Nihal Atsız Beğ’in
“Türk Ülküsü”nü yavan ve randımansız (oy getirmeme açısından) bularak, Seyit Ahmet Arvasî’nin
“Türk İslam Ülküsü”ne sarılanlar, bu karma, hatta karmakarışık ülküyü ve ortaya atan kişiyi tartışmıyorlar, tartıştırmıyorlar, sorgulamıyorlar, sorgulatmıyorlar…
Seyit Ahmet Arvasî… Adının başındaki
“Seyitlik”, soyunun Hazreti Peygamber’e dayandığı savına dayanıyor.
Bu savı hararetle savunuyorlar Arvasî’ler… Nasıl mı bakın işte böyle (metindeki imla ve Türkçe hataları onlara aittir):
“Yine ülkemizde büyüyen bir holding ve medya kuruluşlarının ARVASILER’e saygıları da Van’da bazı uydurma ARVASI’lerin türediğini gösterdi. Ancak 1988’de Rahmetli Seyyid Ahmet ARVASİ ile Süleyman Kuku beylerin Ehl-i Beyt ve Bazı Secereler kitabı buna izin vermedi. Çünkü adı geçen kitapta 1988 tarihi itibarı ile, Arvasilerin tamamının isimleri taaa Hazreti Huseyin efnedimize (raddiyallahu teala anh) ve oradan da Adem aleyhisselama kadar yazılı idi. Bu iş yama ile yalan ile, sahtecilikle ve hayasızlıkla olmaz. Bu Allah-u tealanın takdiridir. Dilediğine dilediğini ihsan eder. Hak edene de Cehennem vadileri mühlet bekler. Yazık !!!
Arvasilerin büyükleri buyuruyorlar ki: Bugünkü imanlılar seyyid değillerse çoğu Sahabe-i Kiramın torunları ve o devirde yaşasalardı ESHAB olurlardı. Bugünkü imansızlar mürtedler zibidiler nasipsizler o devirde yaşasalardı hepsi Ebucehil veya AS bin VAİL olurlardı.”
Eveeet, demek ki neymiş? Hazreti Muhammed’i geçtik, bu Arvasîlerin soyu teey Hazreti Adem’e kadar dayanıyormuş ve de şecere varmış.
İşte o şecere, bir bakın önce:
“1. ADEM Aleyhisselam, (safiyullah), 2. ŞİS (ŞİT) Aleyhisselam, 3. Enuş, 4. Kiban, 5. Muhlail, 6. Yerd, 7. Ahnuh, 8. Metuşleh, 9. Lemk, 10. NUH Aleyhisselam, (Neciyullah), 11. Sam, 12. Erfehşad, 13. Şalih, 14. Ayber, 15. Falih, 16. Rağu, 17. Şaruh, 18. Nahur, 19.Taruh, (İbrahim aleyhisselamın babası budur. Azer isimli nasipsiz amcası idi ve kâfir idi), 20. İBRAHİM Aleyhisselam, (Halilullah),
21. İSMAİL Aleyhisselam, 22. Sabit, 23. Kahtan, 24. Ya'rib, 25. Yeşceb, 26. Yerh, 27. Nahur, 28. Makum, 29. Add, 30. Aded, 31. Adnan, 32. Me'ad, 33. Nizar, 34. Mudar, 35. İlyas, 36. Mudrike,
37. Huzeyme, 38. Kinane, 39. Nadr, 40. Malik, 41. Fihr, 42. Galip, 43. Lüvey, 44. Ka'b, 45. Mürre, 46. Kilab, 47. Kusay, 48. Abdimenaf, 49. Haşim, 50. Abdulmuttalib, 51. Abdullah ve (alemlerin efendisi, gelmişlerin ve geleceklerin en üstünü, rahmeten lil alemin) 52. MUHAMMED ALEYHİSSELAM,
1. Hazreti Fatıma (dolayısı ile Hazreti Ali), 2. Hazreti Hüseyin (radıyallahü anhüm), 3. İmam-ı Zeynelabidin, 4. Muhammed Bakır, 5. Cafer-i Sadık (Annesi Ümmi Ferve binti Muhammed bin Ebubekr-i Sıddık olduğundan, Arvasiler, anne tarafından Ebubekr-i Sıddık Radıyallahu teala anh efendimizin torunu olma şerefi ile de zinetlenmişler. Her şey Allahtan. Allah-u tealaya sayısız nimetleri için sonsuz hamd-ü senalar ve şükürler olsun), 6. İmam-i Musa Kâzım, 7. İmam-ı Ali Rıza, 8. Musa, 9. Ali Cevad, 10. Muhammed, 11. Ali, 12. Hasan, 13. Muhammed, 14. Hasan, 15. Abdullah, 16. Mehdi, 17. Murad, 18. İsmail, 19. Ahmed, 20. Ma'ad, 21. Nizar, 22. Abdulaziz, 23. Mansur,
24. Ebu Abdullah, 25. Hasan Tahir, 26. Hacı Kasım, 27.Abdullah, 28. Haydar, 29. Cemalüddin (Alimüddin, Abdulkadir-i Geylani Hazretlerinin rahmetullahi aleyh dayısı), 30. Abdulcebbar,
31. Hacı Kasım-i Bağdadî, 32. Abdulvehhab, 33. Abdulaziz, 34. İzeddin Abdullah, 35. Hacı Kasım-i Bağdadî (Şirvanî), 36. Kutb-i Arvas Muhammed-i Veli (ARVAS Köyünün kurucusu), 37. Kemaleddin
38. Cemaleddin (Alim-i Rabbanî), 39. İbrahim, 40. Muhammed Şehabeddin, 41. Muhammed Veli
42. Abdullah (Diğer oğlu Seyyid Abdurrahim Arvasi, Büyük Mütefekkir Rahmetli Seyyid Ahmed ARVASI’ nin dedesidir, 43. Seyyid Abdurrahman-i Kutb-i Arvasî, 44. Abdullah, 45. Abdulcelil-i veli
46. Abdullah, 47. Halid, 48. Abdulcelil , 49. Zeynelabidin, 50. Mehmet Salih Arvas -Bu sitenin sahibi- www.mehmetsaliharvas.tr.gg (Abisi Muhsin, kardeşi Mehmed Şerif)
51. Ömer ile Muhammed Arif. (Kızkardeşleri Rabia ile Nefise hanımlar)”
Eveeet… Hazreti Adem’den Hazreti Muhammed’ kadar 51, Hazreti Muhammed’den bugüne dek de 51 olmak üzere 102 göbekten ata sayılmış bu şecerede. Şimdi gelin şöyle basit bir hesap yapalım. Bu 102 göbekten kişiler ortalama 60 yıl yaşasalar, yıl toplamı 102X60=6120 olur. Yani adamlar tamı tamına 6120 yıllık bir soy kütüğünü sağlamca kayıt altına almışlar ve bugüne taşımışlar.
