'Üslubu beyan ayniyle insandır' demişler büyükler. Yani insanların yetiştiği ortam, çevre ve aldığı kültür ile oluşan kişiliği konuşma tarzına da yansır. Büyüklerin söylediği bu tür sözler öylesine sıradan söylenmiş sözler değillerdir. Belli bir tecrübenin ürünü ve öğretici sözleridir.
Sözü başlıktaki "Bayburt Üslubu"na getirmek istiyorum.
Biz Bayburt'un köylerinde doğup büyümüş ama zaruret icabı otuz-otuz beş yıldır büyük şehirlerde ikamete mecbur olmuş insanlarız. Ama her fırsatta memleketimize koşar gideriz. Bu babdan olarak ben abdi aciz de otuz iki yıllık memuriyetim boyunca hemen her sene yıllık iznimi memleketimde geçiririm. Tabii ilk zamanlar bu gidiş gelişlerimizi zorunlu olarak tek seyahat şirketi ile yapardık. Bir nevi otobüslere mahkumduk.
Açık sözlü birisi olarak şunu söyleyim ki o dönemlerde bu otobüslere mahkumiyetin sonucu olarak otobüs personelinin incitici bir çok davranışına katlanır, sesimizi çıkaramazdık. Azıcık benim gibi sözünü içinde tutamayanlar birşeyler söylemeye kalksa o sevimsiz üslupla tekrar bastırılır ve yanımıza destek olması gereken diğer yolcuların sessizliği hatta karşı taraftan yana tavır almaları sebebiyle suçlu durumuna düşer, susmak zorunda kalırdık.
Neticede bir çoklarımız gibi nasip oldu dört tekerleği yürüyen ve bizi ailecek memleketimize götürüp getirecek bir aracımız oldu. Yaklaşık yirmi yıldır ya bir kere ya iki kere otobüsle Bayburt seyahati yapmak zorunda kalmışımdır.
İşte bu yıl da Kurban Bayramından sonra oldukça lüks otobüslerin biriyle Bayburt-İstanbul arası gidip gelmek zorunluluğum oldu.
Öncelikle şunu söyleyim ki tek şirketten iki, üç şirkete hatta uçakla gidip gelme imkânına kavuşmuş olmak ve teknolojinin gelişmesi bizim otobüs şirketlerimizi de oldukça etkilemiş. Araçların konforu ve personelin yaklaşımı oldukça değişmiş. Bu durumdan çok memnuniyet duydum.
İşte bu kanaat ile yola çıkmışken bir an beni pişman eden ama sonra olumlu yönde değişimin yaşandığına şahit olarak memnuyetimi mucip bir olay yaşadım.
Anlatayım:
Öğle ezanı okunmadan Bayburt'tan yola çıkmıştık. Otobüs mutad olduğu üzere yoldaki bazı yerlerde yolcularını almak için duruyor, yolcusunu alıp devam ediyoruz. Demirözü ilçesine geldiğimizde otobüsümüz münasip bir makânda durdu. Kaptan ve muavin hiç bir açıklama yapmadan aşağı indiler. Yolculardan bazıları da indi. Hatta bir yolcunun camiye doğru gittiğini görünce namaz için gittiğini sandım. Bu arada yolcu bagajlarını almaya hazırlanan muavinin yanına yaklaşıp, 'öğle namazını burada kılabilir miyiz' diye sordum. Aldığım cevabın üslubu beni şaşırttı ve o eski günlere götürdü;
"Ne namazı ağbegi!" dedi. "Aklını başına al! Bir de namaz mamaz diye yolcuları sağa sola salıp sonra toplayamam" diye ilave etti.
Sözü başlıktaki "Bayburt Üslubu"na getirmek istiyorum.
Biz Bayburt'un köylerinde doğup büyümüş ama zaruret icabı otuz-otuz beş yıldır büyük şehirlerde ikamete mecbur olmuş insanlarız. Ama her fırsatta memleketimize koşar gideriz. Bu babdan olarak ben abdi aciz de otuz iki yıllık memuriyetim boyunca hemen her sene yıllık iznimi memleketimde geçiririm. Tabii ilk zamanlar bu gidiş gelişlerimizi zorunlu olarak tek seyahat şirketi ile yapardık. Bir nevi otobüslere mahkumduk.
