Güzel memleketimiz Bayburt, verdiği göçlerle her geçen gün hem nüfus ve hem de ekonomik olarak buz gibi erimektedir. Bu erimenin kötü sonuçları da bir bir ortaya çıkmaktadır. Nitekim son yapılan adrese dayalı nüfus sayımında Türkiye'nin en az nüfusa sahip ili "unvanı"nı alarak sahip olduğu iki milletvekili çıkarma şansını yitirdi. Yine tek milletvekili çıkaracak tek il "unvanı"nı aldı. Maalesef acı da olsa bunlar artık bir gerçek. Hatta yıllar sonra ve zorla elde ettiğimiz vilayet olma hakkımızın da elimizden gidebileceği endişesi, istemesekte akla gelmeye başladı.

Güzel memleketimiz Bayburt, verdiği göçlerle her geçen gün hem nüfus ve hem de ekonomik olarak buz gibi erimektedir. Bu erimenin kötü sonuçları da bir bir ortaya çıkmaktadır. Nitekim son yapılan adrese dayalı nüfus sayımında Türkiye'nin en az nüfusa sahip ili "unvanı"nı alarak sahip olduğu iki milletvekili çıkarma şansını yitirdi. Yine tek milletvekili çıkaracak tek il "unvanı"nı aldı. Maalesef acı da olsa bunlar artık bir gerçek. Hatta yıllar sonra ve zorla elde ettiğimiz vilayet olma hakkımızın da elimizden gidebileceği endişesi, istemesekte akla gelmeye başladı.

Bu erimenin durdurulması için herkes elinden gelen çabayı sarf etmelidir. İstemediğimiz sonuçların tezahürünü bertaraf etmek için herkes kafa yormalıdır. İşte bu minvalden olmak üzere ben de çok önemli bir proje olduğuna inandığım Bayburt'tan geçecek bir demir yolu projenin gündeme getirilmesine katkıda bulunmak amacıyla bu projenin Osmanlı Devletinin son dönemindeki serüvenini dile getirmeye çalışacağım.

Bayburt’un bu olumsuz gidişatını engellenmesi için duyarlı insanlarımız fikir planında bir takım çalışmalar yapmakta, bir takım fikirler üretmektedir. Düşünülen projelerden biri de Bayburt'tan geçebilecek bir demir yolu projesidir. Bu günlerde Bayburtluların üzerinde kafa yorduğu bu projenin Osmanlı Devleti zamanında başlamış olduğunu daha önceden bildiğim için bu konuyu dile getirmenin çok faydalı olacağını düşünüyorum.

Osmanlı Devleti’nde demiryolunun yaygınlaştığı ve demiryolu yatırımının en çok yapıldığı dönem, II. Abdülhamit devridir. 1889- 1898 döneminde, 5350 km’lik demiryolu inşası için izin verilmiştir. Bu rakamın, günümüzde mevcut olan demiryolu uzunluğunun yarısından fazla olduğu düşünülürse, o günkü şartlarda ve teknolojik imkânlarla yapılan bu yatırımın ne kadar büyük ve önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bilindiği üzere Sultan II. Abdülhamit zamanında Hicaz, Bağdat, Anadolu ve Rumeli Demiryolları ağı başlatılmıştı. İstanbul demir yolu ağı ile Medine'ye bağlanmıştı. Hicaz demir yolu diye bilinen bu yolun bu günlerde açılışının yüzüncü yılı kutlamaları yapılmaktadır.

İşte bu dönemde İstanbul'dan Erzurum ve Van'a kadar şimdi de kullanılan demir yolu hattı yapılmıştı. Bu hattın Erzurum-Erzincan güzergâhından ve Bayburt üzerinden Karadeniz sahiline bağlanması için bir proje yapılmıştır. Bu projenin o günkü tabiriyle adı “Trabzon-Erzurum Şimendifer Hattı”dır.

Karadeniz sahilini Bayburt üzerinden Erzincan-Erzurum arasından ve Lori deresi güzergâhıyla İstanbul-Van demir yoluna bağlamayı amaç edinen bu proje hakkında II. Abdülhamit döneminden beri yazışmalarının yapıldığı Arşiv kayıtlarında görülmektedir. Bu proje ile ilgili olarak bu dönemde yapılan yazışmaları anlatan onlarca belge mevcuttur.

