(2016 yılında Bayburt Postasında “Çoruh Çağlar Ninni Söyler” başlığı altında yazmıştım Çoruh’un doğma ve büyüme öyküsünü. Meraklısı Bayburt Postası’ndaki yazı arşivime bakabilir. Bugün bu öykünün devamını, ötesini sunacağım…)

İnce, ipince akar Tortum Çayı, yazları kuruduğu bile olur. Azgın yağmurlar da o da azgınlaşır; sel olur, toprak taşır. Baharda kar sularıyla sarhoş olur, bulanır.

Bulanık bulanık varır “Denizbaşı” denilen yere ve taşıdığı toprakları döker Tortum Gölü’ne. Doğal rengi yeşil olan göl, sütlü kahveye döner.

Pirin
Kayaları uzanır 8 km uzunluğundaki Tortum Gölü’nün Erzurum-Artvin yolu geçen sağ yanında. Dümdüz, devasa kesme taşları andırırlar. Teknolojinin bu kayalara yol açma savaşı kendimi bildim bileli sürüp gider.

Sonu uçurumdur Tortum Gölü’nün, büyük bir gürültüyle düşer ve düşerken de dünyanın en doyulamayan manzaralarından birini sergiler. Suyun duman olduğunu görmeyen varsa, Tortum Çağlayanı’nı görmelidir.

Ve çağlayandan sonra düşmeler bitmez, “Yıkıklar” denilen yerden Artvin vadisine doğru böylece akıp gider Tortum Çayı.

Bu çayın çevresine bakalım biraz da… Çevresi bağlık bahçeliktir. Narenciye dışında her meyve yetişir. Halkın geçimi de işte bunlardandır. Tortum Gölü’nün balıkları da nefistir. Öyle nefistir ki, göl çevresinde eski ismi “Zıhik” olan köye şimdi “Balıklı” denmiştir.

Tortum Çayını Artvin’e doğru yol alırken bırakmıştık. Şimdi geliniz, Oltu Çayı’nı alalım, Şenkaya İlçesi’nin altında ve Ardahan-Oltu yolu üzerinde bulunan Kosor’dan geçirelim ve bu iki çayı buluşturalım. Halk bu çayların birleşmesine “Su kavuşumu” diyor. Su kavuşumları iki tane ve birisi Tortum-Oltu çayları birleşmesi. Muhabbetle kucaklaşıyor, deli deli sarılıyorlar birbirlerine, anlatmakla olmuyor oraya gitmek, o anı görmek gerek.

Ve sonra Tortum Oltu Çayları birleşmesi, güçlenmiş olarak akmayı sürdürüyor derin vadi boyunca. Bayburt’tan yola çıkıp, İspir’i kat eden Çoruh’un ana koluyla Yusufeli İlçesi yakınlarında sarmaşıyor.

Bu ikinci su kavuşumu daha da görkemlidir. Çoruh öyle bir çoşup azgınlaşıyor ki gem vurabilene aşk olsun. Artvin Vadisi iyice dikleşiyor, kayalar ve dağlar büyüyor, yüceleşiyor, Çoruh bu yüceleşmeye uygun olarak uğulduyor uğulduyor uğulduyor, dağ taş inliyor…

Üstte gök, altta azgın nehir… Şapka düşüren gökdelenlere taş çıkartan Artvin Vadisi… Borçka’ya dek değişmez görüntü bu.

Yer yer asma köprüler ve “varangel” denilen telli geçitler görülüyor iki yaka arasında. Her iki yakada da tutam tutam evler, kayaların arasına serpiştirilmiş yeşillikler… Çoğu zeytin ağacıdır bu yeşilliklerin. Ünlü Yusufeli Zeytini.. Upuzundur, büyüktür diğer zeytinlere göre, tadı da özüne özgü… Tadı damağında kalır bu zeytini tadanın… Ve nar ağaçları… Yerleşim yerlerinden birisinin adı da “Narlık”tır zaten.

Çoruh, kayalara vurdukça deli dalgalarla yükseliyor, köpükleniyor, adeta “Deli Horon” oynuyor.

Ve şiir düşüyor dilime:
“Kayalara akordlu çağıltıları
Büklümler ara nağme
Irmak türkü söyler yakalarına”

Bu türkü kulaklarınıza öyle yer eder ki, yıllarca gitmez, sizi oralara çağırıp durur.