Açık sözlü birisi olarak şunu söyleyim ki o dönemlerde bu otobüslere mahkumiyetin sonucu olarak otobüs personelinin incitici bir çok davranışına katlanır, sesimizi çıkaramazdık. Azıcık benim gibi sözünü içinde tutamayanlar birşeyler söylemeye kalksa o sevimsiz üslupla tekrar bastırılır ve yanımıza destek olması gereken diğer yolcuların sessizliği hatta karşı taraftan yana tavır almaları sebebiyle suçlu durumuna düşer, susmak zorunda kalırdık.
Neticede bir çoklarımız gibi nasip oldu dört tekerleği yürüyen ve bizi ailecek memleketimize götürüp getirecek bir aracımız oldu. Yaklaşık yirmi yıldır ya bir kere ya iki kere otobüsle Bayburt seyahati yapmak zorunda kalmışımdır.
İşte bu yıl da Kurban Bayramından sonra oldukça lüks otobüslerin biriyle Bayburt-İstanbul arası gidip gelmek zorunluluğum oldu.
Öncelikle şunu söyleyim ki tek şirketten iki, üç şirkete hatta uçakla gidip gelme imkânına kavuşmuş olmak ve teknolojinin gelişmesi bizim otobüs şirketlerimizi de oldukça etkilemiş. Araçların konforu ve personelin yaklaşımı oldukça değişmiş. Bu durumdan çok memnuniyet duydum.
İşte bu kanaat ile yola çıkmışken bir an beni pişman eden ama sonra olumlu yönde değişimin yaşandığına şahit olarak memnuyetimi mucip bir olay yaşadım.
Anlatayım:
Öğle ezanı okunmadan Bayburt'tan yola çıkmıştık. Otobüs mutad olduğu üzere yoldaki bazı yerlerde yolcularını almak için duruyor, yolcusunu alıp devam ediyoruz. Demirözü ilçesine geldiğimizde otobüsümüz münasip bir makânda durdu. Kaptan ve muavin hiç bir açıklama yapmadan aşağı indiler. Yolculardan bazıları da indi. Hatta bir yolcunun camiye doğru gittiğini görünce namaz için gittiğini sandım. Bu arada yolcu bagajlarını almaya hazırlanan muavinin yanına yaklaşıp, 'öğle namazını burada kılabilir miyiz' diye sordum. Aldığım cevabın üslubu beni şaşırttı ve o eski günlere götürdü;
"Ne namazı ağbegi!" dedi. "Aklını başına al! Bir de namaz mamaz diye yolcuları sağa sola salıp sonra toplayamam" diye ilave etti.
Ben de kendisine: "İyi de sana güzelce soru sorduk, dağılmadık; sen de düzgün bir cevap verebilirsin." deyip tekrar otobüse bindim. Tabii haleti ruhiyem o eski günlere gitti. Bu tavrı bir şekilde şimdilik hazmetmem ama gerekli tepkimi de bir şekilde dile getirmem gerekiyordu.
Kaptan direksiyona geçti. Muavin de yolcuları yerlerine yerleştirmiş, bagajlarını yerine koymuş ön kapıdan hareket etmek üzere olan otobüse bindi. Tam o sırada benimle göz göze geldi. Aşağıda sorduğum o nazik sorum karşısında verdiği cevabını eleştirmemden etkilenmiş ve yanlış yaptığını anlamış ki bana; "Üzehen gurban olum ağabegi, burada namaz kılmak için durmadık, yolcu almak için durduk. Namazı Şiran'da güzel bir mescit var, abdesthaneleri daha temiz. Orada kılarsınız" dedi.
Ben de bu cevap karşısında:
"Tamam, güzel, haklısın, ama ben sadece sana soru sordum. O zaman böyle cevap verebilirdin. Azarlayıcı bir üslupla niye cevap veriyorsun ki" dedim.