Belgelerin ve yazışmaların seyrinden anlaşıldığına göre bu Trabzon-Erzurum Demiryolu projesi tahminen Rumî 1300/ Miladî 1884 yıllarında yani II. Abdülhamit döneminin ilk yıllarında yapılmış olması muhtemeldir. Yine yazışmaların seyrinden anlaşıldığına göre bu hattın tünelleri ve istasyonlarının da gösterildiği bir plan ve projesi dahi çizdirilmiştir.

Bu projenin güzergâhı konusunda hem Gümüşhane ve hem de Bayburt ahalisi zamanın hükümetine müracaatlar yaparak güzergâh tespitinde müdahil olmak istemişlerdir. Neticede ortaya çıkan proje Zigana dağını birçok tünelle geçerek yine Gümüşhane bölgesinden onlarca tünelle Bayburt’a; oradan da Lori deresinden geçerek Tercan civarından Erzurum hattına birleşecek şekilde bir hat üzerinde proje çalışmalar yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu projenin uygulanması için Erzurum ve Van gibi Doğu Anadolu vilayetleri ahalilerinin de hükümete başvuruda bulundukları yine arşiv kayıtlarında mevcuttur.

II. Abdülhamit'in bir ihtilal sonucu tahttan indirilmesiyle, başlattığı birçok proje gibi Trabzon-Erzurum Şimendifer Hattı projesi de akamete uğratılmıştır.

Osmanlı arlşivlerinde bu konuda yapılmış onlarca yazışma ve belge mevcut...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Belgelerde İkinci Abdülhamit'in tahttan indirilişinden sonra ilan edilen Meşrutiyet nutkunda bu hattın yapılacağının taahhüt edildiğini ancak yapılmasının özellikle mali sebeplerle ertelendiğini anlamaktayız.

II. Abdülhamit’ten sonra tahta geçirilen Sultan Mehmet Reşat'ın döneminin ilk aylarında bu demiryolu projesinin inşaatının başlatılması için bölge ahalisi ve ileri gelenleri tarafından yoğun talepler vardır. Özellikle Trabzon valilisi Samih Rıfat Bey ve Trabzon ileri gelenlerinin bu konudaki ısrarları dikkati çekmektedir. Yapılan bu müracaatlar üzerine Rumî 18 Kanun-i evvel 1325 / Miladî 31 Aralık 1909 tarihinde bu projenin uygulanamamasının acı gerçeğini Dâhiliye Nezareti Muhaberat-ı Umumiye Dairesi tarafından Trabzon vilayetine çekilmiş olan şu telgrafta açıkça görmekteyiz:
   
“Trabzon Vilayetine / Şifre           
18 Kânun-ı evvel 1325

Trabzon ve Erzurum şimendiferinin inşası hükümetçe gayet lüzumlu ise de Maliyenin hâlihazırdaki durumu müsait olmaması bunun hükümetçe yapılmasına mani olduğundan bu hususa teşebbüsatta bulunacak yerli bir şirkette zuhur etmediğinden zarureten tehir edilmektedir. Hükümet mezkur hattı uygun bir zamanda inşasını tasavvur ettiğinden karşılanması mümkün olmayan taleplerle hükümet merkezini meşgul etmek uygun olmayacağının ahalinin ileri gelenlerine anlatılmasıyla müracaat eden kalabalıkların dağıtılması gereklidir."

Yine bu günlerde Erzurum ve Van vilayetlerinden gelen ahalinin bu hattın inşasını isteyen taleplerine de 19 Kânunisanî 1325 / 1 Şuat 1910 tarihinde de aynı muhtevalı telgrafla cevap verilmiştir.

Bu sırada bölge ahalisi bu hattın inşası için hükümetin kapısını aşındırmaya devam etmektedir. Hükümet, bir taraftan maliyenin sıkıntısını gerekçe gösterse de yapılan müracaatlar ısrarla devam etmekte olduğundan bir taraftan da Nafia Nezaretine bu hattın inşa masraflarını belirlenmesi için gerekli çalışmayı yapmak üzere 11 Şubat 1325 / 25 Şubat 1910 tarihinde talimat vermiştir.

Böylece kaynak sıkıntısı gerekçesiyle ertelenmiş olan Karadeniz sahilinin Demiryoluyla Erzurum hattına bağlanması çalışmaları ahalinin baskılarıyla tekrar başlatılmıştır.  

24 Şubat 1910 tarihinde Dahiliye Nezaretinin Sadaret (Başbakanlık) makamına yazdığı yazıda Trabzon-Erzurum demiryolunun inşasına başlanmasına karar verildiği ve gerekli keşfin yapılması için bu yıla ait bütçeye tahsisatının konulduğu da belirtilmiştir.

