Yooo hemen aklınıza kötü şeyler gelmesin, değerli yazarımız Abbas Sayar'ın "El Eli Yur, El de Yüzü" adlı romanında (Ötüken Yayınevi) gördüm bu müthiş benzetme ve yakıştırmayı, hoşuma gitti, yazı konusu yapmaya karar verdim.
"Kuşkaldıran" ne biliyor musunuz? Av'ın yerini arayıp bulan, kuşları ürkütüp havalandırarak avcının hedefi yapan köpeklere "Kuşkaldıran" deniyor İç Anadolu'da… Abbas Sayar'ın bu romanında anlattığı Yozgat'a bağlı "Zağcıoğlu" köyünde "Kuşkaldıran" lakaplı bir adam var ya, iş onunla kalmıyor, siyaset alanında kuşkaldıranlık eden nice kişiler de var… Bunlar oy avcılığı yapanlara kuşkaldıranlık ediyorlar.
Abbas Sayar, 1954 ve 1957 seçimlerini anlatıyor… Zağcıoğlu köyü Demokrat Parti'nin vaadlerine kapılıyor, köyün birçok sorunu var, onları halledebilmek uğruna, 98 oyuna, ikna ettiği CHP eğilimli sandık başkanının da oyunu katarak 99 oyun tamamını DP'ye veriyor… CHP ve Bölükbaşı'nın Millet Partisi sıfır çekiyorlar o köyden. Saat 13.00 sularında, tüm seçmenler oylarını kullanıyorlar, oy sayımı da hemen yapılıyor, sandık başkanı hemen Yozgat'a hareket ediyor ve Seçim Kurulu'ndan önce sonucu DP İl Başkanlığına bildiriyor. Saat 16.00'da Ankara Radyosu Türkiye genelinde üç köyün sonuçlarını açıklıyor (o zaman yasal engel yok), bu köylerden biri de Zağcıoğlu…
"Kuşkaldıran" ne biliyor musunuz? Av'ın yerini arayıp bulan, kuşları ürkütüp havalandırarak avcının hedefi yapan köpeklere "Kuşkaldıran" deniyor İç Anadolu'da… Abbas Sayar'ın bu romanında anlattığı Yozgat'a bağlı "Zağcıoğlu" köyünde "Kuşkaldıran" lakaplı bir adam var ya, iş onunla kalmıyor, siyaset alanında kuşkaldıranlık eden nice kişiler de var… Bunlar oy avcılığı yapanlara kuşkaldıranlık ediyorlar.
Abbas Sayar, 1954 ve 1957 seçimlerini anlatıyor… Zağcıoğlu köyü Demokrat Parti'nin vaadlerine kapılıyor, köyün birçok sorunu var, onları halledebilmek uğruna, 98 oyuna, ikna ettiği CHP eğilimli sandık başkanının da oyunu katarak 99 oyun tamamını DP'ye veriyor… CHP ve Bölükbaşı'nın Millet Partisi sıfır çekiyorlar o köyden. Saat 13.00 sularında, tüm seçmenler oylarını kullanıyorlar, oy sayımı da hemen yapılıyor, sandık başkanı hemen Yozgat'a hareket ediyor ve Seçim Kurulu'ndan önce sonucu DP İl Başkanlığına bildiriyor. Saat 16.00'da Ankara Radyosu Türkiye genelinde üç köyün sonuçlarını açıklıyor (o zaman yasal engel yok), bu köylerden biri de Zağcıoğlu…
Seçimden sonra DP Yozgat İl Başkanlığı teşekkür için köye bir heyet yolluyor, her eve bir kutu da şeker dağıtacaklar… Nutuklar atılıyor, sıra şeker dağıtımına geliyor fakat o da ne, şekerler az getirilmiş, yetmiyor, küfürlü tepkiler oluyor, şeker alamayanlara 10'lar lira verin deniyor ya, bu teklif de yatıştırmak yerine küfürleri artırıyor… Küfredenler yatıştırılıyor ileriki günlerde, yatışmayanlar bastırılıyorlar ve köylü verdiği ve Anadolu'da dillere destan olan 99 oyunun karşılığının peşine düşüyor. Banka borçları ertelensin, yeni krediler verilsin, köyün yolu ve köy camisine minare yapılsın… Yapılıyor mu? Hayır… Üstüne üstlük haciz de geliyor köylüye… Sonra tepkiler, sonra, oyalama, yağlama, bağlama…
Gele gele geliniyor 1957 seçimlerine, Zağcıoğlu Köyü, DP'nin yakın markajında, vaatler aynı, kuşkaldıranlar işbaşında, amaç bu kez de 106 oyun tamamını almak… Sandık başkanı da ayarlanmış ya, köyün tek Kurtuluş Savaşı Gazisi Ahmet Çavuş, köylünün dönekliği ve ikiyüzlülüğünden yaka silkip göçmüş Ankara'ya. CHP'li olduğu halde köyde tek ses çıksın diye geçen seçim DP'ye vermiş oyunu, bu kez vermek istemiyor, kaybettirmiş izini de… Köylü, Ahmet Çavuş ve karısının 2 oyunu düşünüyor, onlar olmazsa 106 oy verme sözü yatacak… Onun da kolayı bulunuyor, sandık başkanı öğlen yemek molası veriyor, o arada onların yerine de oy kullanılıp parmaklar basılıyor. Ve gene Zağcıoğlu'nun sonucu radyodan ilan ediliyor… Ediliyor ya, Gazi ve eşinin 2 oyu şikâyet konusu olursa sorun çıkacak gibi, ya CHP duyarsa, ya köyden birileri gevezelik ederse… Onun da çaresi bulunuyor, hemen köye hoparlör ve mevlidhanla birlikte bir heyet gidiyor… Mevlid okunuyor, külah külah şekerler dağıtılıyor, böylece iş tatlıya bağlanıyor…
Bugüne ne kadar çok benziyor öyle değil mi? Araçlar değişmiş ama ağızlar ve yöntemler hep aynı, kuşkaldıranlar iş başındalar yine ve hep de var olacaklar bu gidişle…