Nice kara sevdaların, sevdası gitmiş karası kalmıştır, nice sesler ve anılar çağrışımlarını yitirmiş, fersude banknota dönmüşlerdir.
Nice dostlukların urvasızlığını geç de olsa görmüşsündür, nice düşmanlıkların yapaylığı, gereksizliği, temelsizliği çıkmıştır ortaya.
Nice gurbetler sılalaşmıştır, eski sılalar da gurbet olmuştur artık.
Nice devrimler statüko olmuşlardır, nice dönüşümler tutuculuk burgacına kapılmışlardır.
Nice inançların beyin ve belleklerdeki kaleleri düşmüştür. Yeni kalekollar yapılmakta sarplara, geçmişsiz ama gelecekli, bugünlü.
Nice yıldızlar vardı gözünde büyüttüğün, bir düş kırıklığı oldular yakınlarına varınca; nice kara delikler keşfettin içleri dert ve ders doluydu.

GÜLÜN YARPUZA DÖNMESİN, KURUSUN!
O Azeri türküde der ki "Gülün yarpuza dönsün menden yüz dönderen yar."                               
Yare bu kadarcık bir beddua... Yarpuz yabani nanedir çok da kötü bir şey değildir.                      
Peki ya bize yüz dönderen dostlara, yakınlara ne demeli? "Gülün yarpuza dönsün" demek yeter mi onlara? Yetmez! Gülün kurusun demek gerek onlara, gülsüz kalsınlar, güle hasret kalsınlar, gül acısı yaksın içlerini...

YEREL OLMAKTAN KURTULAMAMAK…
Şiveli yorumlar, şive taklitleri hüner değildir. Bunlara gülmek, bunlar saplanıp kalmak, güdük yapar insanı, yeteneklerini bile dumura uğratır, ufkunu karartır. 
Yerel olmaktan kurtulamamak, düşünce ve tutumda sığlık ve kısırlığa neden olur, kendini yinelemeye götürür, bu bir kısır döngüdür.
Yerel yaşamak, yereli sömürmek de hüner değildir, kendini kandırmaktır, memleket mastürbasyonudur. 
Büyükşehir statüsündeki şehirlere göçmüşsünüz hâlâ yerelsiniz, hem de ilkel yerelsiniz, yetersiz yerelsiniz...  
Eğer geldiğin yerlere yararlı olmak istiyorsan, oraları çok seviyorsan, önce ulusal, sonra da evrensel olmalısın. İşte o zaman geldiğin yerleri yükseltebilirsin, ufuklarını açabilirsin ve senin geldiğin yer sayesinde, o geldiğin yerleşim yerinin de adı sanı duyulur...
Yoksa, kuru övgü, şark kurnazlığı, ilkel dernekçilik ve boş laftan öteye gidemezsiniz.