Yazışmaların seyrine bakıldığında 1914 yılına kadar bu konuda bir faaliyet görülmemektedir. Anlaşıldığına göre zamanın hükümeti başta da gösterdiği kaynak yetersizliğinden dolayı işi sonuçlandıramamaktadır. Hatta bu hattın inşasından vaz geçilerek öncelikle Samsun-Sivas hattının yapılacağı, Trabzon-Erzurum hattının daha sonraya bırakılacağı şayiası çıkmıştır.

Bunun üzerine 21 Mayıs 1914 tarihinde Trabzon ileri gelenleri Dâhiliye Nezaretine bir telgraf çekerek Trabzon-Erzurum demiryolu hattının bu havali için hayat memat meselesi olduğunu sonraya bırakılmasının buranın ticaret ve sanatını yok edip ahalinin buraları terk etmesine sebep olacağını belirtip bu hattın yapılması için ne lazım gelirse yapacaklarını belirtirler. Aynı muhtevalı bir yazıyı da 1 Haziran 1914 tarihinde Sadaret [Başbakanlık] makamına gönderirler.

Yine 6 Haziran 1914 tarihinde Trabzon ahalisi ve ileri gelenleri Dâhiliye Nezaretine çektikleri ilave telgrafla Trabzon-Erzurum Demir yolu hattının tesisi için hükümete yardım için ahali adına bir takım maddi taahhüt tekliflerinde bulunurlar. Trabzon valisi 8 Haziran 1914 tarihinde bu taahhüt ve teklifleri bir yazıyla da Dâhiliye Nezaretine bildirir.

Bu arada Trabzon-Erzurum güzergâhındaki Maçka, Gümüşhane ve Bayburt ahalilerinin bu hattın tesisi için isteklerini idareci ve ileri gelenleri vasıtasıyla Dâhiliye ve Sadaret Makamına ulaştırdıkların görüyoruz.

Bayburt ahalisinin isteklerini dile getiren ve Bayburt Kaymakamlığının Erzurum Vilayeti vasıtasıyla Dâhiliye Nezaretine gönderdiği 20 Haziran 1914 tarihli tahriratında şöyle denilmektedir:

"Bayburt kasabası ahalisinin 7 Haziran 1330 tarihinde usul ve kanuna uygun olarak yaptıkları toplantı neticesinde seçilen heyet tarafından verilen istidanamede mevkii ve tarihi ehemmiyetiyle meşhur ve her türlü nakliye vasıtalarından mahrum olan kazamızın muhtaç olduğu şimendifer hattı için Padişahımızın ilk beyannamesindeki [Meşrutiyetin İlanında] Trabzon-Erzurum Hattının beyanatı, hükümetin yıllık programında olmaması kaza sakinlerinde derin bir teessür hissi uyandırmıştır.  Bu mühim maksadın daha iyi sonuca ulaşması için Van, Bitlis, Trabzon arasında mühim bir mevki teşkil eden ve Anadolu'nun İskelesi namını kazanmış bulunan Bayburt kasabasının ebediyen harabını doğuracağı tabii bulunduğundan bu elim mahrumiyet karşısında Trabzon Erzurum hattının Bayburt'tan geçmesi için Yüksek makam merkezinize karşı vuku bulacak teşebbüs ve istirhamların olumlu karşılanması ve maksadın hâsıl olmasına himmet buyurmanız istirham edilmiş olmakla gereğinin yapılması vilayetinizin yüksek görüşlerinize bağlıdır."

Bu tahrirat 5 Temmuz 1914 tarihinde dikkate alınmak talebiyle Dâhiliye Nezaretince Nafıa Nezaretine gönderilmiştir.  Nafıa Nezareti de Trabzon-Erzurum Demiryolu hattının güzergâhının tespiti için bir fenni heyet teşkil edilerek oraya gönderileceğini bildirmiştir. Bu arada Bayburt'tan geçip geçmeyeceğinin de bu heyetin çalışmaları sonunda belli olacağını Dâhiliye Nezaretine bildirmiştir.

