Bir müddet önce Bayburt'ta bir yerel gazetede halen mensubu bulunduğum Devlet Arşivleri Başkanlığı tarafından yayınlanan 1914-1921 tarihleri arasında Ermenilerin Osmanlı topraklarında katlettikleri Türklerin yerlerine göre sayılarını gösterir kayıtları haber olarak yayınlamış. Bu arada kronolojik sıraya göre verilen öldürülenlerin sayılarını verirken Bayburt'ta katledilenleren tarihi için 15 Ekim 1921 tarihi ve 1387 ölü olarak listede yer almış.

Bu kaydı gören Bayburt'ta Eczacı dostum Ahmet Eker Bey buradaki 15 Ekim 1921 tarihini görünce tabii olarak 21 Şubat 1918 tarihinde Osmanlı Ordusu ve yerel milis güçleriyle tüm Ermeni ve Rusları Bayburt'tan çıkardığımıza ve her sene 21 Şubat'ta Kurtuluş Bayramı kutladığımıza göre 15 Ekim 1921 tarihinde Ermeniler ne ara gelip 1387 kişiyi Bayburt'ta katlettiler diye düşünerek işin aslını öğrenmek üzere durumu bana bildirdi.

"İşi ehline sorunuz" (Nahl:42) emri ilâhîsi bunu gerektirir. 30 yılı aşkın bir süre bu kurumda belgelerle haşir neşir olan birisi olarak konuyu anladım. Kendisine ön bilgi olarak bildiklerimi söyledim. Ancak işin esasını tekrar belgeleri gözden geçirerek bildirmem gerektiğini de kendisine ifade ettim. Neticede ilgili bilgi ve belgeleri yeniden gözden geçirerek işin aslını ve kayıtların nasıl yanlış anlaşıldığını kendisine beyan ettim. Bununla da yetinmeyip konuyu daha önce de ehil olmayan kimselerin verdiği beyanatlar sonucu nasıl yanlış yönlendirilmelere sebep olunduğunu görüp bizzat yaşadığım için durumu daha net bir şekilde anlaşılsın diye bunu bir yazı konusu yaparak herkesin bilgisine sunmayı uygun gördüm.

Nitekim bir zamanlar Bayburt'tan bir hemşehrimiz Abdulvahap Gazi'nin Bayburt'ta metfun bir sahabe olduğunu duymuş; Erenli (Duduzar) köyündeki bir kabrin ona ait olduğunu kabul ederek o kabri sahabe kabri olarak ihya etmeyi düşünmüş. Belgeye dayanmayan bu bilgisini teyid için Osmanlı Arşivi'nden belgesini çıkardığı yolunda bir tv'de beyanat verdiğine tesadüfen rastladığımda bu konuyu da aynı titizlikle araştırmış ve işin aslının böyle olmadığını tespit etmiştim. Duduzar'da kabri olduğu söylenen Abdulvahap Gazi'nin bir saphabi olmadığı ve Bayburt'ta da metfun olmadığını belgeleriyle yayınladım. Ordaki türbe haline getirilmiş yerin de tabiinden olduğunu tahmin ettiğimiz Abdulvahap Gazi'nin kabri değil onun adına yapılmış bir dergâh ve makam olduğunu belirtmiştim. Bunun yanında yine yanlış bilinen Şehit Osman Tepesinde bu güne kadar bilinenlerin aksine Bayburt'lu Genç Osman değil Osman adında Hazreti Peygamberimizin askerlerinden bir şehid sahabenin kabri bulunduğunu da yine belgesiyle yayınlamıştım. (Bayburt Postası'ndaki bu husustaki eski yazılarıma bakılabilir.)

Abdulvahap Gazi'nin sahabeden olduğunu ve türbesini ihya etmeyi düşünen hemşehrimiz işi ehlini bulup soramamış; bir zamanlar Abdulvahap Gazi ile ilgili Osmanlı Arşivinden belge bulmak için belge ve bilgi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan sadece Osmanlı Arşivinde çalışan bir memur personelden yardım istemiş; o arkadaş da haddi olmadan Abdulvahap Gazi adına Bayburt'ta bir vakıf olduğu ve bu vakfın muhasebe kaydı olduğunu gösteren bir satırlık bir kaydı ilgili arkadaşlardan temin etmiş. Bu kaydın vakıf defterlerde bulunduğunu da o zamanın kurum yöneticilerinin birisine onaylatıp imza altına almış; bu hemşehrimize vermiş. Bu hemşehrimiz de Abdulvahap Gazi'nin Bayburt'ta metfun sahabe olduğunu arşiv belgesiyle tescil ettirdik diye bir tv kanalında yayına çıkmıştı. Hatta o üst yazıyı da çerçeveletip türbe haline getirdikleri kabrin duvarına asmıştı. Oysa belge dediği bu kayıtta böyle bir bilgi yoktu. Sadece Abdulvahap Gazi adına Bayburt'ta bir zaviye vakfı olduğunu gösteriyordu. Ama iyi niyetli milletimiz bilginin kaynağını ve doğruluğunu araştırmadan bu tür şeylere inanmaya hazır durumdadır. Biz olayın gerçeğini belgeleriyle ortaya koyduğumuz halde bu inanışa devam ediliyor.

