Basında yıllarca öyle yazıldı: “Ferdi Tayfur’un asıl ismi Turan Bayburt’muş, Ferdi Tayfur takma admış." Hatta benim dostum, ağabeyim ve şiirde ustalarımdan biri olan rahmetli Şemsi Belli, “Emmoğlu” şiiri sebebiyle Ferdi Tayfur’a açtığı davada (kendisi çok iyi bir avukattı da) yargıca “Asıl adı Turan Bayburt’muş, nüfusa sorulsun, kime dava açtığımı bileyim” demişti. Nüfustan ne yanıt gelmişti bilmiyorum, ben takma adın, asıl adın değil,  bir Bayburtlu ve bir Turancı olarak şu “Turan Bayburt”un derdindeydim, acaba nereden geliyordu bu soyadı?

Basında yıllarca öyle yazıldı: “Ferdi Tayfur’un asıl ismi Turan Bayburt’muş, Ferdi Tayfur takma admış." Hatta benim dostum, ağabeyim ve şiirde ustalarımdan biri olan rahmetli Şemsi Belli, “Emmoğlu” şiiri sebebiyle Ferdi Tayfur’a açtığı davada (kendisi çok iyi bir avukattı da) yargıca “Asıl adı Turan Bayburt’muş, nüfusa sorulsun, kime dava açtığımı bileyim” demişti. Nüfustan ne yanıt gelmişti bilmiyorum, ben takma adın, asıl adın değil,  bir Bayburtlu ve bir Turancı olarak şu “Turan Bayburt”un derdindeydim, acaba nereden geliyordu bu soyadı?

Nereden geldiğini hâlâ öğrenebilmiş değilim ya, Turan Bayburt’un Ferdi Tayfur’un asıl adı değil “Soyadı” olduğunu öğrenmiş bulunuyorum.

Bu arada bilmeyenlere söyleyeyim, Ferdi Tayfur, salt bir arabesk müzik sanatçısı değildir, aynı zamanda iyi bir yazardır da. Onun “Yağmur Durunca” adlı romanını (Kora Yayınları) birkaç yıl önce okuyunca çok şaşırmış, çok beğenmiş ve Yeniçağ’daki köşemde yazmıştım da.

Kora Yayınları geçenlerde Tayfur’un “anlatı” türü son kitabını yolladı. Okuyunca bu soyadı işinin aslını, astarını da öğrenmiş oldum. Şunları diyor bu bağlamda sanatçı: “Bizler varoşlardan gelmiş, cahil kişileriz. Ve bizim gibi insanlar ne olursa olsun kendi dürüstlüğümüzü bir türlü anlatamayız. Anlatırız da anlamazlar! 35 senedir adımın Ferdi Tayfur Turanbayburt olduğunu anlamak istemedikleri gibi.”

Bu kadar da değil, iki de torunu varmış bu değerli sanatçının, adları Ferdi Tayfur Turanbayburt ve Emirhan Turanbayburt .

Yani “Turan”la “Bayburt” birleşmiş Ferdi’nin soyadında… Ve ben yine iyice meraktayım… Bu soyadı nereden geliyor, bir özel anlamı ve öyküsü var mı? Bayburt’la Turan’ı neden bir etmişler, hem de Adana’da. Kim, hangi amaçla etmiş? Yazmıyor bu kitapta bunlar.

“Turan’a giden yol, Bayburt’tan başlar, Bayburt’a varmak içinse Turan’dan gelmek gerek” mi  denmek istenmiştir acaba? Böyle ise, ne doğru… Tarihi, coğrafyası, soyu, boyu, dili, töresi, kültürü ile Bayburt, büyük ve müebbet ülke Turan’ın gözesidir, Ergenekon’udur. Bunu kanıtlayan Bayburtlular vardır, onları tanıyorsunuz. İşte şu Namık Kemal Zeybek, Ahmet Yesevi Üniversitesi’nin övüncüyle gülümsüyor Türkistan’dan Bayburt’a bakıp. İşte şu Yahya Akengin, Türk Dünyası yazarlarını toplamış, Dede Korkut Şenlikleri’nin kıvancı ile sarılıyor onlara. Türklüğü bitme noktasından dirilişe taşıyanların öncülerinden biri olan Şehit Yüzbaşı Agâh Bey’in yeğeni Agâh Oktay Güner’dir şu saygın kültür ve devlet adamı. Ayverdi’den aldığı ayışığını taşıyor Turan illerinin karanlıkta kalmış köşelerine. Ve kabul buyurursanız, şu garip de bendenizim. Arkasında cemaat, vakıf, devlet olmadan, kalemiyle, oralarla gönül bağları ve edebî bağlar kurmanın coşkusuyla mutlu… Ve Turanbayburt soyadının izine düşüp, boy boylayıp soy soylamak fırsatı ona düştüğü için de iyice esrik…