Dâhiliye Nezaretinden de 13 Temmuz 1914 tarihinde Trabzon ve Erzurum vilayetlerine gönderilen cevabi bir yazıda şöyle denilmektedir:

"Trabzon'un demiryolu ile Erzurum'a bağlanmasının mümkün olup olmayacağının tetkiki için yakında gönderilecek Heyet-i Fenniyece mezkûr demiryolunun Bayburt'tan geçmesinin uygun olup olmayacağının da tabii olarak tetkik edileceği cihetle neticesinin beklenmesi Nafıa Nezaretinden bildirilmiştir."

Yine Trabzon Vilayetinin konuyu ısrarla takibi neticesinde Dâhiliye Nezareti tarafından Trabzon Vilayetine yazılan cevabi yazıda Trabzon'un bir şimendifer hattı ile Erzurum'a bağlanmasının öteden beri nazarı dikkate alındığı ve meşrutiyetin ilanı ile bir heyet-i fenniye gönderilerek güzergâhın tetkik ettirilmiş olduğu ve güzergâhın kesinleştirilmesi için bir heyetin daha gönderilmesinin karara bağlandığı bilgisi verilmektedir.

1884 yıllarında projesi çizilmiş olan Trabzon-Erzurum demiryolu hattının Osmanlı Arşivinde ulaşabildiğim yazışma serüveni böylece 1914 yılına kadar sürüyor.

1914 yılı Temmuz ayı sonlarında başlayan birinci dünya savaşı sırasında bu hatta askeriyenin 3. Orduya malzeme nakli için kısa da olsa bir demir yolu hattı inşa ediliyor. Trabzon–Hamsiköy arasında inşa edilen bu kısa raylı hatta Dekavül denilen küçük yük nakil aracı kullanıldığı da arşiv kayıtlarında mevcuttur. Anlaşıldığı kadarıyla bu Dekavül hattı Trabzon limanından Hamsiköy'e kadar çalışmaktaydı. Buradan sonra ise askeri malzemeler kamyon, yük hayvanı ve kağnılar vasıtasıyla Ziganayı aşarak Gümüşhane Bayburt üzerinden Erzurum'a ulaştırılıyordu.

Bu proje çok önemli sayıldığı halde neden uygulanamamıştır?

Belli ki II. Abdülhamit bir ihtilal neticesinde tahttan indirilmeseydi ve Osmanlı Devlet bu dönemde savaşa girmeyip mali sıkıntıya düşmeseydi bu demir yolu yapılmış olacaktı. Belki de bu yol güzergâhında bulunan Trabzon, Gümüşhane ve Bayburt 'un ticaret ve sanyisi gelişmiş olacaktı. En çok göç veren bu vilayetler bu kadar boşalmayacak, toprakları boş yatmayacaktı.

Şu da bir gerçek ki, bu tarihlerden sonra devlet malî sıkıntılar sebebiyle bu projeyi ertelemiştir. Ancak ahalinin hararetli istekleri karşısında bu projeyi tekrar tekrar ele alma ihtiyacı hissetmiştir.

Önemli bir proje olarak ele alınmasına rağmen kaynak yetersizliği sebebiyle inşasına bir türlü başlanamamış olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Osmanlı Devleti'nin artık son derece sıkıntılı günlere girdiği, topraklarının Rusya, İngiltere ve Fransa tarafından paylaşılma planları yapılmaya başlandığı bu yıllarda artık istese de bu projeyi uygulama şansı kalmamıştı. Almanya'yla ittifak yapmak zorunda kalarak girilen birinci dünya savaşında yenik duruma düşülmesiyle de artık devletin kolu kanadı kırılıp budanmıştır.

Savaştan önce bu projenin uygulanmasını engelleyen asıl unsurlardan biri de Rusya'dır. Osmanlı'nın Sivas'tan öte Doğu bölgesini işgal planı yaptıkları için bu bölgenin güçlenmesini istememektedirler. Bölgenin güçlenmesi düşündükleri işgal planını akamete uğratacaktı. Bunun için Ruslar yapılacak bir savaşta Osmanlı Ordusu'nun ikmal yollarının ve alt yapısının sağlam olmasını engellemişlerdir. Rusya, Osmanlı Devletinin bu bölge'de yapacağı her türlü yatırımı kendisi için bir tehdit sayarak müttefikleri olan İngiltere ve Fransa vasıtasıyla engellemiştir. Çünkü Osmanlı borçlar yüzünden bu devletlere bağımlı hale gelmiştir. Onların müsaade etmediği hiçbir projeyi uygulama şansı kalmamıştır. II.Abdülhamit gibi dirayetli bir padişahın da görevden uzaklaştırılması bu önemli projelerin dış güçler tarafından engellenmesini kolaylaştırmıştır.