Hiç düşünmeden verdiği cevap şu:
"Okadar olacak ağabegi, neydek Bayburt Üslubu"
Kaptan direksiyona geçti. Muavin de yolcuları yerlerine yerleştirmiş, bagajlarını yerine koymuş ön kapıdan hareket etmek üzere olan otobüse bindi. Tam o sırada benimle göz göze geldi. Aşağıda sorduğum o nazik sorum karşısında verdiği cevabını eleştirmemden etkilenmiş ve yanlış yaptığını anlamış ki bana; "Üzehen gurban olum ağabegi, burada namaz kılmak için durmadık, yolcu almak için durduk. Namazı Şiran'da güzel bir mescit var, abdesthaneleri daha temiz. Orada kılarsınız" dedi.
Ben de bu cevap karşısında:
"Tamam, güzel, haklısın, ama ben sadece sana soru sordum. O zaman böyle cevap verebilirdin. Azarlayıcı bir üslupla niye cevap veriyorsun ki" dedim.
Hiç düşünmeden verdiği cevap şu:
"Okadar olacak ağabegi, neydek Bayburt Üslubu"
İçimden tebessüm ettim. Bir taraftan da az önce düşündüğüm ve otuz yıl önceki arabalar değişmiş ama insanımız hiç değişmemiş şeklindeki düşünce ve yargımdan dönmüş gibiydim. En azından hatasını anlamış, özür dileme erdemine erişememişse de bir şekilde düzgün bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmişti ya. Bu benim için kanaatimi değiştirmekte yeterliydi.
Dediği gibi Şiran'da durduk. Abdesthanede abdestimizi alıp namazımızı kıldık. Tam üst kattaki mescidden inerken abdesthanelerin kapısında arabamızın "Bayburt Üsluplu" muavini ile karşı karşıya geldik. Beni görünce boynuma sarıldı, yüzümü öptü. "Ağabegi kıldın mı namazını" dedi. Ben de memnuniyetle "evet" dedim. "Ağabegi Allah kabul etsin. Yaptığım yanlışlıktan dolayı da özür dilerim" dedi.
Dediği gibi Şiran'da durduk. Abdesthanede abdestimizi alıp namazımızı kıldık. Tam üst kattaki mescidden inerken abdesthanelerin kapısında arabamızın "Bayburt Üsluplu" muavini ile karşı karşıya geldik. Beni görünce boynuma sarıldı, yüzümü öptü. "Ağabegi kıldın mı namazını" dedi. Ben de memnuniyetle "evet" dedim. "Ağabegi Allah kabul etsin. Yaptığım yanlışlıktan dolayı da özür dilerim" dedi.
Hayal kırıklığıyla başlayan yolculuğumuz bu erdemli davranışla devam edince ben de o eski günlerin geride kaldığını, teknoloji ile birlikte gelişen araç konforumuzun insanımıza da yansıdığını görmenin hazzını tadarak seyahatimi tamamlamış oldum.
Hemen her mola yerinde o muavinin beni görünce güler yüz göstermesi kaptanların düzgün kıyafetlerini, tecrübeli ve düzgün davranışlarını görmüş olmam memleketimin insanı adına beni gayet memnun etti. Tabii ki muavinimiz sayesinde literatürümüz ve dağarcığımız bir kavram daha kazandı: "Bayburt Üslubu". Aşağı yukarı her Bayburtlu'da olan bir üslup bu. Kötü niyetli değil ama mert adamların tabiatı icabı sert bir üsluptur o.
Hemen her mola yerinde o muavinin beni görünce güler yüz göstermesi kaptanların düzgün kıyafetlerini, tecrübeli ve düzgün davranışlarını görmüş olmam memleketimin insanı adına beni gayet memnun etti. Tabii ki muavinimiz sayesinde literatürümüz ve dağarcığımız bir kavram daha kazandı: "Bayburt Üslubu". Aşağı yukarı her Bayburtlu'da olan bir üslup bu. Kötü niyetli değil ama mert adamların tabiatı icabı sert bir üsluptur o.