Hemen yanıtlayayım bu soruyu... Erzurum’dur. Erzurum 1523 yılında Şogan Kazası adıyla Bayburt Sancağı'na bağlanmıştır.

Bu gerçeği ilk olarak Prof.Dr. İsmet Miroğlu’nun “Bayburt Sancağı” adlı kitabında görmüştüm. Miroğlu, Şogan Kazası’nın tam olarak neresi olduğunun belli olmadığını öne sürüyor, Aşkale’nin kuzeyindeki “Şoğik” köyünün bu kazanın merkezi olabileceğini tahmin ettiğini açıklıyordu (adı geçen eserin 26.sayfası-108 nolu dipnot).

2012 yılı Ekim ayında Sakarya Üniversitesi öğretim üyelerinden Ersin Hakan’ın yayımladığı “Kars Tarihi” adlı,1130 sayfalık dev eserin 206 ve 213. sayfalarında ise Başbakanlık arşivleri kaynak gösterilerek şu ifadelere yer veriliyordu: “Osmanlıların ıssız Erzurum (Aşkale-Deveboynu arası) yaylasını işgal edip ‘Şogan Kazası’ adıyla Bayburt’a bağladıklarını tespit ediyoruz.”

Miroğlu’nun kitabına bir de harita ekli, bu haritada Bayburt Sancağı'nın sınırları açıkça belli edilmiş, Erzurum’un Bayburt’a bağlı olan köyleri de tek tek belirtilmiş. Bu haritada Şogan, nahiye olarak yer alıyor.

Amacım Erzurum’u küçültmek, Erzurum’la rekabete girmek, Erzurumlular'ı kızdırmak değil, Bayburt’un tarihsel önemini vurgulamaktır. Kaldı ki bir değil, birkaç dönem de Bayburt, Erzurum’a bağlı olmuştur. Hayatımın yaklaşık yirmi yılını ben Erzurum’da geçirdim. Erzurum adlı şiirimde o şehre olan duygularımı ifade ettim.

“Ana sütü gibi emdim türkülerini/İlk sende sevdim/Dünya görüşümün harcı karıldı/Sözüme öz kattın yarenliklerde
Tabyaların, kalelerin, kümbetlerin/Kervan kokulu söylencelerin/Bir başka şehirde yok/Sahabe kıskandıran ramazanların
Doruğunda çift ejder/Kucağın yayla dolu/Aras’ı yola vurdun/Doğurdu Karasu’yu
Son demin gösterisi/Dağlarda gün batımı/Ilıca ufkunda kızıl bir başka/İstim üzre gönüller/Gözler esas duruşta
Pasin’den bir ay doğar/Güzeller aynasıdır/Erler sevgili görür/Sevgili here kim ise
Ey şehir kutlu şehir/Yirmi yılımın güncesi şehir/Hâlâ dilindeysem dostların/Ve iki sözümün birisi sensen hâlâ/Yollarında kalmıştır ayak izlerim/ve sen yüreğimde ölümsüz anıt”

Bu “Ölümsüz Anıt” bu yürekte hep durur ama Bayburt sevgimiz ve tarih bilincimiz, Şogan’ı da gündeme getirmeye yönlendirir bizi. Bayburt, tarihsel önemine uygun konuma ve duruma getirilmelidir. Önce Bayburtlular'a anlatmalıyız bu gerçekleri, şehirlerinin tarihsel önemini kavramalı ve savunmalıdırlar. Sonra onlar da Bayburt’u yeterince bilmeyen devletlûlarımıza anlatıp kavratırlar bu tarihsel gerçekleri.

Nisan 2013