Demirözü ilçesine 4 kilometre uzaklıkta bulunan eski adı Hınzeverek yeni adı Çatalçeşme köyündeki tarihi cami ile ilgili geçtiğimiz yıl Bayburt Postası’nda bir yazı kaleme almıştım. Çatalçeşme Camii, Akkoyunlu mu? Yoksa Osmanlı eseri mi? adlı araştırma yazısında cami ile ilgili hayli bilgiler vermiştim. Bu bilgileri tekrar etmenin bir faydasının olmayacağı kanaatindeyim. Ancak şu kısa açıklamayı yapmadan da bulduğumuz yeni belgeyi tanıtmaya geçmek istemiyorum.
Demirözü ilçesine 4 kilometre uzaklıkta bulunan eski adı Hınzeverek yeni adı Çatalçeşme köyündeki tarihi cami ile ilgili geçtiğimiz yıl Bayburt Postası’nda bir yazı kaleme almıştım. Çatalçeşme Camii, Akkoyunlu mu? Yoksa Osmanlı eseri mi? adlı araştırma yazısında cami ile ilgili hayli bilgiler vermiştim. Bu bilgileri tekrar etmenin bir faydasının olmayacağı kanaatindeyim. Ancak şu kısa açıklamayı yapmadan da bulduğumuz yeni belgeyi tanıtmaya geçmek istemiyorum.
Evvela şunu hatırlatalım Hınzeverek köyü, bulunduğu coğrafya nedeniyle Osmanlı devrinde bazen Kelkit kazasına bazen Bayburt’a bağlanmıştır. Caminin inşa edildiği tarihlerde Kelkit kazasına tabidir ki, bu durum söz konusu belgede “Erzurum Sancağı’nda Kelkid Kazası’nda Hınzeverek nâm karye (köy) de vâki cami-i şerif…” biçiminde yer almaktadır. En nihayetinde 1876 senesinde yapılan idari düzenleme neticesinde diğer birkaç köyle beraber tekrar Bayburt’a bağlanmıştır.
İkinci husus, camii ile ilgili daha önce araştırma yapan bazı bilim adamları, tarihçesi hakkında fikir ileri sürerken, söz konusu camiyi birer Akkoyunlu merkezi olan Pulur ve Sünür köylerindeki camilerle irtibatlaştırmışlar ve Hınzeverek köyü camisinin de bir Akkoyunlu eseri olabileceğini iddia etmişlerdir.
*
Yukarıda bahsettiğim geçen seneki araştırma yazısında durumun böyle olmadığını belgelerle ortaya koymuş ve caminin vakfiyesinden örnekler vererek meşhur Osmanlı sadrazamı Kara İbrahim Paşa tarafından yaptırılmış olduğunu ispat etmiştik.
Şimdi bulduğumuz yeni belge ise Osmanlı Padişahı 4. Mehmet nam-ı diğer Avcı Mehmet (hükümdarlık zamanı 1648-1687) tuğralı bir Berât-ı Şerîfdir. 1683 tarihli bu belgenin ilk satırında padişah 4. Mehmet, hemşerimiz olan meşhur İbrahim Paşa’yı “hâlâ rikâb-ı hümâyûnumda sadâret-i uzma kaymakamı olan vezir…” olarak tanıtmaktadır ki, bunun anlamı şudur: Kara İbrahim Paşa 1683 tarihinde yani Osmanlı tarihinin en önemli virajlarından biri olan II. Viyana Kuşatmasının yapıldığı esnada sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa seferde olduğundan onun yerine İstanbul’da ona vekaleten işleri yürüten bir mevkidedir.
Belgenin bir berat olduğunu söyledik ki, berat padişah tarafından bir kimseye rütbe, nişan ve imtiyaz verildiğini bildiren ferman olarak tanımlanır. Sözü edilen bu beratta, İbrahim adlı bir kişi (Kara İbrahim Paşa değil), padişah 4. Mehmet’ten caminin imam-hatip ve mektep muallimliği vazifesini kendisine vermesini talep etmiştir. Durumu uygun bulan padişah, 18 Temmuz 1683 tarihinde bu görevleri, talep eden şahsa tevdi etmiştir.
Aşağı kısımda orjinali ile birlikte Türkçe çevirisini de göreceğiniz bu beratın bizim açımızdan en önemli kısmı birinci ve ikinci satırlarında yer alan “…Vezîrim İbrahim Paşa hayrâtından Erzurum Sancağı’nda, Kelkid Kazası’nda vâki‘ Hınzeverek nâm karyede müceddeden binâ ve ihyâ eyledikleri câmi‘-i şerîf vakfı …” ifadeleridir.
Buradan yola çıkarak tekrar söylemek gerekirse, Bayburt’un Demirözü İlçesine bağlı Hınzeverek Köyü’ndeki cami, artık tartışma kabul etmez bir şekilde Sadrazam Kara İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Cami, bir Akkoyunlu eseri olmayıp 17. yüzyılın son çeyreğinde inşa edilmiş bir Osmanlı eseridir.
Artık caminin banisi bilindiğine göre, Bayburt’tan çıkmış, doğduğu köye bir cami ve okul yaptırmış, Merzifonlu gibi bir devlet adamıyla birlikte ikbal bulmuş merhum Kara İbrahim Paşa’nın aziz hatırası için bir şeyler yapmanın tüm Bayburtlular için vefa borcu olması gerektiğini düşünüyorum.
Peki vefamızı göstermemiz için bundan sonra ne yapmalı ya da neler yapmalıyız? Hemen söyleyeyim en az iki teklifle işe başlanmalıdır. Birincisi köy camisinin adı “Sadrazam Kara İbrahim Paşa Camii” şeklinde değiştirilmelidir. Bu konuda geçen haftalar Demirözü ilçe müftüsü Sayın Aşur Akyol Bey ile bir görüşme yaptık ve teklifimizi oldukça makul karşıladılar. Kendilerine buradan teşekkür ediyor ve sürecin en kısa zamanda sonlandırılmasını ümit ediyorum.
Kanımca yapılmasını teklif edeceğim ikinci husus ise Demirözü’nde bir okula, bir caddeye ya da idareciler tarafından belirlenebilecek daha uygun bir yere Kara İbrahim Paşa’nın adının verilmesidir. Bu hususta da değerli dostum Demirözü Belediye Başkanı Sayın Selami Ersen ile temasa geçtim ve ilgili evrakların kendisine ulaşması halinde derhal işlemi başlatma sözünü almış bulunmaktayım.
Aslında bu faaliyetler sadece Demirözü ile sınırlandırılmamalı ve Bayburt merkezde de benzer girişimlerde bulunulmalıdır. Örneğin Bayburt Üniversitesi öncülüğünde bir Kara İbrahim Paşa sempozyumu düzenlenebilir.
Bu konuda sayın rektörümüzün ve Bayburt’un çok değerli yerel yöneticilerinin gerekli girişimlerde bulunacağından şüphem olmadığını bildirir, hepinize sağlıklı ve mutlu günler dilerim…
Eylül 2012