Kâtip Çelebi… “Dillere Destanlar” kitabımızda onun da destanı vardır, o destanın bir bölümünü aşağıya alarak hakkında bilgiler verelim:
Mustafa asıl adı.
Mustafa asıl adı.
1609 İstanbul doğumludur.
Baba adı Abdullah (Enderun’dan yetişme, son görevi silahtar).
Ordu kâtibi olarak hayata atılıyor genç yaşta.
Kâtip Çelebi denmesi bundan.
1648 yılında, Şeyhülislam Abdurrahim Efendi
Takvim-üt Tevarih adlı eserini okuyup beğenince
Kalemde ikinci halifelik görevi veriliyor.
Hacca gidiyor bu görevi sırasında
“Hacı Halife” oluyor böylece.
Dillerinin dönmediğinden olacak
Halife’ye ‘kalfa’ demiş
Nice eserini öz dillerine çevirip
Hıfzetmiş olan Avrupalılar.
Tercan, Bağdat, Hemedan ve Revan seferine
Ve Erzurum’un kuşatılması harekâtına katılıyor.
Kâr’ı öğrendikleridir
On beş yıllık bu gezme ve görmelerden.
Ömrü boyunca Osmanlı ülkesinde
Nice kütüphanelerde bulunan binlerce kitabı
Okuyup taradığı bilinmektedir.
Ana dili gibi Arapça ve Farsça,
Çeviri yapabilecek düzeyde Latince biliyordu.
Tarih, coğrafya ve kaynakça yazımı konusunda
Rakipsizdi o çağda.
Öğrenmeye teşne bir adam.
Medrese’den yetişmediği halde
Ulemayı geçmiştir din bilimlerinde.
Matematik ve tıp dâhil, birçok bilimde de
Kendisini yetiştirmiştir yeterince.
Beşi günümüze ulaşan besteleri var.
Yani pek çok alanda bilgili
Ayaklı bir kütüphane.
Tanrı’ya yalnız gönülle bağlanılır, akıl da ne ki?
Diyenlerden değildi Kâtip Çelebimiz.
“Aklı halk için kılavuz kılan”
Diyerek anardı Tanrı adını
20’ye yakın kitabı var
Hem telif, hem tercüme.
Meraklısına havale ederek söz edemediklerimizi
Tanıtalım Çelebi’nin en tanınmış kitaplarını.
Keşf-üz Zünun
Arapça olarak ve yirmi yılda yazıldı.
Bildiği ve okuduğu tüm kitapları içeren bir kaynakça
14500 kitap ve risalenin adları ve yazarlarını bulmanız mümkün.
Bugün 14500 eseri tarayan kaç bilginimiz var?
Ve bu eserde bizim yüzyıllarca unuttuğumuz
Türklüğün yazılı ilk şaheserlerinden
“Dîvânü Lügâti’t-Türk”ün adı geçmekte.
Ali Emîrî ve Kilisli Muallim Rıfat
Değerini bilip keşfettilerse sene 1917’de.
Ali Emîrî ödediyse o yüklü parayı
Talat Paşa bastırılmasına önayak olduysa
Bunu biz ve onlar
Kâtip Çelebi ve Keşf-üz Zünun’a borçluyuzdur büyük ölçüde.
Fezleke-1...
Çelebi’nin Arapça yazılmış bu ilk tarih kitabında
Tarihle ilgili genel bilgiler ve kaynakça verilmiş
Dünyanın yaratılışından 1639 yılına dek
Önemli tarihsel olaylara değinilmiş.
Bu Fezleke’nin birinci cildi.
Türkçe yazılmış Fezleke-2
1591-1654 yıllarını kapsayan
Yine bir tarih kitabıdır.
Takvim-üt Tevarih de tarih kitabı
Kronolojik bir yapıt.
Arapça, Farsça ve Batı dillerine çevrilmiş.
Kâtip Çelebi’nin coğrafya ve kozmoğrafya alanındaki
Eşsiz eserinin adı Cihannüma’dır.
Çelebi bu eserinden söz ederken şu ilginç bilgileri verir:
“Tüm bilgileri Cihannümada topladığımı sanıyordum
Sonra gördüm ki İslami eserlerin nerdeyse tamamında
İslam olmayan ülkeler yok sayılmakta.
Müslümanlığı seçip Şeyh Mehmet adını alan
Bir Fransız rahip vardı
Arkadaşımdı.