Günümüzde bu projenin uygulama şansı hala vardır…

Doğu Karadeniz Bölgesinin Doğu ve Güney Doğu Anadolu'ya bağlanmasını sağlayacak ve Trabzon-Gümüşhane ve Bayburt güzergâhına can verecek bir demir yolu projesi bu gün hala önemini yitirmemiştir. Hatta bu proje bir bakıma Doğu Karadeniz'i Bayburt-Erzurum üzerinden DAP ve GAP'a bağlıyacağı gibi GAP'ı da Trabzon-Batum üzerinden Kafkaslara bağlayacak bir projedir.

Nitekim bu hususta özellikle Trabzon ve Rize vilayetlerinde ciddi teşebbüsler olduğu müşahede edilmektedir. Doğu Karadeniz bölgesinde bu konu ciddi bir şekilde ele alınmakta, toplantı ve söyleşilere konu olmaktadır. Bu durum bölge adına ümit vericidir.

Bu ümit verici gelişmelerin birisine de bu yazıyı yazmayı düşündüğüm günlerde Doğu Karadeniz bölgesine ait bir televizyonda yapılan bir söyleşide tesadüfen şahit oldum. Programda konuşan Devlet Demir Yolları İnşaat Dairesi Başkanı Beyefendi İstanbul'dan Sivas'a kadar getirilmiş olan hızlı tren projesinin Erzurum'a kadar devam edeceğini söylüyordu. Hatta Erzincan'dan ayrılacak bir demir yolu hattının Bayburt üzerinden çok kısa bir yol güzergâhı ile ve 40 kilometrelik bir tünelle Of üzerinden Karadeniz'e bağlanmasının düşünce bazında gündemde olduğunu söylüyordu. Bu konuda Üniversitelerle işbirliği yapılarak fizibilite çalışmaları yapılacağını da ekliyordu. Yap işlet modeliyle bu projenin uygulanabilirliğinin mümkün olduğunu da ifade ediyordu.  Bu günlerde bu çalışmaların daha da arttığını sevinçle müşahede etmekteyiz. Bizim de amacımız bu bölgedeki tüm vilayetlerin ekonomik gelişimine can suyu olacak bu projenin gündeme gelmesine ve gündemde kalmasına katkıda bulunmaktır.

Ayrıca Bayburt ARGE grubu adıyla bir araya gelen bir grup duyarlı Bayburtluların internet sayfasında Trabzon-Erzurum Demir yolu konusunu dile getirildiğini gördüm. Bu teşebbüs sonunda bu arkadaşlar her ne kadar da bölge milletvekillerinin bu konuya sıcak bakmadıklarını dile getirerek ilgisizliklerinden yakınıyorlarsa da bence bu konu ısrarla takip edilmelidir.  

Sadece Bayburtlular değil Trabzon, Rize, Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum, kısacası bölgedeki herkes bu konuda duyarlı olmalı elinden geldiğince ısrarlı davranmalıdır. Kapılar ısrarla zorlanmalıdır. Birlikte ve ısrarla hareket edilirse kapatılmak istenen kapıların açılacağını düşünüyorum.

Yukarda arz etmeye çalıştığım arşiv belgelerinde ben bu ısrarın ve ahalinin taleplerinin bu projeyi uzun süre gündemde tutmasını sağladığını görüyorum. O günün şartlarında bu kadar başarılı olunduğuna göre bu gün bu başarıyı elde etmemek için hiçbir sebep yok. Bu bölgedeki bütün sivil toplum kuruluşlarını iş adamlarını bölgeyi ve ülkeyi seven herkesin bu projeyi sahiplenmesi gerekmektedir.

Bu konuda yapılmakta olan çalışmalar ve yukarıda zikrettiğim televizyondaki söyleşide Devlet Demir Yolları Yetkilisinin makul sözleri ve kararlı tavrı bence bu projenin uygulama alanı bulabileceği konusunda ümit verici bir gelişmedir. Bu projenin tarihi serüveni de gösteriyor ki; bu proje kaynak yetersizliği ve dışa bağımlılık ve savaşlar sebebiyle hep ertelenmiştir.  

Günümüzde bu sıkıntılar yok denecek kadar azdır. Mesele sadece kaynak sıkıntısıdır. Bunun da günümüz şartlarında çözülemeyecek bir sıkıntı olmadığını düşünüyorum.