Türklüğün simgesini bozkurtla, hatta o zıpçıktı kurt işareti ile sınırladılar. İzliyorsunuz.

Biz bu yazımızda Türklüğün öteki ve asıl simgelerini işleyeceğiz. Önce kartaldan, sonra da kaplumbağadan söz edeceğiz.

Önce bir bakalım Atatürk ne demekte kartal bağlamında:

“Bizim Türk milletimiz eski ve şerefli bir millettir. Zaten Orta Asya’nın Altay yaylasında yetiştiği için kartalın meziyetlerini daha baştan kazanmıştır. Çok uzakları görür, hızlı uçar ve ruhunu barındıracak kadar güçlü bir beni vardır. İster maddi bakımdan ister düşünce bakımından olsun sıkıcı sıkıntılar içinde kalamaz. Nitekim Altay Yaylasındaki anayurdun dört bir yana uzaklığına da isyan etmiştir. İşte bu isyan sonucu Türkler doğuya ve batıya yayılmaya başlamışlardır.”

Ve kartala ilişkin yıllar önce Yeniçağ Gazetesindeki bir yazımdan bir bölümü aktarayım:

“Çok uzun yaşayan kuşlardan biridir kartal... Yetmiş yıl yaşayanları var. Yetmiş yıl yaşarlar ya, bu yaşa ulaşmak öyle kolay değil, yolun yarısında çok zorlu bir sınavdan geçmeleri gerekir.

Yaşı kırka yaklaşınca pençeleri sertleşir kartalın, esnekliğini yitirir, avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzar, kıvrılır göğsüne doğru. Tüyleri ise kartlaşır, kalınlaşır, kanatlarına takılmaya başlar.

Bu halde avlanmak bir yana, uçulmaz bile.

Bir yol ayrımındadır şimdi kartal. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Az değil, 150 gündür bu ömür tazeleme işi.

Yeniden kendini var etmeye karar verirse, yüce bir dağın tepesine doğru uçar kartal, yalçın bir kayanın en sarp yerinde, uygun bir kartal koyağı bularak yeni yuva edinir orasını.

Orada kendini yeniden var edecektir. Gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. Vurur vurur... Yerinden sökülüp düşene kadar... Sonra bekleyiş... Gaga yeniden çıkana kadar... Yeni gaganın ilk işi, eski pençeleri söküp çıkarmak olur. Yeni pençeler de tamam... Eski kartlaşmış tüyler yolunacak bir tamam, yenilerinin çıkması beklenecektir.

Yirmi yıl daha kazanmıştır, ama o, sınırsız bir arzuyla yaşayacaktır. Sıfır zaafı olsun diye, yeniden ve sıfırdan başlamıştır. Belleği dışında... Bellek sıfırlanmamıştır, derk edilerek, yeni bilgiler zerk edilerek zenginleştirilmiştir.  Öyle... Çünkü bu zorlu geçit, salt bir organ yenileme işlemi değildir, bir tür itikaf, bir meditasyondur da aynı zamanda. Yaşamının ilk döneminde öğrendikleri olağandılar, sıradandılar, yinelektiler (rutin). Şimdi görevi büyük... Zamanı da kucaklayacak mekânı da geçmişe de uçacak geleceğe de. 

İsyan... Nisyanlara inat bir isyan... Görkemdir artık bu sıfır zaaflı kartalın tüyleri. Ulu Tanrı’ya en yakın uçtuğunda, gösterilecektir gözlerine, görmek istedikleri.”

Ulu Tanrı’ya en yakın uçmak… Bunu “Kartal Gözüyle Laiklik” kitabımızın önsözünde şöyle belirttik:

“Yücelerden ve bir kartal gözü edinerek... En görülmezi göreceksin ve gözünden hiçbir şey kaçmayacak... Öyle yaptık, Dede Korkut’un demesiyle ‘Kadir ulu Tanrı’ya yakın uçan, cümle kuşlar sultanı kartal kuşu’nun gözüyle baktık Atatürk laikliğine.

‘Kartal gözüyle laiklik’ adı buradan geliyor işte.”

Biz kartal gözüyle bakıp bir kitap daha yazdık: “Kartal Gözüyle Milliyetçilik.”

Yani kartal, Türk’ün yaşamında bozkurttan önde gelir.

Evet devam edelim. Yalnızca kurt ve kartal kutsal değildir Türk Mitolojisinde, kaplumbağanın da önemli bir yeri vardır...

Hadi okuyalım ve Karakurum'da bulunan o dev kaplumbağa heykeline de iyi bakalım...

"Türk mitolojisinde kaplumbağanın kubbe şeklini andıran sırtı, göğü ve alt kısmıysa yeryüzünü işaret etmektedir. Böylece kaplumbağa, bir su üzerinde bulunan yer yüzüyle onun üzerindeki göğü temsil eden bir simge olmuştur. Bu kozmolojik tasarıma göre kutlu bir hayvan sayılan kaplumbağa, aynı zamanda astrolojik bir simgedir. Onun dört ayağının birbirini izleyişi dört mevsimin ahenkli bir biçimde birbirini takip edişine benzetilir. Kabuğunun üzerindeki desen, kuzey gök yarım küresinde ki bir yıldız grubuna işaret eder, sol gözü Güneş'i, sağ gözüyse Ay'ı temsil eder. Bütün kabuklu hayvanların reisi sayılan kaplumbağa, kışın hareketsiz kaldığı ve yazın kabuğunu değiştirip kabuğundan dışarı çıktığı için uzun ömrün ve sabrın simgesi sayılır. Kaplumbağa devletin gücünü ve koruyuculuğunu simgelediği gibi aynı zamanda da sonsuzluğun sembolüdür. Uzun ömürlü oluşu ve sabırdan dolayı da gücün, refahın, barışın ve mutluluğun bir işareti olarak görülür."