DİNBAZIN MAHCUP BİR ŞÜKRANI
Dinbaz bir ülkücü eskisinin, sosyal medyada yaptığı paylaşımı öven bayana yanıtı: "Mahcup bir şükranı kabul buyurunuz..."
"Mahcup bir şükran" nasıl oluyor acaba? Yüzü mü kızarıyor ya da kulaklarına kadar mı kızarıyor, gözleri yere mi iniyor?
Bir şükranın mahcup olması ne anlam ifade eder, şükranın değerini artırır mı ki?
Mahcup olmayan bir şükran sunsaydı, kabul görmeyecek miydi, niye şükranını mahcubiyete sararak sunuyor?
Soruları çoğaltmak mümkündür ama ben işin aslını söyleyeyim size kısadan ve keseden. Bu "mahcubiyet" bir dinbaz ikiyüzlülüğüdür. Hep aşırı tevazu maskesi takarlar yüzlerine, oysa aşırı tevazu kibirden ileri gelir.
BAŞKA İMANIN MÜMİNİ VE DÜNYANIN GÜLEN YÜZÜ
Başka imanın müminleri imişler onlar, sevinç saçan yüzü varmış, onu üstüne örter dünyanın öyle seyrederlermiş...
Başka imanın mümini... Hangi imanın acaba? "Yalancı dünya", "imtihan dünyası", "rahatlık olmayan dünya", demediğine göre, İslam imanı olamaz.
Tuhaf şey, oysa ki bunu diyen herifçioğlunun işi gücü dindir.
Ve dünyanın sevinç saçan yüzü... Evet böyle bir yüzü vardır dünyanın ama o yüze Müslümanlar pek bakmazlar...
Yani kendisiyle ve o sarılıp asla bırakmadığı dini ile çelişkiye düşen bir söz etmiş arkadaş...
KELİME-İ TAYYİBE-İ MÜNCİE-İ MÜBAREK
KON TV adlı dinbazkanala yolum düştü geçgeç yaparken, bir camiden yayın var, vaiz sözünü bitiriyor ve "Kelime-i Tayyibe-i münciye-i mübarek ki, buyrun: Eşhedü en la ilahe illallah..." diyerek, cemaate kelime-i şahadet çektiriyor...
Çekiyor cemaat çekmez mi? Çekiyor da, o cemaatten birisi bile "Kelime-i Tayyibe-i münciye-i mübarek"in anlamını bilmez (bilmediklerini biliyorum, yıllarca o camilere gittim). Bilmedikleri gibi sormazlar da…
Ve bir başkası: Öyle derdi o kara sakallı uzun boylu hoca "tövbe istiğfar" ettirirken: "Bir daha günah işlememeye azm ü cezm ü kast eyledim". Kimse de demezdi "Ne ettin, ne ettin? Sen nece konuşuyorsun?" diye, "amin" çekerdik hep bir ağızdan...
Ah ah böylesi hocaların düzenini yıkmaya "azm ü cezm ü kast eylesek" bir de... Ne iyi olur ama..
SUPARA’DA TİTREYEN MİM
Supara'yı bilir misiniz? Erzurum'da elifba kitapçığına denir. "Elif Suparası"nı yavrucakların boynuna asar, kur'an kursuna yollarlar.
Bir gün baktım, ülkücü eskisi biri bu suparaya beyit yazmış, suparadaki “mim” titriyormuş. Altında da bir sürü yorum, kur'an kursu anıları.
“Daim Sola Daim Sola” adlı kitabım çıktığında bir şair dostum dedi ki: "Sen 50 yıllık birikimini, emeğini bir yana atıp ‘daim sola’ nasıl dedin?"
Cevabını verdim, dedim ki "Ben hiçbir kişinin, oluşumun, ideolojinin gölgesinde yaşamadım, onlara arkalanarak bir şey yapmadım. Onun için ben birikim falan düşünmem. Aydın olmanın mümeyyiz vasfı da budur." Cevap veremedi.
Şimdi gelelim bu "Supara’dakiMim’intitremesi”ne… Ne Mim mi titriyor ne cim ne de vav… Birisi kendince anlam yüklüyor, başkaları da buna inanıyorlar. Hem niye titriyor ki?..
HAZIR DUA OLMAZSA DUA EDEMEYEN BİR HALK
Tanrı'ya içinden geldiği gibi, kendi ürettiği tümce ve imgelerle yakarmayı bile beceremeyen bir halk yaşıyor bu ülkede. Biraz önce baktım, dünyası din olan herifin biri Hatipoğlu soyadlı o malum şahsın bir duasını paylaşmış, birileri de beğenip duruyor. Bu tip insanları sınava alacaksın "Şunun bunun duasından kopya çekmeden 3 dakika yakar" diyeceksin. Lal olur çoğu, dilleri başka yerlerine kaçar.