Ülkemizin din ve tarikat kıskacına neden geldiği üstüne, önce Muzaffer İlhan Erdost’un yazdıklarına bakalım:

“1850’li yıllar, Batı’da gerek doğa bilimleri gerek toplumbilimleri ve ekonomik bilimler açısından büyük devrim yılları. Darwin ‘Türlerin Kökeni’ni, ‘İnsanın Türeyişi’ni; Marx-Engels ‘Komünist Manifesto’yu, Marx ‘Kapital’i yayınlıyor. Bunlar kendilerinden önce yayınlanmış çalışmaların, birikimlerin üzerinde yükseliyor, yeni bir çağın, materyalist ve diyalektik bakış açısının bilimsel ve düşünsel temelini atıyorlar.

Ama her birinin arkasında, araştırdıkları konularda, yüzlerce çalışma var, kitap olarak, yazı olarak yayımlanmış. Örneğin Kapital’de, Artı-Değer Teorilerinde, teorilerin nasıl birbiri ardına gelişerek Marx’ı bir sıçrama tahtası yapmaya hazırlamış olduğunu duyumsatan yüzlerce ekonomi-politik yapıt ve bu yapıtların ‘değer’ açısından değerlendirilmesi vardır.

Bir de bize bakalım: Geçenlerde Uğur Mumcu Vakfında ‘Saidi Nursi Öğretisi’yle ilgili yaptığım konuşmamda, Saidi Nursi’nin fizik, kimya gibi ‘müsbet’ bilimlerin yabancı bilimler oldukları için ‘şeriat süzgecinden süzülerek’ alınması gerektiğini ileri sürdüğünü söylemiştim. Bunu günümüzün dekan olmuş profesörleri genişleterek, sosyoloji, antropoloji gibi ‘beşeri’ bilimlerin de aynı şekilde şerait süzgecinden süzülerek alınması gerektiğini söylediler, yazdılar, yayınladılar. ‘Meşayih’ yani ‘şeyhler’, yani medrese uleması tarafından ‘süzülerek’ alınan ‘müsbet ve beşeri bilimler’e örnek olarak, Jeoloji Mühendisleri Odası yönetiminden arkadaşlar, ilk jeoloji kitaplarından bir tıpkı basım getirdiler bana. Bu jeoloji kitabının önünde, ‘İslam’a mugayir’ yani aykırı olan bölümlerin çıkarıldığı yazılıydı. Saidi Nursi’nin 1960’ın ilk aylarında öldüğünü belirteyim. 2000’li yıllarda Saidi Nursi öğretisi giderek saygın ve yaygın bir öğreti oluyor.” (1)    

ALLAH’I ZİKREDEN KEDİLER, HASTALIĞINI TEŞHİS EDİP HASTANENİN YOLUNU TUTAN KEDİLER

Kediler açıkça Allah’ı zikrediyormuş, Said Nursi bunu açıkça duymuş.

Bakın nasıl olmuş, okuyun hele:

“Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Risale-i Nur'da birçok yerde kedilerden bahsedip ve onların zikirlerine dikkat çekiyor. Bediüzzaman, kediler için ‘nasıl bu vazifesiz canavarcıklara mübarek denilir?’ sorusunu şöyle cevaplıyor: Hattâ bir gün kedilere baktım. Yalnız yemeklerini yediler, oynadılar, yattılar. Hatırıma geldi: ‘Nasıl bu vazifesiz canavarcıklara mübarek denilir?’ Sonra gece yatmak için uzandım. Baktım, o kedilerden birisi geldi, yastığıma dayandı, ağzını kulağıma getirdi, sarih (açık, anlaşılır) bir surette ‘Yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm’ diyerek, güya hatırıma gelen itirazı ve tahkiri (aşağılama), taifesi namına reddedip yüzüme çarptı. Aklıma geldi: ‘Acaba şu zikir bu ferde mi mahsustur, yoksa taifesine mi âmmdır (tüm kedileri de içine mi alır)? Ve işitmek yalnız benim gibi haksız bir muterize mi münhasırdır (itirazcıya mı özgüdür), yoksa herkes dikkat etse bir derece işitebilir mi?’ Sonra, sabahleyin başka kedileri dinledim. Çendan (gerçi) onun gibi sarih değil; fakat mütefavit (birbirinden farklı) derecede aynı zikri tekrar ediyorlar. Bidâyette (başlangıçta) hırhırları arkasında ‘Yâ Rahîm’ fark edilir. Git gide hırhırları, mırmırları aynı ‘Yâ Rahîm’ olur; mahreçsiz (çıkış yeri belirsiz), fasih (açık ve düzgün) bir zikr-i hazîn (acıklı zikir) olur. Ağzını kapar, güzel ‘Yâ Rahîm’ çeker. Yanıma gelen ihvanlara (kardeşlere) hikâye ettim. Onlar dahi dikkat ettiler, ‘Bir derece işitiyoruz’ dediler.”(2)

Yaa şakirtleri, ihvanları da “Bir derece işitmişler”, bir derece işitmek nasıl oluyor acaba? 

Ama durun, Said Nursi’nin kedi dersleri bu kadar değil, alın işte bir tane daha:

“Kedi, içgüdü ile değil 'ilham-ı fıtri' ile hastaneye gitti ameliyat oldu.

Bursa'da hayvan hastanesine giren kedi solunum sıkıntısı fark edilince, röntgene alındı. Ameliyat edilen kedi, sağlığına kavuştu. Kedinin ameliyathaneye gitmesi ne anlama geliyor? 

Bursa Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi'ne 9 Ağustos'ta giren sokak kedisini fark eden veteriner hekim Elif Ünlü, kucağına aldığı kedinin solunum zorluğu çektiğini fark etti. Bunun üzerine röntgene alınan kedide, diyafram rüptürü (yırtılması) olduğu anlaşıldı. Cerrahi kliğinde ameliyata alınan kedi, tedavisinin ardından sağlığına kavuştu. Öğrencilerin 'Ali Cabbar' olarak isim koyduğu kedi ile nöbette karşılaşan, kucağına aldığında solunum sıkıntısı çektiğini anlayan Elif Ünlü, elle yaptığı muayenede de karın organlarının yerinde olmadığını tespit ettiğini söyledi. ‘Sanki, 'beni tedavi edin' dedi ve buraya 9-10 aylık erkek kedi. Kendisine yuva arıyoruz.’

Hayvanların buna benzer bazı davranışlarının ‘içgüdü’ olarak yorumlanmasına karşı Bediüzzaman Said Nursi, bunun tesadüf olmadığını ‘ilham-ı fıtrî’ olarak ‘kader-i İlâhî’nin sevk ettiğine dikkat çekiyor Risale-i Nur'dan Yirmi Sekizinci Mektup'ta” 

Evet Hazret, hâzâ bir kedi uzmanı imiş anlaşılan, ben yalnızca sinekler konusunda uzman biliyordum, bunu yazmıştım da…

1) Muzaffer İlhan Erdost-Şiirin U Dönüşü/Onur Yayınları
2) https://www.risalehaber.com/bediuzzaman-kedilerin-allahi-zikrettigini-anlatiyor-434093h.htm