Şimdi 1921 yılında Ermenilerin Bayburt'ta katlettiği Türklerle ilgili bir kaydın Bayburt'ta yerel bir gazetede yayınlanmasıyla 1918'de Bayburt'tan kovulan Ermenilerin 1921'de bin sekiz yüz kişiyi nasıl katlettiği sorusunu tabii olarak gündeme getirmiş oldu. Bu sorunun cevabını da bulmak zorundayız. Bu bilgi de yukarıda bahsettiğimiz durum gibi yanlış değil ama açıklanmaya muhtaçtır.

Daha baştan söyleyelim; bu katliam bilgileri 1918 yılı öncesine aittir. Olay, Rusya'nın Bayburt'u işgali ile birlikte Ermeni asıllı asker ve komutanlarının Bayburt ve İspir civarında yaptıkları katliamları dile getirmektedir. Bu durum 1920 yılında yapılan tahkikat sonucu yerel yöneticiler tarafından hazırlanmış, hem bu yıl ve hem de 1921 yılında Merkezi hükümete sunulmuş raporlardaki bilgilerdir. Belirtilen tarih katliamın tarihi değil hazırlanan raporların 1920 ve 1921 yıllarında merkezi hükümete bildirilen raporların tarihidir.

Bayburt'ta bir mahalli gazetede yayınlanmış bilgiler, Eski adıyla Başbakanlık, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü yeni adıyla Cumhurbaşkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı'nın yayınlanmış çalışmalarından birisi olan (1914-1921 tarihleri arasında) Ermeniler tarafından Yapılan Katliamların Belgeleri adıyla 2001 yılında yapılan bir belge çalışmasından alınmış kayıtlardır. Bu çalışma, Osmanlı arşivinde bulunan Ermeni katliamı ile ilgili belgelerin tarihine göre kronolojik olarak yayınlanmasıdır. Belgenin tarihi olayın meydana geldiği tarihi değil belgenin ya da bu hususta hazırlanan rapor ve yazışmanın tarihidir. Nitekim bu çalışmada her belge kronolojik olarak sıralanmış ve çevirisi yapılmıştır. Çalışmanın başında ise belge ve tarihleri bir cetvel halinde verilmiştir.

Bu çalışmada 1914 yılından sonra yapılan Ermeni katliamları kapsamında Bayburt'la ilgili 3 belge yayınlanmıştır.

Bunlardan birisi; Rus işgali sırasında bu katliamın yapıldığı dönemde (1917-1918) Bayburt'ta Ruslar tarafından kurulan yetimhanede görev yapan Tatyana Karameli adlı bir Rus Hemşiresinin anılarıdır. Bu anıları bu çalışmadan yapılan okuma ve yer adlarındaki yanlışlıkları düzelterek ve tashih ederek anlaşılır bir dille daha önce Bayburt Postası'nda yayınlamıştım.

İkinci Belge; söz konusu katliamları daha sonra (1920) mahalli idareciler tarafından yapılan tahkikatlar sonucu köyler ve merkezde tahrip edilen ev ve binaları ve katledilen nüfusu dile getiren rapor halindeki cetvel ve bunu üst makamlara takdim telgraf yazısıdır. Arşivde belgelerin son tarihi esas alındığı içen burada olayın vuku bulduğu tarih değil belgenin hazırlandığı ve takdim edildiği 15 Ekim 1921 tarihi esas alınmıştır. Katliam tarihi ise 1918 Rus-Ermeni işgalinin bitirilmesi sırasında çekilmekte olan Ermenilerin yaptıkları tahribat ve katliamlardır.

Üçüncü Belge ise 1918 yılında Rus işgali biterken Ermenilerin çekildikleri köyler ve Bayburt kaza merkezinde yaptıkları tahribat ve katliamla ilgili mahalli idarenin hazırladıkları yukarıda bahsettiğimiz raporun, 1921 yılında 9. Kolordu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan özet raporudur.

Doğu Anadolu'nun Ruslar tarafından işgalini fırsat bilen Ermeni çeteleri Bayburt ve İspir bölgesinde daha sonra da Erzincan civarında Rus komutanlardan Ermeni Arşak komutasında büyük zulüm ve katliamlar yapmıştı. Rusların çekilme kararıyla umduklarını bulamayan bu çeteler çekildikleri yerlerde büyük tahribat ve katliam yapmışlardı. Ancak Ermeni Patrikliği Rusya'nın da desteğiyle Avrupa'da Osmanlı tarafından büyük Ermeni soykırımı yapıldığı yolunda propagandaya başlamış Avrupa Devletleri de bunu Hırıstıyan birliğine karşı yapılmış sayarak bu bahaneyle Osmanlı Devletini sıkıştırmaya başlamıştı. Bunun üzerine Osmanlı hükümeti de mahalli idarelere emir vererek Ermenilerin çekilme sırasında yaptıkları katliam ve tahribat hakkında ayrıntılı tahkikat raporları istemişti.

İşte 1918 yılında Ermenilerin Bayburt'tan çekilirken yaptıkları katliam ve tahribat hakkında mahalli idare tarafından hazırlanan ve 15 Ekim 1920 tarihinde üst makamlara takdim edilen Bayburt Merkezi ve köylerdeki katliam ve tahribatı gösteren cedvel halindeki rapor şudur:

(Yer isimleri ve bazı Osmanlıca tabirler tarafımızdan sadeleştirilmiştir.)


(Bu cetvele göre Bayburt ve köylerinde 1918 yılında Ermenilerin katlettiği toplam nüfus:1387'dir.)