İddia bu… İddia bu ama bana hiç inandırıcı gelmiyor, belgeye dayanmıyor öncelikle. Bilimsel de değil, ilk insan Hazreti Adem'se, bunların hesabına bakılırsa insanlık tarihi taş çatlasa 6 bin yıl.
Oysa gerçek bu değil, Nature dergisinde yayımlanan bir araştırmada, 400 bin yıllık bir insan iskeletinin uyluk kemiğinde DNA (Birçok organizmanın kalıtsal karakterlerinin tayininde rol oynayan yapı) bulunduğu açıklandı yakın zamanda. Söz konusu kemik, İspanya’da bulunan ve eski döneme ait 28 insanın kalıntılarını içeren ‘Kemik Çukuru’ndan edinildi.
İspanya’nın kuzeyinde Burgos kentinde bir mağarada bulunan ve 20 yıldan fazla süredir üzerinde çalışılan insan kalıntılarının Orta Pleistosen (buzul çağının yaşandığı jeolojik zaman dilimi) adı verilen döneme ait olduğu düşünülüyor.
Arvasi şeceresinin bilimsel bir yanı yok, rivayetlere dayanıyor ve belli ki yalan. Rivayete kalsa, ben de soyumun Kürşad’a dayandığına dair yarın bir şecere icat ederim. Bunlar da (özellikle Araplar ve Kürtler) öyle yapmışlar, bugün gezin Doğu Anadolu’yu, Arvasilerinkine benzer, böyle binlerce şecere gösterirler size.
Bunlar Sünni… Tüm Alevi dedeleri de gösterirler size böyle şecereler (öz be öz Türk’türler üstelik hepsi de).
Gösterirler ya, işin aslı onların anlattıkları, sundukları gibi değildir. Biz bu işin aslını
“Edebiyatlaşan Vergiler/Vergi ve Muhasebede Çok Bilinmeyenler” adlı eserimizde kaynaklarıyla birlikte yazdık. Onları paylaşalım hemen, dileyen bize inanır, dileyen de bu -bana göre- “sahte şecerelere…
Fermanla Peygamber Soyuna Geçirilme ve Vergi Bağışıklığı
Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat, 1232 yılında doğu illerine yaptığı bir sefer sırasında Bingöl'e de uğrar. Türk ve Kürt beylerini toplar. On ikili bölükler halinde örgütlenmiş olan köy ve obaların bu beylere bağlandığını ilan eder. Bir de ferman verir bu beylerin eline. Bu fermanda, beylerin peygamber soyundan geldiklerinin tescil edildiği ifade olunmaktadır. Beyler artık yeşil sarık sarabilecekler, kendilerine 150'şer koyun verilecek; her, türlü vergiden bağışık olacaklar; ayrıca her yıl bağlı köy ve obalardan "çerağ hakkı", "hakullah" ve "seydullah" adları verilen salmaları toplayabileceklerdi.
Bütün bu kolaylık, bağışıklık ve ayrıcalıklar karşılığında Selçuklu Devleti, Seydo ve Seyit ünvanlarını verdiği bu beylerden iki şey istiyordu: Devlet'e bağlılık ve halka doğru İslâm'ı öğretmek. (Kaynak:Nejat Birdoğan 'Sivas Kitabı' adlı kitaba yazdığı yazı )
Şimdilerde MHP Milletvekili ve Grup Başkan Vekili olan Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu, "18 Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun İskân Siyaseti Ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi" adlı eserinde, bazı Türkmen oymaklarının vergi vermemek ya da vergilerin artışlarını önlemek için, vergi memurlarına
"seyyidlik" iddiasında bulunduklarını yazıyor.
Ve son söz: Soyunda Türklük olmayan, bunu şeceresi ile ortaya koyan ve bu şecereyi kutsayan, tartışılmaz olarak kabul eden zihniyet, bir yandan da Türk Milliyetçiliği hakkında ahkâm kesecek ve bu alanda en büyük mütefekkir olarak görülüp takdim edilecek…
Bu kabul edilemez bana göre…
Düşünmeye davet ediyorum insanımızı, kalıp yargılarını tartışmaya davet ediyorum.