Onun yardımıyla
Atlas Minör’ün bu konularını ilgilendiren bölümünü
Levami-ün Nur adıyla
Ekledim Cihannümama.”
Tuhfet-ül Kibâr Fi Es-Faril-Bihar
İngilizce ve Fransızca’ya da çevrilen bu eserde
Osmanlı denizciliğinin tarihçesi
Ve Kaptan-ı Deryaların hayatı verilir önce.
Sonra Girit Seferi sırasında yaşanan başarısızlıkların
Sebebi irdelenir
Aynı hatalara düşülmemesi için
Kırk altın öğüt verilir taliplisine.
Gerçek arz-ı hâlimizi yazan bu bilgili kâtibin
Bir önemli eseri de
Devlet işlerindeki kötü gidişe
Çözüm olur umuduyla kaleme aldığı
“Düstur-ül Amel”.
Osmanlı İbni Haldun’dan habersizken
Çelebi bu eserindeki çoğu düsturlarını
Bu değerli bilginden edinmişti.
Mizan-ül Hakk Fi İhtiyar’il-Ahakk
Bilimsiz din olabileceğini sanan kara cahil ve yobazların
Gülünç hallerini,
Ve anlamsız kavgalarını anlatmakla kalmaz Kâtip Çelebimiz
Önemli dinsel konulara da açıklamalar getirir bu kitabında.
İşte biz de bu son kitabından “Mizan-ül Hakk Fi İhtiyar’il-Ahakk” adlı kitabından bir bölümü ele alacağız. Okuyalım önce:
“Hendese bilen müfti ile hendese bilmeyen müftinin fetvasıdır.
Bir kimse boyu, eni ve derinliği 4 zira olan bir kuyu kazmak için birini 8 akçaya tuttu. O da boyu, eni ve derinliği 2 zira olan bir kuyu kazdı ve karşılığında 4 akça istedi.
Fetva ettirdiler. Hendese bilmez müfti, 4 akça hakkıdır dedi. Hendese bilen müfti hakkı 1 akça diye fetva verdi. Doğrusu da budur. Çünkü 2 zira kuyu, dört zira kuyunun sekizde biridir, ücretin de sekizde bir olması gerekir.” Şimdi zira’yı metre sayarak bu hesabın sağlamasını yapalım biz:
Eni, boyu, yüksekliği 4 metre olan kuyunun hacmi: 4x4x4=64 metreküp
İşte biz de bu son kitabından “Mizan-ül Hakk Fi İhtiyar’il-Ahakk” adlı kitabından bir bölümü ele alacağız. Okuyalım önce:
“Hendese bilen müfti ile hendese bilmeyen müftinin fetvasıdır.
Bir kimse boyu, eni ve derinliği 4 zira olan bir kuyu kazmak için birini 8 akçaya tuttu. O da boyu, eni ve derinliği 2 zira olan bir kuyu kazdı ve karşılığında 4 akça istedi.
Fetva ettirdiler. Hendese bilmez müfti, 4 akça hakkıdır dedi. Hendese bilen müfti hakkı 1 akça diye fetva verdi. Doğrusu da budur. Çünkü 2 zira kuyu, dört zira kuyunun sekizde biridir, ücretin de sekizde bir olması gerekir.” Şimdi zira’yı metre sayarak bu hesabın sağlamasını yapalım biz:
Eni, boyu, yüksekliği 4 metre olan kuyunun hacmi: 4x4x4=64 metreküp
Eni, boyu, yüksekliği 2 metre olan kuyunun hacmi:2x2x2=8 metreküp
64/8=8
Şimdi gelelim bugüne, kaç müftü bu hesabı bilir ve yapabilir? Kaçı okumuştur Kâtip Çelebi’nin bu yapıtını… Yanıtı bellidir bu sorunun, İlahiyat Fakülteleri ve İmam-Hatip Liselerinde böylesi konular ve bilimlere yeterince yer yoktur günümüzde.
Şimdi gelelim bugüne, kaç müftü bu hesabı bilir ve yapabilir? Kaçı okumuştur Kâtip Çelebi’nin bu yapıtını… Yanıtı bellidir bu sorunun, İlahiyat Fakülteleri ve İmam-Hatip Liselerinde böylesi konular ve bilimlere yeterince yer yoktur günümüzde.