı “İslamo-Faşizm”de de (Kırmızı Kedi yayınları) bu yüzleşmeyi faşizm, emperyalizm, soğuk savaşın kendine uygun bir dinsel algı ile buluşturup ülkemizin başına bela ettiği sözde milliyetçilik bağlamında yapıyor.

Artık kitaba dönüp ayrıntılara girme vaktidir. Girelim:

“Faşizmin niteliği, sınıfsal karakteri ve kitle temeli, bu kitabın en önemli başlıklarından. Bu başlığın içeriğine okuru daldırarak, Hitler ve faşist hareketlerin sınıfsal özleri ve temelleri üstüne düşündürtüyor Merdan Yanardağ, bilgiler veriyor: 

“Faşizm eklektik bir ideolojiye sahiptir, birbiriyle çelişen çok sayıda tezi aynı anda içerebilir” saptamasını yaptıktan sonra, şunları da ekliyor:

“Faşist ideoloji bir dizi heterojen öğeleri de içerir.”

Otto Baver “Faşizm, bütün sınıflar (burjuvazi ve işçi sınıfı) üzerinde kurulmuş bir egemenlik biçimidir” diyor.

“Devlet-ideoloji ve hareket üçlüsü faşist diktatörlüklerin vazgeçilmez sacayaklarıdır.”

Ve bu genel saptamalardan sonra, ülkemiz ölçeğine dönüyor faşist hareketler bağlamında. Burada şu başlıkları görüyoruz:

-Türkiye’de faşizmin unsurları ve kontrgerilla. Özel Harp Örgütü ve Ülkücü Hareket.
-Soğuk savaş ve Türk faşizmi. 
-Ülkücü milliyetçilik bir Atlantik imalatıdır.
-Milliyetçiliğin İslamcı ve Ülkücü yüzü.
-Mart 1971 ve ülkücü hareket.
-Türk faşizmi ve Türkçü faşizm.
-Türkeş ve korporatif sistem (dokuz ışık).

Somuta götürüyor okuru sonra Yanardağ, acı olaylara yeniden baktırıyor, buradan dersler çıkarılmasını istiyor:  

“Faşistler için kutsal bir değer yoktur. Din bile 1970’li yıllarda Maraş, Çorum, Sivas katliamları için sadece bir araçtı. Amaca ulaşmak için her araç meşru. Siyasal İslamcı faşistler de ‘kutlu dava’ için her yolu ‘mubah’ sayar.” Yanardağ buna bir de çarpıcı bir örnek veriyor Necdet Sevinç’in “Ülkücüye Notlar” adlı kitabından: “Gerektiğinde bir kadını bile kiralamak.”(1)

-Türk faşizminin insanlık suçu Maraş Katliamı ve Ökkeş Kenger. Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, Ercüment Gedikli, Ünal Osmanağoğlu. ‘Müslüman Türkiye’ sloganları… Sağlık Ocakları, Devlet Hastanesi basıldı, 5 kişi dışarı çıkarılarak kurşuna dizildi, öldürülenlerin sayısı 200-250. Yüzbaşı Timur Şen’in söyledikleri. Ve Mağdur ifadeleri… Dehşet, vahşet.

-Ülkücüler ve MHP 12 Eylül’de neden yargılandı?

Merdan Yanardağ daha sonra İslamo-Faşizmin ideolojik kaynaklarını irdeliyor ve sözü Necip Fazıl Kısakürek’e getiriyor. Necip Fazıl’ın bir “İslamo-faşist ideolog” olduğunu özellikle vurguluyor. İdeolocya Örgüsü adlı kitabındaki “Başyücelik” kavramına dikkati çekiyor ve NFK’nın Amerikancı olduğunu kendi yazdıklarıyla ortaya koyuyor. NFK’nın MHP’ye verdiği destek de büyüteç altına alınıyor elbette.

İkinci bir ideolog olarak sözü Erol Güngör’e getiriyor Yanardağ ve benim “Kartal Gözüyle Milliyetçilik” kitabımda “Türk-İslam sentezinin sen tezi ol, demişlerdir, o da olmuştur” dediğim bu kişi üzerinde fazlaca duruyor ve önemsiyor. Onun Ziya Gökalp’e, Türkçü-Turancı çizgiye ve MHP’ye eleştirilerine yer veriyor ve 12 Eylül yönetimi ile uzlaşmasına dikkati çekiyor.

Yanardağ’ın Erol Güngör kadar düşünsel olarak önemli bulmadığı Nevzat Kösoğlu’nun (“Tanış Ünlüler Anılar Giz Dökümleri” kitabımın Nevzat Kösoğlu ile ilgili bölümüne bakılırsa Yanardağ’ın ‘önemlilik’ notu daha net anlaşılabilir) “Ahlaki düzeni bozan şey laiklik” savına yer veriyor, onun “Milliyetçi Ahlak” diye ortaya attığı kavramın “İlayı Kelimetullah ve Nizamı âlem” düşüncelerine dayandığını ifade ediyor.

Ve sözü Türk-İslam Ülkücüsü, Seyit Ahmet Arvasi’ye getiriyor Yanardağ. Arvasi’nin yazdıklarından alıntılar yapıyor. Bunların en çarpıcı olanı “Türk Milleti Resul-u Ekrem vekilidir” sözü.

Tam burada kitaplarımda ve yazılarımda sıkça vurguladığım o sözümü bir kez daha yinelemem gerektiğini düşünüyorum: “Arvasi, Kösoğlu, Erol Güngör gibiler, Türk milliyetçiliğine dinbazlık fesadı karıştıran özel görevli figürlerdir.”

İslamo-Faşizm alanının içinde ünlü İslamcı Mehmet Şevket Eygi ile Türk Devrimi karşıtlığıyla ünlenmiş D.Mehmet Doğan da var elbette, Yanardağ onlar hakkında da gerekli ve yeterli bilgileri veriyor bu kitapta.

Ve son bölümlerde İhvan-ı Müslümin ile AKP İktidarı ilişkileri, Yeni Osmanlıcılıktaki İhvan rolü üzerinde duruluyor bu kitapta.

Kitabının başında Yanardağ “Cumhur İttifakı tipik bir İslamî-Faşist bloktur… Irkçı-Faşist milliyetçilikle buluşan bir siyasal İslamcılık… Siyasal İslam ve yeni nesil faşizm” diyordu, kitabının sonunda bunu yeterli ölçüde kanıtlıyor bize göre.

Eveeet… Bu kitabı bir ay önce almış, okumuştum, gerekli notları almıştım. Ama yazı yazmamıştım.  Şundan dolayı yazmamıştım: Ünlü bir Yayınevinden çıkmış, Tele 1'den de her gün tanıtımı, övgüsü yapılıyor. Benim yazmamın bir katkısı ve anlamı yok.

Ama şimdi iş değişti; her zamanki gibi bahaneler yarattılar, sözlerini çarpıttılar, öküz altında buzağı arayıp niyetler okudular ve Merdan Yanardağ’ın tutuklanmasına neden oldular İslamo-Faşist çevreler.

Ben de yazdım işte bu yazıyı, bu da benim desteğim ve duruşum olsun.

Merdan Yanardağ hakkında kitapları okunarak hüküm verilebilir a dostlar, okuyunuz hükmü siz veriniz.

1) Yakından tanıdığım, aynı gazetelerde yazarlık yaptığım Necdet Sevinç, son yıllarında bu çizgiden ayrılmış Kemalist Milliyetçi bir çizgiye gelmişti, Attila İlhan’la yakın ilişkileri vardı. Bunu buraya yazmazsak yanlış yaparız.